Gözlerimi yavaşça açtığımda içeri giren ışığın gözlerimi yakmasıyla nemlenen gözlerimi geri kapattım. Bana sarılan kolları hissetmemle dün ne olduğunu hatırlayarak ani bir hareketle geri çekildim ve kıvırcık olmakla dalgalı olmak arasında kalan saçların sahibi Seung Hoon' a baktım. O, güzeldi... Mırıldanarak gözlerini açtığında , sırtımı yatağın başına dayamış onu izliyor olduğumu fark etmemle yataktan çıkmak için hareketlendim. Beni tutan kolla yatağın köşesinde durmuştum. Bu çocuk uyumuyormuydu ? Salak gibi hissetmekten alamadım kendimi, acaba onu izlediğimi görmüşmüydü? Neden onu izlemiştim ki ? Kafamı karşıda bana göz kırpmakta olan duvara vurmak istiyordum.
'' Daha iyimisin ? '' sesi endişeliydi. O , benim için endişeleniyordu ama benim yaptığım tek şey onu geri itmekti.
'Yapman gerektiği için yaptın.' beni destekleyen iç sesime teşekkür ettikten sonra Seung hoon'un beni rahatlatan gözlerine bakarak kafamı sallamakla yetindim. Güneşin parlaklığı odayı kaplıyordu, kucaklamak istercesine sarıyordu sanki bizi..
Beni tuttuğu kolumdan kendine doğru çekerek- Ne? Ne yapmıştı bu çocuk? Kendime ' karşı gel ! ' emirleri verirken beni dinlemeyen bedenime küfrederek bana sarılan Seung hoon ' un kokusunu içime çektim. Kendim gibi olmamaya alışmalıydım sanırım. Belkide uzun süre sonra birsi benimle ilgilendiği için böyle olmalıydım. Hiç yaşamadığım aile hisini verdiği için, evet öyle olmalıydı.
'' Dün çok korktum... Ama şimdi... Mutluyum.'' dedi. Benim için endişelenen biri, ben iyi olunca mutlu olan biri sanki dizilerden fırlamış bir sahne gibiydi. Ama bu huzurlu düşüncelerimi kesen ,dün gördüğüm kabusu hatırlamamla, yanağımdan aşağıya akmakta olan göz yaşıydı. Ağlıyormuydum?. Seung hoon'un önünde , yine ? Ağladığımı fark etmiş olmalı ki beni kendine çekip daha sıkı sarıldı. Kulağıma yumuşak sesiyle '' Özür dilerim. '' diye fısıldadığında kalbimin hızlandığını hissetmiştim. Ne oluyordu bana ? Ayrıca burda bir yanlışlık vardı. Seunh hoon ne zaman beni sevmeye başlamıştı? Yoksa beni kullanıyormuydu, tıpkı abim gibi ? Bu düşünceyle onu itip arkamda duran duvara sırtımı vermem bir olmuştu. Dolan gözlerim beni yeterince sinirlendirirken, aklımdaki düşünce sanki beni acımasızca öldürmeye çalışılıyordu. Bir kez daha terk edilmek ?Ağzımdan çıkan kelimelere engel olamıyordum;
'' Nasıl sevebildin ki beni? Sadece oynadım seninle. Yoksa ... İntikam mı alıyorsun ? Nasıl sevebilirsin ki benim gibi kirli birini ? Daha beni tanımıyorsun bile. Benim ...duygularım yok.'' bunu derken yere çömelmiş ağlıyordum. Duygularım yok değildi, kendimi kormak için her seferine gömüyordum onları, şimdiyse topragın parça parça yok oluşunu izliyordum. Napıyordum ben ? Hepsi dünkü kabus yüzündendi.Hep içime atmiştim ve şimdide taşmıştım. Değdiğim her yeri yakıyordum ama Nasıl sevebilirdi ki beni ? Bu soruydu ortaya çıkan duygularımın her yeri yakmasının nedeni. Benim onu hiç sevmeyeceğimi biliyor olmalıydı. Yoksa , onu sevebilirmiydim ? Benim için endişelendiği gibi endişelene bilirmiydim onun için. Buraya gelirken bunların olacağını hiç düşünmemiştim. Yıllarca kurmak için uğraştığım barajın yıkalacağını ve tamir etmek için hiç bir çaba göstermeyeceğimi... Nasıl bilebilirdim ki ?
Abim dişindaki herkes için bu evde olmam hataydı. Hatta o da en sonunda beni terk etmişti. Şimdiyse içlerinden biri çıkıp bana değer veriyordu. Onun samimiyetine nasıl inanabilirdim ? Ya da duvarımı nasıl tamir edebilirdim ? İkisinden birisini yapmak zorunda olduğumu biliyordum ama hangisi olduğunu , olması gerektiğini bilmiyordum. Anlayamıyordum.
Ben düşüncelerimle boğuşurken çenemi kaldıran elle irkildim ve sanki arkamdaki duvarı itebilirmişimcesine duvara iyice dayandim. Bana bakan mavi gözlerin içinde kaybolmamak , herzamanki soğuk kanlılığımı kazanmak için çaba gözteriyordum ama o konuşmaya başladığında bunun imkansız olduğunu anladım. Söylediğim herşeyi dinlemiş, bana cevap veriyordu. Bir çocuğun kötü bir şey yaptığında annesinden af dilemesi gibiydi konuşması ...
'' Ben , senden nefret ediyordum; kullandığın için ve arkana bakmadığın için. Sonra beynim , zihnim , ruhum seninle doldu. Her geçen saniye nefretim meraka dönüştü. Neden böyle ? Diye. Senin için endişelenmeye başladım zaman geçtikçe, hala ne olduğunu, benim için kim olduğunu bilmiyorum. Benim yanımda kendin omanı, bana özel olmanı istiyorum. Seni sevdiğimi söyleyemem ama yanında olacağımdan emin olabilirsin Ji Young. '' fısıltıyla başlayan konuşmasını güçü bir şekilde bitirmişti hatta son kısımda yaptığı vurgu kararlı olduğunun kanıtıydı.
O dürüsttü. Abim gibi değildi, abim ilk önce bana gülüp sonra terk etmişti beni. O dürüsttü. Beni sevdiğini söylememişti ama onun için değerliydim. 'Birini çok düşünürsen aşık olursun. ' bu sözdü bana anlattıkları. ' Nefretin dönüşeceği şey aşktır. ' bunları söylüyordu bana gizlice ama emin olmadan konuşmak istemiyordu beni yarı yolda bırakmamak için. Şimdi anlıyordum onun neden duvarlarımı yıktığını , neden onun karşısında soğuk kanlılığımı kaybettiğimi ; O dürüsttü benim için . O da korkuyordu benim gibi : hayal kırıklığına uğramaktan, uğratılmaktan. Nasıl bu hale geldiğii bilmiyordum. Uzun süredir tanımıyordum onu ama verdiği duygu , sanki yıllarımı geçirmiştim onunla...
Belki yalandı söyledikleri, belki kandırıyordu beni, ama onun dürüstlüğüne inanmak isteyen yanım daha ağır basıyordu. Önümde dizlerinin üzerine çokmüş bana beklentiyle bakan Seung hoon' a baktım ve başımı göğüsüne koydum. Daha ileri gitmek istemiyordum. Onunla oynamak istemiyordum. Oynayamazdım zaten. Bu noktadan sonra ya kaçabilirdim ondan yada elini tutardım. Sadece başımı göğüsüne koydum ve gözlerimden sesizce akan yaşların üstündeki koyu yeşil t-shirt'le buluşmasına izin verdim. Sağ eliyle saçlarımı okşuyordu yaptığı tek şey buydu. Birisi tarafından bu şekilde nazik dokunuşlara sahip olmayalı uzun zaman olmuştu.
Okula çoktan geç kalmıştım. Bugun gidemezdim zaten ağlamaktan kızarmış gözlerle gidersem yaratmaya uğraştığım ' Bana dokunmayın ! ' imajı bozulacaktı ve bugun gidersem Seung hoon' la bu şekilde birlikte olma fırsatını nezaman bulacağımı bilmiyordum. İçimdeki cocuk çıkmıştı sanki ortaya, yıllardır sakladığım çocuk. Yediğim her darbede, ağladığım her dakikada kaybettiğimi düşündüğüm çocuk ortaya çıkmıştı. Hala korkuyordum ; incitmekten yada birisini benim incindiğim gibi incitmekten ama şuan tek yapmak istediğim Seung Hoon'un kokusunu içime çekmekti. Şaçlarımla oynayan ellerini hissetmekti. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda , önümden kalkıp yanıma oturdu ve beni kendine çekerek sarıldı.
'' Seni bırakmayacağım. '' fısıldayarak söyleği bu cümle gözlerimin şaşkınlıktan açılmasına neden olmuştu. Dün verdiğim sözü istemeden değil , isteyerek verdiğimi fark ettim. Duygularımı sadece onun önünde göstereceğime söz vermiştim. Bunu nekadar yapabilirdim bilmiyordum. Sözümü o sözünü tuttuğu sürece tutacaktım, tutmaya çalışacaktım.
Kimsenin istemediği beni istiyordu , aynı abim gibi ... Ama yalanlarıyla değil doğrularıyla... Peki hep değer verecekmiydi bana yada ben duvarlarımı onun için yıkacakmıydım ?
Bu bölüm'ü beni tehtit ederek yb yazdıran biriçik şirin pufuduğum '' yukihime91 '' e itaf ediyorum veeeeee birdahaki blümü kime itaf edeceğimi biliyorum ehehe Sürpriz olcak .p SevgiKaranlk , Autumnia , Scorpionst , SerraDolar ,bloodfire , Miewi-chan , Blooberyn , Senfony ' e selamlar ve önceki bölümdeki yorumları için öpücükler ... . Yandaki guzel bir gay videosudur. Youtube'unuz acilmis diye duydum .

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlardan Oyuncak
Teen FictionAğlıyordum, neden ağladığımı bilmeden ... Belki yaşayamadığım çocukluğum için ağlıyordum. Belki de sahip olamadığım ailem için ağlıyordum. Terk edilişim yüzündendi akan göz yaşlarım ... İlk defa, geriye umudum kalmamıştı. Onunla beraber yok o...