Yurio gözlerini araladığında, kocaman yatakta tek başına yatıyordu. Vücudundaki her kas acıyla sızlıyordu. Belindeki ağrıdan söz etmeye gerek yoktu elbette.
Üstündeki saten örtüyü kenara itekledi. Güneş gözlerini fazlasıyla rahatsız ediyordu, masasında oturan Otabek'i fark edememişti.
Otabek kalemi yavaşça mürekkebe bırakıp, gerinmekten telef olmuş ufaklığı izledi. Yatakta bir o yana bir bu yana dönüyor, kendine rahat bir pozisyon arıyordu. En sonunda pes edip doğrulmaya karar vermişti.
Otabek istemsizce elini onun diktiği yaraya götürdü. Sadece biraz boyun eğse, Otabek ona her şeyini vermeye razıydı. Yurio'yu kraliçe kıyafetlerinin içinde hayal etmesi zor değildi. Üzerinde zarif kıyafetleriyle sarayın bahçesinde koşarken ışıl ışıl gülümsemesini hayal etti Otabek. İstemsizce gülümsemişti.
Yurio, güneş giren gözlerini kısıp Otabek'i fark etti ve ince kaşları çatıldı.
Boğazını temizleyip gülümsemesini yüzünden silerek "Günaydın" dedi Otabek, ardından kağıtlara dönmüştü.
Yurio dağılmış saçlarını düzeltmeye çalışıp iç çekti. Leş gibi hissediyordu. Ellerini saçlarından çekip yatağın uç kısmına emekledi ve dizleri üstüne oturup Otabek'e baktı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Çıkıp gitmeli miydi? Onun odasında bulunması doğru muydu ki?
Otabek tekrar dikkatini ona yöneltip oturduğu yerden kalktı ve o uyurken hizmetçinin getirdiği kıyafeti yanına bıraktı.
"Üstünü giyinince kapıdaki hizmetçiler sana eşlik edecekler." Otabek ona adıyla hitap edecekti ama ona adını sorma zahmetine girmemiş olduğunu farketti. Şimdi sorsa, oldukça tuhaf bir duruma düşecekti.
Elini Yurio'nun yanağına koyup başını kendi yüz hizasında kaldırdı ve alnını onun alnına koydu. Yurio, onunla konuşmamayı seçmişti, ama kendine engel de olamıyordu. Ona kapılmaya başladığını hissetti.
Sadece bir alfa olduğunu için dedi kendi kendine. Başka bir alfayla yakınlaşsaydım da aynı olurdu.
"Şimdi omega gibi kokuyorsun..." fısıldamıştı Otabek, aynı zamanda şekerli kokuyu içine çekiyordu. Kokusunun zihnini bulandırdığına yemin edebilirdi.
"Yıkanmam gerek" nihayet kelimeler dökülmüştü Yurio'nun dudaklarından. Direkt Otabek'in gözlerine kenetlenmişti gözleri. Adeta bir savaşçı gibiydi. Kesinlikle Otabek'e boyun eğmiyordu.
❊❊❊❊❊❊❊❊
Yurio ona verilen odayı sevmemişti. Taş duvarların soğukluğunu, içerideki yapay tütsü kokusunu ya da yerdeki kocaman masada tek başına yemek yiyişini...
Kafese kapatılmış bir güvercinden farksız hissediyordu. Önüne dönüp yiyemeyeceği kadar çok tabağa göz gezdirdi ardından huzursuzca bağdaş kurduğu yerden kalkıp pencereye yürüdü. Köydeki dükkanları buradan rahatlıkla seçebiliyordu. Başını cama yaslayıp dışarıyı izlemeye daldı.
Belki on, belki on beş dakika geçmişti Otabek'in sesi kulağına iliştiğinde. "Neden bir şey yemedin? Hepsi soğumuş. Eğer istediğin başka bir şey varsa..."
"Aç değilim" Yurio kestirip atmıştı. Gözleri hala dışarıda, akşam olduğu için toparlanan dükkanlardaydı.
Otabek ellerini arkasında birleştirip düşünceli şekilde onu izledi. Burada olmaktan neden bu kadar nefret ettiğini anlamıyordu. Nihayetinde sırtını dikleştirip boğazını temizledi. "Gel benimle. Seni bir yere götüreceğim" Otabek gururunu olabildiğince aşıp ona elini uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Will Be Back | Otayuri & Victuuri ✓
FanfictionTarihi, omegaverse Otayuri kurgusu. ( Ağırlıklı olarak Otayuri olsa da Victuuri de içerir.) Dünya üzerinde boy gösteren salgınlar omegaların neslini tükenme tehdidiyle karşı karşıya getirmişti. Bu ise omegaları paha biçilemez hazineler yapmıştı. Sar...