2 Bölüm

791 362 125
                                    

Multimedya:Aylin,Duru,Hayal

1 ay sonra...

Bir ay ne çabuk geçmişti! Evimde arkadaşlarım vardı ve sohbet ediyorduk.

"Hoş geldiniz kızlar." diyerek onları ağırladım ve misafir ettim. Onlar gelmeden önce bir sürü hazırlık yapmış, güzel yemekler pişirmiştim. Arkadaşlarımı balkona davet ettim ve çaylarımızı içip, sohbet etmeye başladık. Ancak herkes burada değildi, bir eksiğimiz vardı.

"Berna neden gelmedi?" diye sordum.

"Sevgilisiyle buluşmaya gittiğini söyledi." dedi ofladım.

"Ya, bu kız gerçekten o herifle barıştı mı? Hiç mi akıllanmayacak acaba?" Duru iç çekerek, "Evet, gerçekten haklısın ama keşke Berna da burada olsaydı." diye söylendi. Aylin hemen araya girdi ve "Aman, boşversenize! Bakın size ne diyeceğim, şu yeni gelen çocuk, Demir Yücel var ya, çok yakışıklı değil mi?" diyerek konuyu dağıttı. Bu isim tanıdıktı. Gözlerimi kaçırdım, anılar gözlerimin önünde canlanmaya başlamıştı bile. On bir yıl önce, sekiz yaşındaydım. "Demir Yücel mi? O zaman size bir şey anlatmam lazım, kızlar." Oyun parkında, salıncakta tek başıma sallanıyordum. Yaşıtım olan neşeli bir çocuk yanıma gelmişti. "Hey, seni sallamam ister misin?" Kıkırdayarak başımı salladım. "Tabii ki, sonra da ben seni sallarım, olur mu?" Birbirimizi salladık ve beraber parkta oyunlar oynadık. Çok eğlenceliydi, beraber tahterevalli ye bindik ve sohbet etmeye başladık. Bana, "Adın ne?" diye sordu. "Benim adım Hayal, seninki ne?" diyerek cevap verdim. "Ben de Demir, memnun oldum Hayal." dedi ve elimi sıktı. "Hep buralardaysan birlikte sık sık oynarız, olur mu?" Ona, neşeli ve heyecanlı bir şekilde "Evet, oynarız. Söz veriyorum." dedim ve gülüştük. Annemin evde olmamı istediği saatler yaklaşmıştı, gitme zamanı gelmişti. Parktan ayrılırken Demir ile göz göze geldik, ona el salladım. Demir'e bağıran, ismini haykıran bir ses duydum. Muhtemelen annesi olmalıydı. O, artık benim yeni oyun arkadaşımdı. Onu hep bu parkta bekleyecektim. O günden sonra hemen hemen her gün oyun parkında beraber oynamaya başlamıştık. "Hayal, buradayım. Haydi kovalamaca oynayalım!" Sesi, neşeli, tatlı ve yumuşaktı. Ve bir çocuk olarak benimki de öyleydi. "Gel de yakala beni o zaman, Demir!" Demir, gülerek peşimden koştu ve beni yakaladı. "Sobe!" Yanıma oturdu, her gün ve sık sık sohbet ediyorduk. Fakat onu biraz üzgün gördüğüm bir gün de olmuştu. O gün yine aynı parktaydık. Durumunu fark eder etmez "Demir, iyi misin?" diye sormuştum. "İyiyim, sorun yok annemle biraz tartıştım. Bana bazen çok kızıyor. Arkadaşlarımı hiç sevmiyor. Keşke babam yanımda olsaydı, o belki böyle yapmazdı." demişti göz yaşlarını silerek. "Annen ve baban ayrı mı?" "Evet, maalesef. Annem ve babam ben doğduğumda ayrılmış. Babam bizi terk etmiş. Sonrasında tekrar geri gelmiş olsa da annem de ben de onu affetmiyoruz. Annem ondan uzak durmamı söylüyor. O kötü bir adammış." Şaşırmıştım ama bir o kadar da üzülmüştüm. Yalnız görünüyordu, acı çekiyor olmalıydı. Sanırsam pek arkadaşı da yoktu. "Yaşadıkların için üzgünüm." diyerek ona sarılmıştım. "Olsun, en azından sen benim arkadaşımsın değil mi Hayal? Lütfen beni bırakma." Demir de bana sımsıkı sarılmıştı. "Söz!" diye haykırdım. "Tamam." Sarılmayı bırakıp ellerini tuttum, ikimiz de ağlıyorduk. Bir keresinde de gece vaktiydi. Dışarıdan sesler geliyordu. Demir'in annesi birçok eşya toplamıştı ve arabaya yerleştirmişti. Demir taşınıyordu, o zamanlar en sevdiğim arkadaşım başka bir yere gidiyordu.  "Neler oluyor?!" diye haykırarak evden çıktım, arkasından koştum. Bu, onu son görüşüm olabilirdi. Demir, beni görür görmez gözyaşlarıyla dolu buz mavisi gözleriyle, "Biz gitmek zorundayız çünkü annem öyle istiyormuş." dedi ve üzüntüyle bana baktı. Annesi, onu arabaya bindirir bindirmez camı açtı. "Üzgünüm Hayal." diye ağlayarak mesafelerde kaybolana kadar bana el salladı. Annem aşağıya indiğimi fark ettiği an bana camdan,  "Hayal gel buraya!" diye seslendi. "Tamam, geliyorum anne!" dedim ve eve geçtim. Ertesi haftanın sabahında arkadaşım Demir'in o günden beri parka gelmeyişi beni meraklı ve üzgün bir ruh haline sokmuştu. "Anne! Bir çocuk vardı hatırlıyor musun, adı Demir'di, nereye götürdü annesi onu?" diye sorduğum da olmuştu. "Başka bir yere taşındıklarını duydum." Bunu duyduğumda daha da çok üzülmüştüm. Şimdi ben arkadaşımı hiç göremeyecek miydim? Günlerdir, aylardır hatta yıllardır kafama takılmıştı çocukken. Onunla yeniden parkta oyunlar oynamayı çok istiyordum. Çocukluk ya, bağırarak ağladığım, ağlamaktan nefessiz kaldığım bile oluyordu. Astım hastası olduğum da o yıllar ortaya çıkmıştı işte. Bir süre hastanede yatıp astım maskesi taktığım bile olmuştu. Üzüntüyle alakası var mıdır yok mudur bilinmez. Uzun bir süre astım maskesi takmaya, bir de astım ilaçları kullanmaya devam ettim. Tüm bu olanlardan birkaç ay sonrasında ise, okul zamanlarında bir kız bana sürekli küçümsercesine bakıyor ve dalga geçiyordu. Astım hastası olmam ve arada maske takıp ilaç kullanmam onun komiğine gitmişti. "Çok hastasın bakıyorum, onların aynılarından benim yaşlı nenem de kullanıyor. Çok ezikçe, hiç beğenmedim!" diye kahkahalar atıp, sürekli beni rahatsız ediyordu. Çok şaşkın ve kızgındım, çünkü astım hastası olmak dalga geçilecek bir şey değildi. Kızı sinirle yere ittim ve düşürdüm. Ağlamaya başladı. Ben ise koşarak kaçtım, sinirlendim ve ağlamaya başladım. O kızı, beni rahatsız edişini ve hakaret dolu sözlerini hatırlamak acı veriyordu. Demir'in de acı çektiğini hatırlıyorum, belki de onunkisi çok daha büyük bir acıydı... Muhtemelen anne ve babası hep kavga ediyordu, boşanmışlardı. Doğduğunda babası onu terk etmişti, sekiz yaşındayken geri dönmüştü. Annesine kavga sırasında şiddet bile uyguladığını anlatmıştı, hatta hastanelik olmuştu kadın. Ben, Demir'e kendi kendime söz vermiştim. Onu çok sevdiğimi söylemek istiyordum. Ama o burada değildi. Onu yeniden görebilmeyi, sevdiğimi tüm kalbimle hissettirmeyi çok isterdim. Arkadaşça veya aşk anlamında, her türlü sevgiyi hak eden ve ona hasret kalmış olan bir çocuktu o. Olanlardan sonra ona hiç ulaşamamıştım. Ona mektup göndermek istiyordum ama adresini bilmiyordum. On bir yıl sonra Demir'in yeniden benim okuduğum okula, hatta sınıfa öğrenci olarak gelmesi beni ister istemez mutlu etmişti. Çocukluğumuzu unutmamıştım, güzel zamanlardı. Hepsini kızlara anlatmıştım.

"Uzun ama acıklı bir hikâyeydi. Hayat bazen hepimize acımasız olabiliyor demek ki."

"Çok üzüldüm, bunları gerçekten bilmiyordum Hayal. Umarım Demir en azından bugünlerde mutludur."

"Sorun değil ama lütfen kimseye anlatmayın, olur mu? Bunlar aramızda sır olarak kalsın çünkü Demir'in özel hayatı sayılır."

"Tamam, merak etme tatlım, bize güvenebilirsin."

Sakinleşmeye çalıştım. Anlattığım, kelimelere döktüğüm geçmiş, gözümün önünde canlanmıştı. Adeta yeniden yaşamış gibi olmuştum o zamanları. Annem, babam ve kız kardeşim Sare'ye bile anlatmamıştım bunları. Sadece annem olayları az çok biliyordu. Eski günlerin hatrına Demir ile yeniden arkadaş olmak istiyordum, okul zamanı onunla konuşacaktım.

"Hayal, ben gidiyorum."

"Tamam."

Aşağıya indim, kapıyı açtım. Arkadaşlarım tek tek gidiyorlardı. Güzel bir gündü. Hepsine sıkı sıkı sarıldım ve yanaklarından öptüm.

"Okulda görüşürüz kızlar."

"Tamam, görüşürüz Hayal."

Odama girdim, duvarda Demir ile çocukluk fotoğrafımız vardı. Uzandım ve fotoğrafa dokundum. Telefonuma baktım, rehberde Demir'in numarası yoktu. Bir ara numarasını isteyecektim. Saat geç olmuştu, telefonumdan bir şarkı açtım ve uykuya daldım. O günleri, çocukluğumu ister istemez özlemiştim.


Ben sevdiğim günleri özledim...

BÜYÜK HAYALLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin