Bedenini soğuk zeminden ayırdığında,
gözlerini yorgunlukla kırpıştırdı. Hala bu pis zindanda bulunmak onu hayli sinir ediyordu, Ellerine dolanan ağır zincirler kurt formu aktif olmadığından bileklerini ağrıtıyordu. Sıkıntıyla ofladıktan sonra karanlığı az da olsa aydınlatan büyük mumluklara baktı. Oturur pozisyona geçer geçmez, dış kapı aralanmış ve Sophie elinde yemekle dolu tepsiyle içeriye girmişti. Ona ters bakışlarını yolladıktan sonra başka tarafa baktı. Onu asla affetmeyecekti. Sophie tepsiyi önüne bırakıp, sessizce ona bakmaya başladı." Götür şu tepsiyi. "
" Saçmalama Hayley. Kurt formunda olmadığın için normal bir insandan farksızsın. Birşey yemezsen açlıktan ölebilirsin. "
" Yaklaş lütfen. "
Sophie, söylediğine uyarak kafasını biraz yaklaştırdı. Hayley, dudaklarını onun kulak hizasına getirip, beyninde şimşekler çakmasını sağlayacak kelimeleri fısıldadı.
" Zaman hızlı geçiyor, Sophie. Tik tak tik tak.. Buradan kurtulduğum an kalbini yerinden sökeceğim. "
"Sana yeterince boyun eğdim, Niklaus. İstediğin zaman aktifleştirip, sonlandıramam. "
Niklaus, duyduklarına rağmen sırıtan maskesini takınmaya devam ediyordu. Fakat kulaklarının uğuldaması ve ellerinin hafiften titreşmesi kötü şeylerin sembolüydü. Rebekah, korku dolu bakışlarını abisinden ayırmıyordu. Her an ani bir hamleyle buradaki herkesin ölümüne sebep olabilirdi. Sessizliğini bozmaya karar kılarak inatçı cadı'ya döndü.
" Niklaus'un dediklerine kulak asman senin yararına olur. İnan bana şuan saldıracak dereceye getirdin. Zapt edemeyebilirim. "
Cadı, hafiften tırstığını hissetti. Derin bir nefes alış verişten sonra başını onaylar biçimde salladı.
" Pekala bu gece aktifleşmiş olur. Bahsettiğiniz kurt kızın da izini bulmam uzun sürmez. Bulunduğu konuma yüzüğü ışınlarım. Gerisi de onun görevi. "
İki Mikaelson duyduklarından hoşnut şekilde evden ayrılıp dar sokaklarda yürümeye başladılar. Herzaman olduğu gibi çevredeki diğer cadılar onlara nefretle bakıyordu. Rebekah, abisinin koluna girip kahkahasını özgür bıraktı.
" Sadece bu şekilde bakıp, birşey yapmamaları hoşuma gitmiyor değil Nik. "
" Sen yaramaz bir kızsın, Bekah. "
" Yaramaz değilim, damarlarımda Mikaelson kanı taşıyorum. "
Hayley, belinin ağırısı ile bedenini soğuk zeminden ayırdı. Buradan iyice sıkılmıştı. Birşey yapamamak onu fena halde ayar ediyordu. Sinirinin etkisi ile dudaklarından dökülen tiz çığlık, zindanda çınlamıştı. Keşke sesler dışarı da çıkabiliyor olsaydı. Belki çoktan kurtulmuş olurdu. Üstündeki kıyafetler sanki üzerine yapışmıştı. Saçları da yağdan geçmiyordu. Oturur pozisyona geçerek bu sefer belini duvara yasladı. Gözlerini sıkıca kapatarak içinden defalarca buradan kurtulabilmeyi diledi, Yere birşeyin düşüş sesini duyduğunda gözlerini aniden aralayıp, etrafa bakındı. Beş adım ilerisinde bir yüzük vardı. Daha dikkatli baktığında ise ay ışığı yüzüğü olduğunu anladı. Bedenini yerde sürükleyerek yüzüğe ulaşmaya çalıştı. Bileklerindeki zincirlere rağmen ulaştığında, eline alarak parmağına taktı. Parmağına taktığı ilk salise yüzük bir saniyeliğine ışıldamıştı. Pişkince sırıtarak gözlerini zindanın kapısında odakladı.
" Keşke başka birşey dileseydim. "
" Nereye gittiğimizi söyleyecek misin? "
Niklaus, kız kardeşinin sorusunu duyduğu an arabayı söndürmüştü. Bakışlarını Hayley'in evine çevirdiğinde sadece tek bir ışığın açık olduğunu gördü. Sophie'nin odası. Rebekah, yerinde kıpırdamaya başladığında, bakışlarını tekrar onunla buluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİÇE
FanfictionBen kimseye boyun eğmem, ama senin için diz çökerim. The Originals/Klayley kurgusudur.