Ateş'den
Gözlerimi açtım ve etrafa bakınmaya başladım. Hava hala karanlıktı. Önce yanıbaşımda duran telefonumdan saate baktım. Saat sabahın 5'iydi daha. Yatağımın üstünde bağdaş kurdum ve boş boş duvara bakıp uyku sersemliğimi atlatmaya çalıştım.
Uyku sersemliğim birazcık gittikten sonra susadım ve mutfağa gitmek için yatağımdan kalktım. Yere bastım ve bastığım anda ayaklarımı geri çekmek zorunda kaldım. Ayaklarım ıslanmıştı. Telefonumun fenerini açtım ve etrafa baktım. Çok şaşkındım. Oda su/çamur karışımı bir şeyle doluydu.
Nasıl olmuştu ki bu? Muslukları mı açık unutmuştum acaba diye düşündüm ama musluklardan çamur akıcak değildi herhalde.
Tek benim odam mı böyleydi acaba? Odamın kapısını açıp yatakhane katına göz gezdirdim ama pek farklı bir manzarayla karşılaşmadım. Bütün kat dizlerimize kadar çamurla doluydu. Akşam yatarken böyle bir şey yoktu. Demek ki gece geç saatlerde olmuştu.
"Herkes uyansın! Okulu çamur basmış. Heeyyyy hadi uyanıııın" diye bağırdım koridorun ortasında. Biraz bekledikten sonra birçok kişi odasından çıktı ve etrafına bakınmaya başladı. Odasından çıkan herkes benim gibi şaşırmış görünüyordu.
Yan odada kalan Bora yanıma geldi. "Ateş ne yapıcaz? Bu halde odalarda kalamayız" dedi. "Sen git müdireyi çağır. O eminim ki bi çaresine bakıcaktır" dedim. Bora üst kata çıktı ve birkaç dakika sonra müdireyle birlikte geldi. Müdire şaşkınlık içerisinde etrafa bakıyordu. "N'olmuş burda!" dedi kızgın sesiyle. "Biz de bilmiyoruz Müdire hanım. Peki şimdi biz nerde kalıcaz?" dedim. Müdire biraz düşündü ve sonrasında yanıt verdi. "Sadece bu kat ve alt katlar böyle, üst katlarda hiçbir sorun yok. Bu katı düzene koyana kadar üst katta yani kızların katında kalıcaksınız. Odalarınızdan temiz kalan kıyafetlerinizi, kitaplarınızı ve başka neyiniz varsa alın. Burayı düzene koymak çok uzun sürücek. Hepinize de yeni eşyalar alınıcak.
Bora sen Emily'nin odasında, Ateş sen Ada'nın odasında, ....." dedi müdire ve bu kattaki erkeklerin üst katta hangi kızın odasında kalacağını söyledi. Ben Ada'nın odasında kalacaktım. Sanırım bu rezaletin en güzel yanı buydu.Müdire kimin nerede kalacağını söyledikten sonra herkes odasına gitti ve temiz kalan eşyalarını ayıklamaya başladı.
Odadaki eşyalarımı bir valize doldurdum, paçaları çamur içinde kalmış pantolonumu değiştirdim ve yeni giydiğim pantolonumu dizime kadar kıvırdım. Spor ayakkabılarımı çamur oldukları için çıkarıp şimdilik ayağıma terlik giydim. Valizimi elime aldım ve odamdan çıktım. Üst kata, Ada'nın odasının kapısına zor da olsa geldim ve kapıyı çaldım. İlk çalışta Ada duymamış olucak ki kapıyı açmadı. İkinci kez tekrar çaldım. Bu sefer de açmadı kapıyı. Telefonumu aldım ve saate baktım. Saat daha sabahın 6'sıydı. Telefonumdan Ada'yı aradım. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra tam kapatıcaktım ki Ada telefonu açtı.
Ada'dan
Telefonun çalmasıyla açtım gözlerimi. Yastığımın altına koyduğum telefonu çıkardım. Kimin aradığına bakmak istedim ama gözlerim telefonun ışığında kamaştığı için göremedim. Telefonu açtım. "Alo" dedim uyku akan gözlerimle. "Ada ben geldim kapıyı aç" dedi telefondaki ses. Bu sesi tanıyordum. Bu Ateş'di. Bu saate ne işi vardı ki bırda? "Bu saatte mi?" dedim. "Ada kapıyı aç da içeri gelince anlatırım" dedi Ateş. Telefonu kapattım ve yastığın altına geri koydum.
Odamda yatak odası, salon ve mutfak ayrı ayrı duvarlara bölünmediği için hareket etmek çok kolaydı. Kapıyı açmak için bir odadan çıkmak gerekli değildi. Bu yatakhanelerin de en sevdiğim yanı buydu zaten. Bir odanın içinde her şey vardı. Duvarlarla bölünmüş tonlarca oda yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğanın Kızı
FantasíaDoğduğumdan beri ait olmam gereken hayatıma 15 yaşımda kavuştum. Kim babasını özlediğinde gidip bir ağaca sarılır ki? Ben. Çünkü benim gücümün kaynağı doğaydı ve babamdan kalan tek mirastı. Ben herkes gibi değildim. Ben özeldim. Ben Doğanın Kızı'yd...