Himawari'nin uzamış ve yıpranmış saçlarını okşarken değişen her şeyi düşünüyordum. Sadece üç yılda tüm hayatım yerle bir olmuştu. Annemi kaybettiğim günle her şey başlamıştı ama o günü anımsamakta bile zorlanıyordum artık, eski bir kitabın açılsa toz olacak sayfası gibi uzaktı. Zaman öyle ağır geçmişti.
Kaybettiğim her şey bir bir gözlerimin önünden geçerken ellerimin altında duran minik beden ise yapmadığım, çabalamadığım günleri yüzüme vuruyordu. Karin beni kurtardığında beni seçme sebepleri bunu durduracak olmamdı ama yapmamıştım. Ve bir yıl sonrasında ekip olarak dağıldığımızda, yeni nöbetçilerin bizi bulup içimizden bazılarını kamplara götürdüğünde, yine sağ kalmıştım ve dışarıdaydım ama silik bir hayatı seçmiştim. İki yıldır tek odalı bir evde, çocuk istismarcısı olacak insanlara garsonluk yaparak yaşıyordum. Berbat bir haldeydik ülke olarak ve ben ölümü bekliyordum. Oysa bana verilen görev varken her şeye göz yummuştum. Boruto belki de haklıydı demiştim, inanamıyorum ama bunu demiştim. Kendi kardeşini bu hale getiren düzen için ona hak verecektim neredeyse.
Himawari'nin tüm acılarını almak istiyordum, geride bir ailem kalmamıştı belki ama aile sadece kan ile oluşmuyordu. Bunu en iyi ben biliyordum. Kan bağının abartıldığını, sevginin asıl aile olduğunu en çok ben bilirken korumam gereken biri olduğunun da farkındaydım artık.
Kaba taslak bir şekilde planım oluşmuştu kafamda. Karin, Suigetsu, Jugo ve Orochimaru'yu bulmaya çalışacak ve boyunlarda bizi patlatmak için duran cihazı sökecek kişilerle bir araya gelecektim. Sonrasında da bulduğum her eski yoldaşımla ekibi toplayıp üst rütbeli kişileri tek tek alacaktım. Boruto ile karşılaşana kadar sinsice ilerleyip çok kişi toplamak istiyordum, onun karşısına geçtiğimde güçlü olmalıydım. Yıkımı getirenin o olduğunu yüzüne haykıracak halde olmalıydım.
Himawari'nin kıpırdanmasıyla gülümseyip "Uyandın mı?" Dedim çok yüksek olmayan bir sesle. Hima da bun üzerine doğrulmaya çalışarak uyandığını göstermişti bana. Ona yardım edip sırtını yatağa yasladım. "Günaydın" diye fısıldayarak saçını geriye doğru taradım elimle.
"Bugün seninle yolculuğa çıkacağız." Dediğimde tepki vermemişti ama dikkatinin bende olduğuna emindim.
Bir süre sessizce sadece nefes alış verişe odaklandıktan sonra "Söz veriyorum Hima, her şeyi eski haline getireceğim." Dedim. Buna tepki vermesi gerekiyormuş gibi küçük parmakları elimi bulmuş ve sıkmıştı. Bu sanırım iyi yönde bir tepkiydi.
•
Himawari'ye yemeğini yedirdikten sonra saçlarını kesmiştim ve dışarı çıkabilecek şekilde kıyafetler giydirdim. Kaküllerini eskisi gibi yapmak yerine gözünün çukurunu kapatır halde uzun bırakmıştım sadece o da dikkat çekmemek içindi.
Himawari'yi kucağıma aldıktan sonra "Şimdi kapıdan çıkıyoruz ve dışarıda gezeceğiz." Diyerek kapıyı kapattım. Her yaptığım hareketi ona diyerek zihninde canlandırmak istiyordum. O da boynuma sardığı ellerini sıkılaştırıp çenesini bastırmıştı hafifçe. Sanırım dışarı çıkmak istemiyordu, başına gelmiş olabilecek şeyleri düşündükçe gözlerim dolduğu için dudaklarımı ısırıp kesik bir nefes aldım sadece.
Dışarıya çıktığımızda kasvetli sokakta çok ilgi çekmiyorduk. Ama nereden başlamam gerektiğini bilmediğim için sanki herkes düşüncelerimden haberdarmış gibi bir tetik içerisindeydim.
Bildiğim caddelerde ilerlerken aklıma taşkınların olduğu, insanların galeyana geldiği ama bastırıldığı yerlerde bir şeyler bulabileceğim düşüncesi geldi. O taraflar tehlikeliydi, artık her yer tehlikeliydi ama orada herkes tarafından şiddete uğrayabilirdin. Koruması gereken sözde nöbetçiler ile direnen ve hakkını isteyen taşkıncılardan bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devrim
Fanfic•Sarada ve Boruto'nun birbirinin dipsiz yalnızlığındaki yıldızı olma hikayesi.• |"Birinin gerçek gücünü görmek istiyorsanız ona en büyük acıyı çektirmelisiniz. Acılar bizi güçlü kılar. "| |12.06.2017|