3. Bölüm

747 48 14
                                    

Bir haftalık istirahat sonrasında görev için Konahamaru-sensei'in yanına gidiyordum. Toparlanmamıştım ama öyleymiş gibi davranıyordum. Çünkü güçlü bir shinobi böyle yapmalıydı. Shinobi dünyasında herkes birilerini kaybediyordu ama hala shinobiydi. Benden beklenen buydu. Buluşma alanımıza gelince düşüncelerimi bir kenara atıp bir şeyler hakkında konuşan Boruto ve Mitsuki'ye baktım. Ben geldiğimde sessizleşmişlerdi. Boruto mahçup bir ifadeyle gülümsedi. Niye hep gülümsüyordu? Acı çekmiyor muydu hiç?

"Günaydın. " dedi Mitsuki o duygusuz ama gülümseyen ifadesiyle.

Sanırım benim hakkımda konuşuyorlardı. Şaşırmamam gerekirdi. Barışın sağlandığı dönemde annem katledilmişti. Beklenmeyen bir düşman ailemi katletmişti. O kadının ses tonu beynimde yankılanırken bir hafta boyunca alıştığım bir ses olduğu için tepki vermedim.

Konahamaru-Sensei de gelip selamlaştığında görev için hazır hale gelmiştik.

"Görevimiz Gizli Kum köyünden Konaha'ya ait olan belgeleri en güvenli şekilde geri getirmek. "

Gülümsemesi yüzünden eksik olmadan kurmuştu cümlesini. Gizli Kum köyüne gidecek ve görev bittikten sonra boş evime dönecektim. Belki de ilk mezarlığa uğrardım.

Bu görevde elimden gelenin en iyisini yapmalıydım. Hokage olmak için çok çalışmam gerekiyordu. Hokage olup annemi gururlandırmak istiyordum. Hokage olup ailesiz bir kızken tüm köyün ailem olmasını istiyordum.

Görev yerine gitmek için trene bindiğimizde yanımda Boruto karşımda Mitsuki ve Konahamaru-Sensei vardı.

Kimse konuşmuyordu. Nasıl teselli vereceklerini bilmedikleri için susuyorlardı. Bunu hissedebiliyordum.

"Aileni kaybetmedin Sarada. " dedi Konahamaru-Sensei.

"Tüm shinobi dünyası bir zamandan sonra senin ailen oluyor. Şu an bu takımla başlayacak ve gittikçe genişleyecek bir ailen olacak. "

Dediklerinde haklı olabilirdi. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. Boruto ise bakışlarını üzüntü içerisinde benden ayırdı.

Gizli Kum köyüne geldiğimizde bizimle benzer ama bir o kadar da farklı olan köyü inceledim. Buradaki görevin hızla bitmesini istemem belki de iyi bir shinobi olmayacağımı gösterirdi. Hala ağlayan küçük bir kızdım sadece. İçindeki o kız asla gitmeyecek gibiydi. Benimle beraber büyümeyecekti. Hep bir yanım ağlayacaktı fakat şimdi yaptığım gibi onu saklayacaktım. Tüm varlığımla onu gizleyecektim. Güçlü biri zayıf noktalarını afişe etmemeliydi.
Buluşma alanına geldiğimizde Kazakage'nin adamı olduğunu belirten kişi ortamın güvenli olup olmadığını teyit ettikten sonra bize doğru yaklaşıp elindeki parşömeni uzatacağı sırada aorttan uzanan damarına yediği shurikenle anında kan gölü olan yere yığıldı. Saliseler içesinde gerçekleşen olayın etkisinden çıkamadan üzerimize doğru atılan shurikenlerden kaçmak için hamleler yaptık.
Buraya geleceğimizi biliyorlardı. Gezi kılıfında gelmiştik oysaki ama isyancı grup bunu anlamış ve bize saldırmıştı. İsyancı grup diye tüm düşmanları tek çatı altına almam belki de doğru değildi.
Sharinganımı etkinleştirdikten sonra çevredeki hareket eden yabancılara skurikenlerimi fırlattım. Kilit noktalarına geldiği için hareketsiz hale gelmişlerdi. Bu sırada Mitsuki'nin bir tanesini tutsak olarak sarmış olması ve Boruto'nun yere yığdığı adamlarıda sayarsak orta çaplı sayılabilecek bir çeteyle karşı karşıyaydık.

Konahamaru-sensei kana bulanmış parşömeni aldıktan sonra etrafımızda hissettiğim chakra hala tehlikede olduğumuzu gösteriyordu. Çok kişinin chakrası değildi ama güçlü ve soğuk bir chakraydı.
"Biri daha var. " dedim saldırı pozisyonunu aldıktan sonra.

Çevreye bakınan Boruto "Nerede?" Dercesine kaşını kaldırdı.

"Yerini tespit edemiyorum ama hissedebiliyorum."
Hissettiğim soğukluk gittikçe uzaklaşırken pozisyonumu eski halime getirdim ve "Gitti..." diye mırıldandım.

Bunu diğerlerinin hissedemiyor oluşuna şaşırmıştım.

"Chakraya göre yer tespiti yapabiliyor musun, Sarada?" Dedi kaşlarını çatarak Konahamaru-sensei.
"Herkes yapamıyor mu?" diye sordum normal bir ses tonumla.

"Hayır bu az kişide rastlanan bir yetenek. "
Bunun bir yetenek olması mutlu etmişti. Uchiha olmanın verdiği ayrıcalıkların yanında bu yetenekte beni yukarıya taşıyabilirdi. Hokage olmam için sadece çalışmaya değil yeteneğe de ihtiyacım vardı.

Gizli kum köyünden ayrılıp köye döndüğümüz zaman boş evle karşılaşmıştım. Açtım ama yemek yapmak için bir neden yoktu. Eskiden annemle yapardık ya da annem meşgul olduğu için ben hazırlardım. Ama artık tektim. Yemek hazırlamak gibi faaliyetlere ihtiyacım yoktu. Odama ilerlerken annemin odasının kapısı durmama sebep olmuştu. Göğsüm daralıyor ve gözlerim yanıyordu. Güçlü rolünü yapmam için sebep kalmayınca zayıflığım gün yüzüne çıkmıştı. Annem gibi güçlü bir kunoichi değildim. Ya da diğer aile bireyim gibi soğuk, umarsız biri de değildim. Ben zayıftım. Bunları kaldıramayacak kadar zayıf.

Gözlüğümü kaldırıp buğulanan gözlerimi elimle sildikten sonra odama geçtim. Kendimi yatağıma bıraktım. Uyku kaçışken uyumak için verdiğim mücadele muharebelerin en zoruydu. O düşünceler beynimi işgal ediyordu.

Yalnızlık alışamayacağım bir şeydi. Alışmak zorunda olduğum ama asla alışamayacağım bir şey...

DevrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin