Twitter'dan #Deruhte ve #BorLeon hastagleriyle fikirlerinizi paylaşabilir, arada vereceğim ufak çıtlatmalardan haberdar olabilir, benimle tanışabilirsiniz. Sizi bekliyorum.
Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. İyi okumalar.
Bilmek istemiyorum artık Leon. Ne sebepten oradaydın? Kiminle gittin? Kaç can gitti? Bilmek istemiyorum.
Okuduğum onca kitap yalan söylemiş bana. Aşk insanı mutlulukla mest eden o enfes duygu değilmiş. Gerçek sirayet ettiğinde vücuda etkisi kalmıyormuş. Mest etmek bir yana öyle nankör bir duyguymuş ki; gözleri kör, dili lal ediyormuş.
Yalan yok. Başlarda o kadar güzeldi ki her şey. Gözlerini bende yakalasam dünyalar benim olurdu. Öyle bir heyecan kaplardı ki içimi. İçimin yangınını hissedecekler, fark edecekler diye ödüm kopar; beni fark et diye içim içimi yerdi. Beni sevdiğini bilmediğim zamanlar başkaydı aşk. İmkansızın tadı vardı onda. Ulaşılmazın sihri. Sen almak için can attığım kitaplardın benim için.
Her sayfanı tek tek okumak aynı zamanda da sonunu görmek istemediğim kitaplardan. Yarısında durup hayaller kurduğum eşsiz bir kurgu sanki aşkımız. Sahi sevgilim, bizi eski bir kitabın satırlarına saklanmış hayal etsene. Sararmış sayfalarda bir mücadele. Bizim mücadelemiz. Ama ben sonları sevmem Leon. Her kitabın mutlak bir sonu var. Peki ya bizim, bu kitabın sonu ne olacak sevgilim?
Zihninin duvarlarına çarpan Hilal'in sesiyle güne başladı Boran. Hiddetli, çekingen, aşık bir sesti bu. Önceden şaşırırdı buna ama şimdi doğal karşılıyordu bunu. Onlarla ilgili her şeyi merak ediyordu artık. Araştırmak ve bulmak. Aşka tanıklık etmek istiyordu. Ve Hilal'in konuşması hoşuna gitmişti. Keyifle kalktı. İçinden geldiği gibi daldı mutfağa. Önce kahve makinesini çalıştırdı. Güzel bir kahvaltı hazırlayacaktı kendine. Mutfak dolabının açık rafında bulunan minik antika ama hala çalışır durumda olan radyodan bir şarkı açtı.
Şarkının ritmik havası onu daha da keyiflendirdi. Kimi zaman ıslık çalarak, kimi zaman ritim tutarak kahvaltısını hazırladı. Kahveyi de büyük kupaya doldurduktan sonra keyifle küçük masaya kuruldu. Aklına gelen fikirle munzurca sırıttı.
''Leon bana katılmak istemez miydin? Yalnız bir yere kadar güzel oluyor da.'' Ufak bir kahkahaya engel olamadı. Karşı sandalyede elinde kahvesiyle beliren Leon'a içten bir gülümseme sundu.
''Gözlerim yollarda kaldı üstadım. Uğramaz oldunuz uzun zamandır. Bünye alışmış size, açmayalım arayı lütfen.''
''Keyfiniz oldukça yerinde bakıyorum da. Bu kadar kolay alışma bence. Zorlayabilirim, haberin olsun. Ha çok istersen benim için hava hoş.''
Fincanından büyük bir yudum aldı. Boran sanki karşısında uzun süredir görüşmediği bir arkadaşı, yaşça büyük ama yakınlık olarak samimi olduğu biriyle karşılaşmış gibiydi. Leon cismen de varlığını korur gibi.
'' Korkmam için bir neden yok. Size alıştım, benimsedim. Ayrıca canlandırdığım karakterden korkmam kabil değil.'' diyerek göz kırptı. Boran'a ne oluyordu böyle?
''Hilal ne güzel yazmış ya da konuşmuş sana öyle. Çok şanslısın ama senin cevabını da merak ettim. Kilit noktadan vurmuş belli. Şimdilerde bu soru ayrılma sebebi de.''
''Ne söylemiş ki Hilal bana? Bu kadar beğendiğine göre döktürmüştür yine.'' gülümsüyordu Leon. Gülerken gözlerinin içi parlayan cinsten.