Arabaya bindiğimizde bu sefer arabada sessizlik çok yoktu. Çünkü hepimiz konuşup gülüşüyorduk. Konuşacaklarımız bittiğinde de ben telefonumu arabanın radyosuna bağlayıp kopmalık şarkı açtım. Hepimiz bir yandan şarkıyı söylüyor bir yandan da ritme göre dans ediyorduk. Ben dans ederken bir anda aklıma Can'ın burada, benim yanımda olmayışı geldi ve dans etmeyi bıraktım. Onun yerine camdan dışarıyı izlemeye başladım. Keşke şu an burada olsa da birlikte çikolata yesek.
Araba durduğunda eve geldiğimizi anladım. Arabadan inip Eda'nın kapıyı açmasını bekledim. Eda kapıyı açınca içeri girip yatağıma uzandım. Bilgisayarımı alıp Can'la birlikte izlediğimiz korku filmini açtım. Filmin korkunç sahnelerinde benim gözümden yaşlar süzülüyordu. Evet ben de böyle bir malım. Filmi izledikçe aklıma Can geliyordu. Onu cidden çok özlemiştim.
Film bitince bilgisayarımı kapatıp yerine koydum. Sonra da yatağıma geri döndüm. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Ama zaman da bir türlü geçmek bilmiyordu. Ben de yapacak bir şey bulamayınca uyumaya karar verdim. Çok uykum olmamasına rağmen göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Ben de hiç uzatmadan kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
Sabah bir erkek sesiyle uyanmıştım. Bu ses çok tanıdık geliyordu.
+Ada, güzelim kalk hadi.
Dur bir saniye. Ben bu güzelimi tanıyorum. Bu Can'dı. Hemen doğru tahmin edip etmediğime bakmak için kafamı kaldırıp baktım ve evet bu oydu.
-Can! Maviş'im!
diyerek onun boynuna sarıldım. Galiba çok sıkı sarılmıştım o yüzden boğuluyordu sanki.
+Ada, tamam bırak sanki 40 yıldır beni görmüyorsun. Daha dün birlikteydik.
O böyle deyince şaşırmıştım. Bu çocuk dün ölmedi mi ya? "Evet Ada. Öldü sonra da seni uyandırmak için dirildi." diyordu iç sesim.
+Hadi kalk hazırlan. Aşağıda seni bekliyoruz.
dediğinde şaşırmıştım çünkü sesi değişmişti. Kız sesi olmuştu. Daha sonra kolumun dürtüldüğünü hissettiğimde uyandım. Ne yani? Hepsi rüya mıydı? Beni uyandıran kişi de Selin'di.
-KAHRETSİN!?!
diye bağırarak kalktığımda diğerleri de yanıma gelmişti.
+Ada, n'oldu?
diye sormuştu Arda. Ben de nedenini bilmediğim bir şekilde ağlıyordum. Ama ağlarken kahkaha da atıyordum. Sanırım delirdim.
-Onu gördüm. Beni uyandırıyordu. Haha. Biz sarılıyorduk. Sonra da uyandım. Meğerse bir rüyaymış. Hahaha.
dediğimde herkes bana acıyan gözlerle bakıyordu. Ben de ciddileşip onlara cevap verdim.
-Bana öyle bakmayın. Bana acımayın. Çünkü acınacak bir şeyim bile kalmadı.
Artık kendimi bırakmış ağlıyordum sadece ağlıyordum. Bütün arkadaşlarım yanımdaydı ama o yoktu. Zaten ne demişler; "Cümlende 'ama' diyorsan onun öncesi önemsizdir." Yani cümlem sadece onun yokluğunu anlatıyordu. Keşke o da burada benimle birlikte olsa.
-Niye beni uyandırdınız? Ona sarılıyordum ne güzel. Ne var? Niye beni uyandırdınız?
+Ada, hani konser var ya. Biz hazırız. Sen de hazırlan gidelim.
-Ben gelmiyorum demiştim ya. Niye beni anlamıyorsunuz, Emir?
dediğimde tam bir şey diyecekken hiç başlamadan cevabımı verdim.
-Israr etmiyorsunuz. Kararım değişmez. Şimdi gidin yalnız kalmak istiyorum.
dedikten sonra hepsinin suratı düşmüştü. Onlar birer birer odadan çıkarken ben hala Can'ı düşünüyordum. Ya o ciddi ciddi beni bırakmış mıydı? Kesin bu da rüya hatta kabus. Biri beni uyandırsın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAMSIZ
Teen FictionKumsalda taşları elime almış teker teker denize doğru atarken bir andan da bağırıyordum: -Neden? Ha..Neden ben? Niye benim hayatım bir avuç boktan ibaret? Ha...SÖYLESENE?!? Derken yanağımdan süzülen yaşlara aldırmadan bağırmaya devam ediyordum: -Ya...