1. Bölüm

1.6K 66 20
                                    

Karanlık sokakta yürürken antremanda çok fazla vakit harcadığım için kendime kızıyordum. Rüzgarın fısıltıları dışında ses yoktu. Bu fısıltılar bazılarının kederini, bazıların mutluluğunu, bazılarının haykırışlarını taşıyordu. Bana eşlik eden bu bilmediğim duygular dışında başka bir şey yoktu.

Evin üzerindeki ateş yelpazesini görünce rahatlamışçasına gülümseyip adımlarımı hızlandırdım. Evin ışıkları yanmıyordu, bu garipti. Annemin bu saatte kadar hastanede kaldığını hiç görmemiştim. Havadaki keskin soğuk kötü hissettirmişti. Kötü bir şey olacak gibiydi.
Adımlarım hızlanıp evin içine girdiğinde açık kapı kötü bir şey olduğunun göstergesiydi.

"Anne..." diye fısıldadım karanlık duvarlara. Ses gelmeyince adımlarımı hızlandırmak isterken karşılaşabileceğim şey yüzünden istemeden yavaş gidiyordum.

"Hayır!" Diye duyduğum acı çığlık korktuğum şeydi. Annemin sesi kulaklarımı doldurduğunda nefes almadığımı fark etmiştim.

Hızla sese doğru ilerlerken karşılaşacağım manzara gözlerimi korkutuyordu.

Sesin olduğu odaya girdiğimde annemin dizlerinin üzerine çökmüş halini ve dolu gözlerini gördüm.

"Git, Sarada! Kaç!" Diyerek bağırdığında ben daha bir şey diyemeden annemin kafasındaki el sıkılaşmış ve hayatım boyunca gözlerim önünden gitmeyecek şey gerçekleşmişti.

Bacaklarım beni taşıyamazken annemin parçalanmış başının karşısında çökmüştüm. Gözlerimi kırpmıyordum. Zaman gitmişti. Annem gitmişti.

"Küçük Uchiha. " diye fısıldadı kadın.

Ölmeyi bekliyordum. O kadının beni öldürmesini bekliyordum.

"Güçlendiğinde yine geleceğim. " Diyerek korkunç sesiyle konuştu.

Güçlendiğinde geleceğim. Güçlendiğinde geleceğim. Bu cümle beynimde yankılanıyordu. Eğer güçlü olsaydım annem ölmeyecekti. Güçlü değildim.

Bu gerçeği fark ettiğimde annemin boşa ölmemesi gerektiğini biliyordum. O kadın annemi öldürmüştü. O kadın ölecekti. Ben öldürecektim.

Titreyen bacaklarımla ayağa kalktım ve camdan çıkacak kadına yöneldim. Elimdeki kunai titrememden dolayı hedefe doğru gitmemişti.
Kadın kafasını bana doğru çevirip alaycı yüzüyle bana baktı.

"Beni sinirlendirme küçük. Yoksa sonun yerdeki annen gibi olur. " diye sert cümlelerini söyledi.

"Neden?! Neden bunu yaptın?!" Diye bağırmıştım ağlamaklı sesimle.

"Bize güçlü lazımsın küçük. O yüzden yaşamana izin veriyorum. "

Diyip benim kunaimi bana geri fırlattı. Yanağımda hissettiğim sızı ve sıcaklık yaşadığımı hissettiriyordu. Beni öldürmemiş ama güçsüzlüğümü yüzüme vurmuştu. Titreyen bacaklarım beni taşıyamayıp yere çöktüğünde sürünerek annemin kanlar içindeki bedenine yöneldim.

Annemin güzel yüzü kanlar içinde ve parçalanmıştı. Bu gerçek olamazdı. Bunlar olmuş olamazdı. Annemi kaybetmiştim ben. Her şeyimi kaybetmiştim...

Burnuma dolan koku ile gözlerimi açtığımda beyaz oda gözlerimi acıtmıştı. Odayı seçemiyordum. Hastane kokusunu ayırt ettiğimde neden burada olduğumu düşünüyordum. Yatakta doğrulduğumda yanağımda hissettiğim sızı her görüntüyü beynime yöneltmişti. Kanlı beden ve tüm bağırışları bir anda hissetmiştim.

Her şey gerçekti. Annem yoktu artık. Artık tamamen yalnızdım.

Göz yaşlarım yanağımda süzülürken "Uyanmışsın. " sözü ile başımı sese doğru çevirdim. Siyah pelerini ve yüzünün yarısını perdeleyen gece karası saçlarıyla babam karşımdaydı.

"Hatırlamışsın... bir ailen olduğunu. " diye mırıldandım. Konuşmak çok zordu. Artık annemin olmayacağını biliyordum. Artık babamla aralarındaki ilişki yüzünden eleştireceğim bir annem yoktu.

"İyi misin?" Diyerek yanıma gelmişti.
Bu soruyu cevaplayamazdım. Konuşacak halde değildim. O da cevap vermememi sorgulamamıştı.
"Ne oldu orada Sarada?" diye sordu. Üzülmüş müydü? Gerçekten seviyor muydu annemi, bizi? Beni hatırlamayıp kılıç doğrulttuğu an gelmişti gözlerimin önüne. O an beni öldürseydi belki de bu acıyı asla çekmeyecektim. Yalnız hissediyordum ve bu yalnızlık asla dolmayacaktı. Babam yine gidecekti.

"Annem öldü. " dedim artık ağlamak dışında bir işlevi olmayan gözlerimi onun gözleriyle buluşturduktan sonra.

Gözlerindeki anlık karartı bir an için üzüldüğünü düşünmemi sağlamıştı ama bu yeterli değildi. Eşi ölmüştü ve cenazesine katılmak için köye geri dönebilmişti.

"Bizi koruyamadın. Annemi koruyamadın. "
Artık düşünmeden cümle kuruyordum. Hissettiklerim dilimden dışarıya dökülüyordu aniden.

Yanımda duran babam ise yatağın başındaki demiri sıkmıştı. Dediklerim onu sinirlendirmiş miydi? Haklı olduğum gerçeğiyle mi baş edememişti?

"Sizi koruyamadım. " diye fısıldadı zor duyduğum sesiyle.

Evet bizi koruyamamıştı. Bizi bırakıp görev için hep uzakta durmuştu ve artık geride bırakacağı bir 'biz' kalmamıştı.

Ona cevap vermedim. Kızgındım, kırgındım ve çökmüştüm.

Ona cevap vermeyeceğimi anlayınca yavaş hareketlerle geri çekildi. Kapıdan çıkmadan önce bir şey demek ister gibi bakışlarını yeniden bana çevirdi ama konuşmadan önüne döndü ve çıktı kapıdan.
Yalnız hissediyordum ve bu odada yalnız olamamdan kaynaklanmıyordu. Bu artık tek olacağımı bildiğim içindi. O kitapta yazdığı gibi geriye kalan son Uchiha babam ve bendim. Başka kimsem yoktu. Baba diye sığınacağım kişi de yoktu.
Gözlerimden süzülen yaşlar sırasında ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Bundan sonra nasıl yaşayacaktım? Bundan sonra nasıl Sarada olacaktım?

Yataktan sarsak adımlarımla doğruldum. Odama bana acıyacak biri girmeden odadan çıkmam gerekiyordu. Attığım adımlar ezbereydi. Eve gidişi düşünmüyordum. Tek düşündüğüm annemin başının parçalandığı andı. O kadının alaycı gülüşü ve ölüm anı ard arda beynime hücum ediyordu. Bunlardan kaçmak istercesine koşmaya başlamıştım ama ben ilerledikçe düşünceler daha da netleşiyordu.

Ateş yelpazesinin olduğu evi görünce bir anlık duraksama sonrası çevresi şeritlenmiş olan evden içeri girdim.

Her şey aynıydı. Annemle yemek yediğim masa duruyordu. Beraber oturduğumuz koltuk, ben yemek yaparken yaslandığı tezgah, askılıktaki ceketi... Her şey annemin gelmesini bekler gibiydi.

Olayın olduğu odaya gittiğimde kandan eser kalmamıştı. Ceset olarak götürmüşlerdi. Cenazesi olacaktı. Ben annemin cenazesine katılacaktım.
Bu düşünceler akciğerlerimin soluk almasına engel olmuştu. Ellerim saçlarımın arasına geçerken dizlerim beni taşıyamamış yerle buluşmuştu. Hıçkırarak ağlıyordum. Bu odada her şey gerçekleşirken yine dizlerimin üzerine çökmüştüm. Güçsüzdüm. Annemi koruyamamıştım. Eğer güçlü olsaydım annem yaşayacaktı. Kadın benimle eğlenmişti. Beni öldürmeye değer bile bulmamıştı.
Saçlarımı çektiğim ellerimi bir anda serbest bırakarak yerle buluşturdum. Sonunda hıçkırıklarımda dinmişti aynı göz yaşlarım gibi. Artık ağlamayacaktım. Artık güçsüz Sarada olmayacaktım. Annem boşa ölmemişti. Güçlenmiş bir halde o kadının karşısına geçip anneme yaşattığı acıyı aynen tattıracaktım.

DevrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin