Satır arası yorum yapmayı unutmayın.İyi okumalar.
Karşısında Miray'ı görmek ve onun da Orhan konusunda endişesi Boran'ı şüphelendirmişti.
Miray'ı içeri davet ettikten sonra bir süre sessizce düşündü.
"Sen nereden biliyorsun bu Orhan Sönmez durumunu?" diye sordu en sonunda.
"Şu sahafın verdiği liste. Orada dikkatimi çekti. Ben önemli olabileceğini düşündüm. Sana mesaj attım ama dönmeyince dayanamadım."
Fazla sıradan diye düşündü Boran. Cidden bu mu? Telefonuna baktığında aman aman bir mesaj attığını görmedi. Bahaneler, bahaneler. Olmaması gereken kafa bulandıran gereksiz detaylar yoğunluğu.
''Yarın öğleden sonrası için randevu aldım. Görüşmeye gideceğim, istersen bana katılabilirsin.'' Evdeki hesabın çarşıya uymadığı ve nezaketen istenmeyen şeylerin yapıldığı o tatsız durumlar ve yine yeniden Boran.
''Şey saat epey geç biliyorsun, ben artık yatacağım. Yarın yapımcının ofisinde buluşuruz.'' İstenmeyen durumlarda, istenmeyen kişileri kibarca kovma şekli. Fazla mı kaba? Boran'ın pek taktığı düşünülemez.
Miray bu laftan sonra kalkmazsa garip olurdu herhalde. Yatağa uzandığında yapımcıyı düşündü. Dizinin sadece finansal kısmını üstlenmişti bildiği kadarıyla. Peki bu kitaplar, mektup ve dizi. bu kadar benzer noktadan ne çıkarmalıydı?
Ayrıca Leon ve Hilal'in ondan bir şey istedikleri bariz ortadaydı fakat Boran hala isteklerini çözememişti. Hal hatır sormak için gelmiş olamazlardı. Bunu açık açık konuşmalıyım dedi. Bu iş tamamiyle çözülmeli.
Sabah saat dokuz suları. Yersiz bir sessizlik hakim. Bir anlık nerede ve hangi zamanda olduğunu unutma hali, uyanma evresi. Sanki bugün yılların yükü var üstünde. Kalkmak hiç bu kadar zor olmamış.
Klasik döngü tekrarı; kal, ayıl, kahvaltı et ve evden çık. Saatin kaç olduğu önemli değil. Çık ve zihnini boşalt. Aynı döngüyü tekrarladı. Kısa bir yürüyüşte karar kıldı. Hafif tempo ve hissedilen rüzgar. Durum şu anlık iyiydi.
Koştukça açılan ciğer fakat eş zamanlı yorulan beden. Devam mı etmeli, durup geri mi dönmeli? Hep böyleydi işte. Sıradan bir koşu bile zihninde büyüyebiliyor ve onu seçime zorlayabiliyordu. Saate baktığında yarıma geldiğini gördü. Randevuya yetişebilmek adına eve döndü.
Kısa bir duş, psikolojik olarak kendini hazırlama ve Leon'un garip bir şekilde yarattığı alışmışlık hissi. Kendine sinirleniyordu Boran. Mantığının dışında bir şeyler gelişiyordu. Ve verdiği tepkiler mantığıyla tamamen zıt yöndeydi. Polemik. Sadece saçma bir polemikti işte.
Yine aynı şekilde çıktı evden. Yavaşça indi 4. kata. Gözleri Gri'yi aradı fakat minik dostu yerinde değildi. Mama kabı ve suluğu da yoktu. Anlık düşünceyle kapıyı çaldı. Açan olmadı. Yine başarısızlık Boran, günündesin yine dedi kendine.
Yapım şirketine geldiğinde saate baktı. Randevu için 15 dakika vardı. Sakinleyerek içeride nelerle karşılaşabileceğini düşünüyor. Tahmin yürütüyordu kendince. Oluşabilecek senaryolar hep en kötüsü veya en karmaşığıydı. Böyle düşünmekten alıkoyamıyordu kendini.
Kapıdan gireceği sırada yanında birinin varlığını hissetti, Miray. Dün konuştukları gibi buradaydı. Konuşmadan odaya geçtiler. Orhan dünden beri oyuncuların gelecek olmasından kaygılıydı. Boran soğuk ama bir o kadar da resmi bir tavır sergiliyordu. Miray'da ona uymayı tercih etti.
''Sizi burada görmeyi neye borçluyum?'' göz devirdi Boran. Zorunlu samimiyet, zaruri iletişim. Burada olmak onu şimdiden boğuyordu.
''1930'lu yıllarda yazılmış birkaç ekonomi kitabı var fakat Yunanca. Tabii ki biz ekonomi kısmında değiliz. Kitapların birinden bir mektup düştü. 1919 yılında yazılmış. Ve kitap sahipleri olabilecek kişiler arasında sizin de isminiz vardı.''