ARALANAN PERDE

620 65 32
                                        

Satır arası yorum bırakmayı unutmayın. İyi okumalar.

Geceden kalma baş ağrısıyla uyandı. Aferin Boran dedi kendine. Bir bu hale girmediğin kalmıştı, o da oldu. Sinirle tutulan boynunu hareket ettirdi. Canı yansa da umursamadı. Ne diye içerdi sanki o kadar?  Saate baktığında on bire yaklaştığını gördü. Bu kadar uyumazdı genelde. Öğle saatlerinde kalkmak ona günün büyük ve en güzel kısmını kaçırmış hissini veriyordu. 

Kendine güzel bir kahvaltı hazırladı. Uzun zamandır doğru düzgün evinde vakit geçirememişti. Yazmaya başladığı kısa filmi boşlamıştı da. Tatil, yaşadığı olaylar, yeni projeler derken iyice uzaklaşmıştı. Ani bir kararla evin tüm siyah perdelerini çekti. Ortam yeterince karanlıktı onun için. Kahvesini de hazırladı. Arka fonda keyifli bir melodi ona eşlik ederken o gözlüklerinin üstünden dikkatle bakıyordu bilgisayara.

Çölde su bulmuşçasına, hasretle yazıyordu senaryosunu. Buna ne kadar aç olduğunu hissetti ruhunun. Sanat kurtarır diye boşuna demiyorlardı. Saatin geçtiğini anlamadan yazdı, yazdı. Yorulduğunu hissettiğinde saat beş buçuktu. Gözleri karanlığa alışmışken batan güneşi karşılamak acıttı onları. 

Ne yapacağını bilmiyordu. Dizinin eski bölümlerini izlemeye karar verdi. Kendi hatalarını görmek bir bakıma iyiyken, hata fark etmek canını sıkıyordu. Garip bir ironi. İlk bölümlerde aksağının daha fazla olduğunu gördü. Bir de o aksağanın sesini nasıl farklı hale getirdiğini. Genel olarak kendini çok fazla eleştiriyordu ve bunu yaparken hiç acımıyordu. 

Halit İkbal yazılarının olduğu bölüme denk geldi. O an aklına düştü. Gerçek Hilal'de yazmış mıydı böyle? Halkını bilgilendirmeye çalışmış, şevklendirmiş  miydi? 

'Evet, bir dönem bende yazdım öyle yazılar. Ama korkusuzca kendi adımı kullandım. Hoş insanlar onun takma bir ad olduğunu düşündü. '

Hilal bir anda sağ koltukta belirdiğinde şaşkınlıkla ona Boran. Ne zamandır oradaydı? Onu mu izlemişti tüm gün? 

'Hey, merak etme. Sadece beni düşündüğünü hissettim ve geldim. Daha yeni yani. Ayrıca gözlerini yuvalarından fırlatmak gibi  bir niyetin yoksa çek gözlerini üzerimden.'

'A-adın ne idi peki? İnsanlar ne diye tanıyorlardı seni?'

'Oldukça basitti aslında. Vatan Kızı Hilal. Fakat milletimiz bayrağa yordu bu ismi. Onlara göre yazan erkekti ama bayraktaki iki simgeyi kadına benzettiği için kendi adı yerine bunu yazıyordu. Kadın edebiyat yapamaz sanıyorlardı.'

' Gerçek olduğunuzu kabul etmek bile bulunan bahaneden daha az uğraştırır insanın aklını.'

' Bize inanması zor geliyor değil mi? Biiyorum aklın almıyor fakat buradayız Boran. Tam karşında sana ulaşmaya çalışıyoruz. Bir şeye inanmamak onun doğruluğunu değiştirmez.'

' Neden burada olduğunuzu hala bilmiyorum ama. Niye geldiniz? Benden ne istiyorsunuz? Bir şey istiyor musunuz? '

'Çok fazla acelecisin Boran. Her şeyin zamanı var işte. Beklemeyi bilmelisin.'

Başını ellerinin arasına alarak ofladı Boran.Bitsin istiyordu bir an önce her şey. Ne olacak ise olsun. Bununla uğraşmak istemiyorum diyecekken koca salonda yalnız olduğunu fark etti.

'Bir haber verin bari ya. Gelip bodoslama daldınız zaten hayatımın içine.' diye seslice söylendi. Ardından kendi kendine atar da yaptın, iyice kafayı yedin oğlum sen diye düşündü. 

Akşam yemek yedikten sonra kitap okumaya başladı. Dikkati her defasında dağılsa da inatla devam ediyordu. 

Telefonu çalmaya başladı. Oflayarak kalktı, arayan Nuran'dı. Bıkkınca nefes verdi. Telefonu kulağına götürdüğünde telaşlı sesle karşılaştı.

DERUHTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin