Fransız bölgesinde oturmuş, yankılanan jazz müziğinin kulaklarıma dolmasına izin veriyordum. New orleans adeta bir sanat şehriydi. Her akşam köstüm giymiş insanlar caddelerde dolaşarak müzik yapıyorlardı. Bazen de mükemmel festivaller oluyordu. Yeni taşınmış olmama rağmen, bu şehir bana çok iyi gelmeye başlamıştı. Gözlerimi yumup, temiz havayı ciğerlerime doldurdum ve tekrar gözlerimi açarak, yerimden kalkıp yakınlardaki bir bara geçtim. İçerisi aşırı derecede sigara ve ter kokuyordu. Tiksintiyle yüzümü buruşturup, içeceklerin yanına giderek tabureye oturdum.
" Bir tekila. " dedim iç çekerek. Burada yeni olduğumdan henüz arkadaş edinememiştim. İçkim önüme bırakıldığında alarak birkaç yudum içtim. Yanımdaki taburenin çekildiğini hissettiğimde o tarafa dönmeye tenezzül bile etmedim. Arkadaş canlısı olduğum söylenemezdi. Burnuma erkek kokusu dolduğunda, göz ucuyla baktım. Esmer, yapılı bir erkekti. Onun da benim gibi normal olmadığını anladığımda içim rahatlamıştı. Birsürü insanın içerisinde kendimi yapayalnız hissetmeyecektim. Ona baktığımı görmüş olacak ki beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verdim. Elini sıkmam için uzattı. Gözlerim eli ve gözleri arasında gezindikten sonra elini tuttum.
" Seni daha önce buralarda görmedim. Yenisin sanırım? "
" Evet, taşınalı iki hafta oldu. "
" Ben, Marcel. "
" Hayley. " ikimizde adlarımızı söyledikten sonra ellerimizi ayırıp içkilerimizi yudumlaya koyulduk. İçkim bittiğinde bir tane daha rica edip Marcel'a baktım. Yüzündeki gülümseme bir an olsun silinmiyordu. Aklıma takılan düşünceyi alçak bir ses ile söyleyiverdim.
" Sen sıradan biri değilsin, değil mi? "
Gülümsemesi yerini kahkahaya devrederken, ciddiyetimi bir kenara itip tebessüm ettim.
" Bu akşam bir parti var. Benimle gelmek ister misin? böylelikle bir kaç arkadaş edinirsin. "
Marcel'in fikri çok cazip gelmiş, teklifi hemen kabul etmiştim. Bir kaç arkadaştan kimseye zarar gelmezdi. Ayrıca onların da sıradan olmadığına adım kadar eminim. Barda bir süre vakit öldürdükten sonra birbirimize numaralarımızı verip evime gitmek üzere yola koyuldum. Hava kararmaya başlamış, güneş parlaklığını yitirmek üzereydi.
Evime geldiğimde, doğruca odama çıkarak akşam için giyeceğim kıyafeti seçmeye başladım. Bu durum can sıkıcı hale geldiğinde sonunda birini seçerek mutfağa gidip yiyecek birşeyler atıştırmaya koyuldum. Yemek faslından sonra bulaşıkları makineye dizerek banyoya girdim ve kısa bir duş aldım.
Duştan sonra giyinmiş, saçlarımı yapmış ve makyajımın son dokunuşlarını da bitirmek üzereydim. Dudağıma sürdüğüm ruju parmağımla yaydıktan sonra nihayet makyajım son bulmuştu. Boy aynasına gidip kendimi inceledim. Hoş göründüğüme karar verdim ve çantamı da alarak evden ayrıldım. Bu parti umarım düşündüğüm gibi güzel geçer, biraz da olsa eğlenebilirdim.
Partinin yapılacağı yere geldiğimde ağzım otomatikmen açılmıştı. Burası köşkü andırıyordu. İlk defa bu gibi yerlerde bulunduğumdan aklımda geri dönme düşünceleri dönmeye başlamıştı bile. Karşıdan Marcel'in bana doğru geldiğini gördüğümde, yüzümü gülümsemeye zorladım.
" Güzel görünüyorsun, Hayley. "
" Teşekkürler. " Birbirimize gülümsedikten sonra içeri geçtik. Tahmin ettiğim gibi kimse sıradan değildi. Rahat bir nefes aldım ve Marcel beni bir kaç kişiyle tanıştırdıktan sonra bize ayrılan masaya gittik. Gözlerim etrafta dolanıp duruyor, arada bir içkimi yudumluyordum. Burası oldukça lükstü. Partinin sahibinin zengin biri olduğu açıkça belli oluyordu.
Gözlerim etrafı taramaya devam ederken, sarışın bir adam gözüme takıldı. Gözünü bile kırpmadan ifadesizce bana bakıyordu. Marcel, ona baktığımı fark ederek kulağıma fısıldadı.
" Niklaus Mikaelson. O bir melez ve türünün tek temsilcisi. "
Marcel'in söylediklerini dinlerken, ona bakmaya devam ediyordum. Anladığıma dair mırıltılar çıkartıp lavaboyu bulmak üzere merdivenlerden üst kata çıktım. Burası çok büyüktü ve neredeyse on dakikadır lavaboyu arıyordum. Sıkıntıyla oflayıp, arkamı dönmem ile sert bir bedene çarpmam bir oldu. Anında toparlandım ve iki adım geri attım. Bu aşağıda gördüğüm sarışın adamdan başkası değildi. Yine suratıma ifadesiz bakacak diye düşünürken beni şaşırtıp gamzelerini gösteren bir şekilde gülümsedi.
" Yardımcı olabilir miyim? "
" Gerek yok. " diyerek yanından geçecektim ki, kolumdan tutarak engelledi. Dokunuşu beni yere çivilemişti adeta. Kolumu bırakıp tekrar karşıma geçti.
" O halde tanışalım. Adım Niklaus Mikaelson. " elini uzatacak sanıyordum ama elleri daima arkada duruyordu. Başımı sallayarak tebessüm etmeye çalıştım.
" Bende Hayley Marshall. "
Yakın duruyorduk ve kokusu tıpkı benim türümedikler gibi kokuyordu. Anlaşılan gerçekten melezdi.
" Aksanın... Sen eskilerdensin. "
" Evet, ünüm benden önce geliyor. Umarım çok kötü değildir. "
" Birazcık kötü. Çoğunlukla tiksindirici. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİÇE
FanfictionBen kimseye boyun eğmem, ama senin için diz çökerim. The Originals/Klayley kurgusudur.