Efsanedeki Prenses

143 10 0
                                    

Dudaklarımız ayrıldığında birbirimizin gözlerine odaklanmıştık sadece. O anı bozan Justin'in telefonunun çalması olmuştu. "Bakmayacak mısın?" dedim Justine. "Boşver bu anı bozmayalım" dedi. "Aç hadi telefonu belki önemlidir." dedim. Justin öfleyip püfleyerek telefonu açtı. "Buyrun Müdire hanım" dedi Justin telefonu açar açmaz.

Birkaç dakika sonra "Tamam geliyoruz" dedi Justin ve telefonu kapattı. "Nereye gidiyoruz?" dedim geliyoruz diyişinden sonra. Sessiz kaldı sözlerime. "Nereye gidiyoruz söyle" dedim. "Annen ağabeyini bulmuş" dedi Justin. Şaşırmıştım. Hem de fazlasıyla. Bu kadar çabuk muydu yani onu bulabilmek.

Justin beni annemin odasına getirmişti. İçeri girdiğimizde odada sadece annem vardı. Koltuklardan birine oturdum. "Buldun mu anne?" dedim meraklı ve heyecanlı bakan gözlerimle. Yüzünü asmıştı annem bu sözlerimden sonra. "Ada şey.." dedi annem ve sustu. "Ne?" dedim. Kötü bir şey olduğu belliydi. "Ağabeyin, ölmüş" dedi annem. Ben daha onu bir kez dahi görememiştim. Ölemezdi! "Nasıl ya? Nasıl? Ölemez!" dedim bağırarak.

Gözlerimden yaşlar süzüldü. Ayağa kalktım "hayır ölemez!" dedim ve masaya vurdum. Gözümdeki birkaç yaş masaya damladı. Justin ayağa kalktı, beni kollarımdan tuttu ve koltuğa tekrar oturttu.

Hiç göremediğim babam ve ağabeyim ölmüştü. Bu kadar acı fazlaydı bana. Çok fazlaydı. Dayanamıyordum artık. Hayat beni bir kez daha düşürmüştü. Ama ben tekrar kalkacaktım.

"Cam perisi ağabeyinin gücünü alırken ağabeyinin vücudu acıya dayanamamış" dedi annem ve birkaç dakika sessiz kaldı. "Ve bir sorunumuz daha var artık. Ağabeyinin gücü Su'ydu ve çok güçlüydü. Artık güç cam perisinde olduğuna göre ülkede yeni bir savaş çıkaracaktır. Hazırlıklı olmalıyız" dedi annem. Umrumda bile değildi savaş. Sadece umrumda olan ağabeyimin öcünü cam perisinden almakdı.

2 Gün Sonra

Okuldaki 3 ders günümüz dün başladı. Bu okulda da eski hayatımda ki okulda gördüğüm gibi edebiyat dersi göreceğimizi öğrendim. Bu gerçekten çok güzeldi. En sevdiğim ders edebiyat olduğu için fazla zorlanmayacağımı düşünüyordum.

Yarım saat sonra bugün ki dersime yani Güç Birleşimleri dersine gidecektim. Üstüme mavi bir gömlek ve altıma turuncu dar kot pantolon giydim. Saçımı düzleştirdim ve pembe fosforlu spor ayakkabı giydim. Makyaj yapmamaya karar verdim ve derse gitmek için hızlı adımlarla yürüdüm. Nora ve Dora dün gelmişlerdi. Bu yüzden artık okulda sıkılmayacaktım.

Sınıfa girdiğimde erkek, kız karışık olduğunu gördüm. Beni en çok sevindiren sınıfta Justin'in de olmasıydı. Üzücü olansa yanının boş olmamasıydı. Yanında Drake oturuyordu ama bir ön sıralarında Nora oturuyordu ve yanı boştu.

Nora'nın yanına gittim ve oturdum. Justin beni görür görmez yüzünde güller açmıştı. Sıraya oturup öğretmenin gelmesini beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra Justin arkamdan beni dürtmeye başladı. Arkamı döndüm. "Naber?" dedi Justin. "İyi sen?" dedim. "Ben de iyi. Dersten sonra ne yapacaksın?" dedi Justin. "Ooo.." diye ses geldi Justinin son cümlesinden sonra arka sıralardan. Justin ve ben sesin geldiği yere baktığımızda arkada ki birkaç erkeğin bizi dinlediğini fark ettik. "Lan siz bizi mi dinliyorsunuz?" dedi Justin sinirle. Arkada ki erkekler Justin'in bu sözlerinden sonra kıkırdama başlamışlardı. "Neyse sonra konuşuruz" dedim ve önüme döndüm. Justinse çok sinirlenmişti onlara. Cevabımı heyecanla beklerken hayal kırıklığına uğradığı kesindi.

Birkaç dakika sonra sınıfa hoca geldi. Yoklama yapıldıktan sonra masanın üzerine oturdu ve konuşmaya başladı. "Arkadaşlar hatırladığınız üzere Güçler Ülkesi'nin bir efsanesi var. Bu efsanede de Kral Liam'ın bir kızı vardı ve gücünü kızına vermişti" dedi öğretmen. Kral Liam dedikten sonra benden bahsettiğini anlamıştım. "Bu prenses şu anda aramızda bulunmakta." diye devam etti öğretmen konuşmasına. Bütün sınıf birbirine bakıyordu. Kim acaba diyordu sınıftakilerin gözleri.

Doğanın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin