Gözyaşlarımı koridorlar boyunca durduramadım. Odama geldim ve yatağa fırladım. Ağladım, ağladım, ağladım... geçmiyordu, içimdeki acı geçmiyordu.
Birkaç dakika sonra kapımın tıklatıldığını duydum. Başımı kaldırıp kapıya baktım. "Ada n'olur kapıyı aç Ada..."
Kulaklarımı tıkadım duyduğum ses karşısında. Bu Justindi. Neden yapmıştı bunu, ben onu severken ve merdivendeki karşılaşmadan sonra neden yapmıştı. Halbuki ona açılmayı, ona aşık olduğumu söylemeyi düşünürken.
"Ada, aç kapıyı da anlatiyim Adaa.." gördüklerim ortada, neyi anlatıcaktı neyi, neyi, neyiii.. o görüntü beynime kazınmıştı. Gitmiyordu işte gitmiyordu!
"Git burdan! Git dedim giitt" dedim. "Ada yapma böyle lütfen yapma..." neyi yapmicaktım. Beni kıran inciten birine nasıl aşık olmuştum ben! "Ada kapıyı açıyor musun açmıyor musun?" dedi Justin. Bide soruyor ya bide soruyor. Yüzsüz gibi kapıyı aç diyor. Yastığa kafamı gömdüm.
Bir kaç saniye sonra sırtımda bir el hissettim, irkilerek kafamı kaldırdım ve önce sırtımdaki ele sonra da elin sahibine baktım "sana git demiştim, hem sen nasıl içeri girdin!!" dedim bağırarak. Hıncımla ayağa kalktım ve Justinin önüne dikildim, gözlerine baktım, o beni en derinlerine hapseden gözlerine.
Ben onun gözlerine dalmışken o da elimden tuttu, "Ada anlatmama izin ver n'olur" gözlerim doldu, ağladığımı görmemesi için kafamı sağa çevirdim. Çenemi tuttu ve yüzümü kendisine çevirdi, belimi elleriyle sardı. Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı... ellerimi onun göğsüne yasladım ve ellerimde tüm gücümü toplayıp onu ittim, sırtını gardıroba çarptı, yüzüne baktım, burnu kanıyordu ve ellerinin üstüne düştü "sakın birdaha bana dokunma" dedim. Justin kafasını kaldırdı, bana baktı ve gözünden bir yaş süzüldü.
Kapıdan dışarı bir adımımı atar atmaz Nora, Ateş ve Drake önüme çıktı. Önce onlara sonra odadaki Justine baktım. Odaya girdiler. Justinse odanın kapısından dışarı çıktı ve peşimden seslendi. "Ada lütfen... ben sana aşık oldum" dedi. Arkamı döndüğümde yerde dizlerinin üstündeydi. "Yalancı!" diye bağırdım.
Justinin ağlama sesleri yankılandı koridorda. Koşarak merdivenlerden indiyordum, son katın merdivenlerine geldim ve bir basamakta durdum çünkü başım dönüyordu. Bir basamak indim ve gözüm kararmaya başladı, ayakta duramadım ve merdivenlerden yuvarlanmaya başladım. Önümde 20'ye yakın basamak vardı. Yuvarlanırken "Justiiiinnn..." diye çığlık attığımı hatırlıyorum sadece, sonrası karanlıktı.
---
"Önemli bir şeyi yok, uyandıktan sonra gidebilir." gözlerimi açmadan önce duyduğun ilk şey buydu.
Bunların hepsi Justin yüzünden olmuştu. "Bunların hepsi senin yüzünden. Bir de yüzsüz gibi buraya gelmiş, Ada'nın uyanmasını bekliyorsun" dedi Ateş. Gözlerimi yavaşça açtığımda Ateş, Justin'in yakasından tuttmuş ona bir şeyler söylüyordu. "Kesin şunu hemen!" dedim. "Hastaya saygınız bile kalmamış sizin." dedim ardından. Gözlerime baktı Justin. "Bana bunca çektirdiğin acı yetmedi mi? Ben sana aşık oldum Justin. Tam sana açılmayı düşünürken senin yaptıklarına bir bak. Seni seveceğime ölseymişim keşke!!" Son cümleyi söylerken kekeledim. Justin arkasını döndü ve odanın kapısına doğru yürüdü, kapıyı açtı ve son kez bana baktı. Bana baktığında kafamı çevirdim. Kalbim acıyordu. Sadece kalbim.
-----
Hastaneden çıkdık ve okula doğru yürümeye başladık. Hastane, okula yakın olduğu için taksiye binmedik. Kısa bir yürüyüşten sonra okula vardık. Ben hemen odama çıkdım. Yatağıma uzandım ve hiçbir şey düşünmeden uyuya kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğanın Kızı
FantasyDoğduğumdan beri ait olmam gereken hayatıma 15 yaşımda kavuştum. Kim babasını özlediğinde gidip bir ağaca sarılır ki? Ben. Çünkü benim gücümün kaynağı doğaydı ve babamdan kalan tek mirastı. Ben herkes gibi değildim. Ben özeldim. Ben Doğanın Kızı'yd...