Geçeklik...

808 70 40
                                    

Öncelikte  Soma ' da ki Babalarımız için hepimizin başı sağolsun. Ben şuan da Türkiye'de değilim ama Türkiye' de olan sizlerde umarım öylece oturmuyorsunuzdur. Bu olayın kaza olmadığını bildiğinize eminim.. Şöyle bir örnek veriyim ; Amerikada bir kaç yıl önce maden de meydana gelen ( gerçek ) kaza sonucu madenciler yer altında kalıyor ve olaya bakın ki kimse ölmüyor. 69 gün boyunca onları yer altında yaşatıyorlar... 

Peki şimdi kaza olmayan bir '' kaza '' sonucu hayatını kaybeden insanlara , KADER diyen bir kişiyi rahat mı bırakacaksınız ? Hemde olay onun kanunları , onun gevşekligi yüzünden olmuş ve hiç suçlu hissetmezken. Bu siyaset değil , katilin dışarıda dolaşmasına izin vermemektir. 

Başbakan isminin anlamını yanlış anlayanlara ilk ve son kez bunu söylemek istiyorum. Siz ona hizmet etmek için onu seçmediniz. O size hizmet edilmek için şeçildi. İnsanlar enkaz altından kurtulsalar bile hala maaşlarını düşünüyolar neden mi ? Çünkü milletvekilleri uyuyarak para kazanırken , madenciler erken çıkmasınlar diye kapılar üstlerine kapatılarak para kazanıyorlar. Aldıkları para hiç Bir şey... Yurt dışında en çok para kazanılan şeylerden biriside madecilikken bizde neden  kazanılmıyor ? Çünkü herkes kendine düşen ''azla'' memnun. Ben eminim ki bu olayıda unutacaklar. Herzaman olduğu gibi... Hayatını kaybedenlerin arkasından pişman bile olmayan adama '' Göt kıllığı '' yapmak için...

Kim Ji Young ; ana karakter.

Kim Tae Hyun ; Ji Young'un abisi.

Cha Seung Yoon ; Ji Young'la ilgilenen , evdeki görevli.

Lee Jung Woo; Ji Young'un okulundaki çocuk.

Yeni bölümün geç gelmesinin nedeni finale yaklaşmamızdan kaynaklanıyor. Umarım kızmazsınız ...

Seung Hoon ' un ağından ;

Telefonumun titremesiyle elime aldım ve mesajın sahibini görünce , mümkünmüş gibi daha çok sinirlendim. Jung Woo ' nun gönderdiği bi mesaj  beni ne dakar mutlu edebilirdi ki ? Evden atılmamın nedeni bile oydu sonuçta .. Mesajda yazanlarsa beni ciddi anlamda çılgına çevirmeye yetiyordu.

'' Dudaklarının tadi gerçekten güzelmiş. Oyun yeni başladı . 1-0 '' 

Ji young ' u öldürmeliydim. Ama ondan önce Jung Woo' yu öldürmeliydim.

Ji Young 'un ağzından ;

Onu öpmüştüm ve daha fazlasını istemiştim. Kendime gelmem dakikalarımı almıştı. Onun arkasından öylece oturmuştum. Sonra da okuldan çıkıp eve gelmiştim. Derse girmeden.. Bukadar etkilenmem saçma olsada sanki öpücüğü sahteydi ama bir okadar da gerçek... 

Peki şimdi ne yapıyordum? Hiç kimseyle karşılaşmamaya dikkat ederek odama saklanmıştım. Evet, saklanmıştım. Hem şuçlu hissediyordum. Hemde pişman değildim. Kararsızdım. Açgözlüydüm. Acemiydim... Kaçmak yaptığım tek şeydi. Herşeyden kaçıyordum , kendimden, Jung Woo ' dan , Seung Hoon ' dan  ve abimden...

Nereye kadar kaçabileceğim ise bilmediğim şeyler listesinde baş sıradaydı. Ne kadar kaçabilirdim ki ? Kaçmaya çalıştığım herşey benim kendi hayatımdı. İnsan kendinden ne kadar uzun süre kaçabilirdi ki? Hala Seung Hoon'a cevap vermemiştim. Bunun hakkında düşünmek bile paniklememe sebep oluyordu.

Hızla çarpan kapı sesinden sonra babamın nefret ettiğim sesini duydum. '' Tae Hyun '' diyerek korkuyormuş gibi bağrıyordu.  Sonra sesi kesildi. Ne duyabildim onu , ne de babamın ilk defa korktuğunu kabullenebildim. Bu korkunun sebebinin abim olmasıysa sınırlarımı zorluyordu. Yıllar önce abimi babamla gördüğümde düşündüğüm şey beynimi istila ediyordu. '' Abim babamla yatmışmıydı ? '' Bu düşünceden kurtulmak istercesine kafamı salladım. Ama merakıma yenik düşmüş bir şekilde odamın kapısını açıp dışarı çıktım. Ahşap zemine çarpan ayaklarım gidip gitmemek arasıda kararsızdı. Merak ediyordum ; babamı korkutan şeyi ? Korkunun ne demek olduğunu bilmeyeni korkutan kişiyi... Ama korkuyordum. Ya yıllar önce aklımda beliren sorunun cevabı evet ise ?

Merdivenlerden aşağıya indiğimde kapının önünde duran bir kaç meraklı çalışanı oradan uzaklaştırdıktan sonra , onların yaptığı gibi içeride olanları dinlemeye başladım. 

'' Senin yüzünden onu bıraktım.'' diyen ses abime aitti. O sinirliydi... Onun bu kadar sinirlenebileceğini hayal edemezdim.

'' Dokunma bana ! '' diye bağıran abimi duyup kapıyı hafifçe araladım. Korkum şekil değiştirmişti. Babamın abime vuruyor olmasından korkuyordum. Korku ve merakla süslenmiş duygularımla araladığım kapıdan içeri baktığımda , beynim düşünme yetisini kaybetmişti. Babam abimin bacaklarına sarılmış gitmesinden korkuyordu adeta...

'' Beni hiç mi sevmedin ? '' babamın acınası çıkan sesiyse iğrenmeme neden olmuştu. O abimimi seviyordu ? Kendi çocuğunu ? Bu muydu beni babamın gözünde daha da üveyleştiren ?  Peki abim neden hiç bir şey yapmıyordu?

'' Ona dokunma diye sana bedenimi sundum. Fazlasını beklememelisin. '' konuşan gerçekten abim miydi? Ses tonu sanki tiksiniyormus gibiydi? O... Benim için kendinimi feda etmişti? Ondan uzak durmak için kurduğum duvarlar birden yıkılmıştı. Suçlu hissediyorum. Onu ne kadar suçladıysam , o kadar suçlu hissediyordum. Hatta daha fazla.. Ne yapmıştım ben ? Nasıl bu kadar aptal olabilirdim?  Abimi hiç tanmıyormuş gibi onun beni bıraktığına inanmıştım. Ne kadar da zayıfım ... İç dünyamda bile düzen sağlayamıyorum. Babamı yere iten abime bakınca gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Gene ağlıyordum ama durmak için bir nedenim yoktu.

Kahverengi gözleri gözlerimle buluşunca ne yapacağımı bilemedim. Babamın ona seslenmesine bile aldırmıyordu. Sadece bana doğru yürüyordu. Beni nasıl fark edebilmişti? Ya da daha önemlisi onun bana doğru attığı her adımda ben neden mutlu oluyordum ? Hayatımda sadece o varmış gibiydi herşey. Bir insanın kalbi nasıl bukadar çabuk değişebilirdi ki ?  

Yanıma geldiğinde ağzımdan çıkan tek şey '' Özür dilerim. '' olmuştu. Ona bu iğrenç şeyi yaptıran bendim ve yıllarca onu suçlamıştım. Ondan nefret etmek için uğraşmıştım. Şimdi ise ondan nefret edemediğime seviniyordum. Çünkü suçluluk duygum hafifliyordu...

Beni kendine çekip kucağına aldı. Sanki bir prensesmişim gibi taşıyordu beni. Hiçbir şey dökülmedi dudaklarından... Kalp atışılarıydı benimle konuşan. Hızlanıyordu abimin attığı her adımla , onun kalbi.. Ne kadar zaman acı çekmişti acaba? Kahverengi gözlerindeki güçlü dalgalar bu yüzden mi kaybolmuştu?  

Gözlerindeki dalgaların dokunmak istediğim tek şey olduğunu söylemiştim, daha küçük bir çocukken. Elimi tutup kalbime koymuştu. Sonra eklemişti '' Nedeni burada. '' diyerek , güzel gülümsemesiyle.. Bense unutmuştum bunları. Onun ilk hatasında. 

Bu değilmiydi tüm insanlığın en büyük hatası? Bu hata göbek bağının kesilmesiyle mi başlıyordu? Yoksa insanların kendilerini çok önemsemesiyle mi? Bir hatayla tüm iyi anıları silmemizin nedeni ne idi ?

'' Senin suçun değil. Ji Young .'' beni avutan sesi tıpkı o günkü gibi gizlice korumacılıkla sarmalanmıştı. Sarılışı bile herkesden farklıydı. Beni yatağa yavaşça koyduğunda başımı göğüsünden ayırıp etrafa baktığım ve  onun odasında olduğumu anladım. Küçükken onun için yaptığım resimler asılıydı duvarlarında... Onunla olan resim ise komidinin üstünde duruyordu. Herşeyi nasıl unutabilmiştim? Okadar da şaşırmamalısın diyordu iç sesim. Haklıydı da . Hayatımda ki en değerli kişinin kim olduğuna  bile karar veremeyen birisiydim ben...

Kendini seven yazarınızdan sevgilerle...

-*-*-*-  Bu arada Sevgim ve Ezgim Basiniz sagolsun tekrardan... BlooBeryn yazdigin uzuuunnn yorumlar icin tesekkur ederim :) Yorum yapan herkese kocaman tesekkur ederim:) Okuyan ve votelayanlar sizide kocamannn seviyorum :) <3

Yalanlardan OyuncakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin