Sabah telefonumun çalmasıyla birlikte gözlerimi açtım. Bu saatte kim arıyor ya?! Telefonumu elime alıp kimin aradığına baktığımda EgoisTAŞ arıyor... yazıyordu. Yeşil tarafı kaydırıp telefonu kulağıma götürdüm ve o huzur dolu sesi duydum.
+Günaydın, güzelim.
-Günaydın, maviş.
+Nasılsın?
-Ben iyiyim de asıl sen nasılsın? Dün kendinden 10 kat büyük bir öküzden dayak yedin.
+Ya sen bir de onu görücektin var ya. Off off....
-He canım he. Zaten sen onun ağzını burnunu kırdın Di mi?
+İnanmazsan inanma güzellik. Bugün okula seni ben götürücem.
-Babam görürse mahveder. Bir de seni o döver.
+Bence bir şey yapmaz.
-Emin misin?
+Galiba evet.
O bunu dediğinde annem bana kahvaltıya gelmem için seslendi. Ben de telefonu kapatıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra okul formalarımı giyip aşağı indim.
Masaya oturduğumda annemle babamın bakışları benim üstümdeydi. Onlara anlamamış gözlerle bakınca birbirlerine baktılar ve kafalarını sallayıp yine bana döndüler. Acaba bunların telepatik güçleri mi var?? Ne! Olabilir.
-Ne var?
+Kızım sana söylememiz gereken bir şey var.
dediğinde annem daha da meraklanmıştım.
-Söyleyin o zaman.
*Ama anlayışla karşılamanı istiyoruz.
-Söylesenize artık.
+Kızım biz...
=...boşanıyoruz.
dediklerinde gözlerim yuvalarından fışkırıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Hiçbir şey demeden masadan kalktığımda arkamdan bana bakan 2 çift göz hissedebiliyordum. Ama hiç takmadan hırkamı ve çantamı alıp ayakkabılarımı giydim. Kapıyı çok sert çarptığım için sıçramıştım. Neyse deyip çantamdan telefonu çıkarıp Can'ı aradım. İlk çalışta açtı.
+Efendim güzellik. Hazır mısın? Geliyim mi?
-Can..
Bunu dediğimde sesim ağlamaklı çıktığı için Can endişelenmişti.
+Ada. N'oldu? İyi misin? Bekle hemen geliyorum.
Ben daha cevap veremeden Can telefonu kapatmıştı. Kapatmadan önce gazı köklemesinden dolayı çıkan sesi duymuştum. İnş. kaza yapmaz. Ben de kaldırıma oturup Can'ı beklemeye başladım. Beklerken de anlamadığım bir şekilde ağlamaya başladım. Ben öyle oturmuş ağlarken önümde bir araba durdu. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda yüzünde yara bandı olan endişeli bir Can gördüm.
Yanıma gelip oturup kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Başımı göğüsüne bastırıp daha da sıkı sarıldı. Benim ağlamam azalırken beni kendinden uzaklaştırıp gözlerime baktı.
+Ada, güzelim. N'oldu? Ha, söyle bana.
-Can. Şu an içimde ne yaşadığımı bilmiyorum.
Gerçekten içimde neler olup bittiğini anlayamıyordum.
+O zaman bunu bilmemenin sebebini söyle. N'oldu?
Sesinde huzur vardı. Beni sakinleştiriyordu bu ses. Ağlamamı bastırıp konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAMSIZ
Teen FictionKumsalda taşları elime almış teker teker denize doğru atarken bir andan da bağırıyordum: -Neden? Ha..Neden ben? Niye benim hayatım bir avuç boktan ibaret? Ha...SÖYLESENE?!? Derken yanağımdan süzülen yaşlara aldırmadan bağırmaya devam ediyordum: -Ya...