>ADA!?!
Hayır, hayır, hayır!?
**********
Baba? Ama nasıl girdi ki içeri?
>Ada çabuk hazırlan eve gidiyoruz!
-ASLA!?
>Ada sana hazırlan dedim!?
-Ben de sana asla dedim!?
+Erol Amca Ada gelmek istemiyor işte uzatmayın!
>Sen kimsin be?! Sana ne benim kızımdan!
-Bir dakika bir dakika. Sen şimdi bana kızım dedin değil mi?
>Evet, çünkü öylesin!
-Dur ilk önce sana bu kişilerin kim olduğunu söyleyeyim. Bunların hepsi benim dostum. Selin ve Esra ile çocukluğumdan beri en yakın arkadaşlarız. Eda ve Ezgi ile de orta okulda tanıştık ve hayatımın en büyük parçası haline geldiler. Buğra, Emir ve Atakan ile bu sene tanıştık. Ve bir baktım ki onlar da hayatımın parçası oldular. Arda ile de ilk gittiğim lisede tanıştık. Ve siz yanımda yokken özellikle de sen bu saydığım kişiler vardı yanımda. O yüzden zorlama asla o eve dönmem!
>Ama A-Ada--
-Sadece git!
dedikten sonra kapıyı sertçe çarpıp gitmişti. Bizimkiler de gelmiş bana sarılıyorlardı {hepsi}. Biz hepimiz sarılırken ben onların ağırlığını kaldıramayıp yere düştüm. Etrafımda oldukları için canım acımamıştı. Tabi onlar yere düştüğümüzde de beni bırakmamıştı.
-Orkodoşlor tomom kolkon ortok ostomdon! {Arkadaşlar tamam kalkın artık üstümden!}
dediğimde üstümde birkaç bin kişi olduğu için boğuk çıkmıştı. Ama onlar beni anlamış olacak ki üstümden kalktılar ve yere daire şeklinde yattılar.
+Bu halimizi ölümsüzleştirmek istiyorum!
diyen Selin eline aldığı telefonuyla fotoğraf çekmeye hazırlandı. Biz de poz vermek adına ellerimizi ortadaki boşluğa üst üste koyduk. Selin fotoğrafı çektikten sonra hepimize gösterdi. Çok iyi çıkmış. Selin bizden onay alınca zaman kaybetmeden instagrama attı.
"Sonsuza kadar.."
Resmin altına yazdığı yazı buydu.
Ben daha fazla o şekilde kalmamak adına kalktım. Onlar da benimle birlikte kalkınca kalbime bir ağrı saplandı. Bu ağrının sebebi yine Can'ın yokluğunu hissetmemdi.
6 ay sonra..
Evet bugün karnelerimizi alacağız. Okula yaklaşık iki hafta gitmemiş olsam da yine geçiyordum.
Sınıfa çıktığımızda herkes sıralara oturmuş bekliyordu. Biz sınıfa girdiğimizde de bütün gözler bize dönmüştü. Ama bu bakışlarda bir gariplik vardı. Anlayamamıştım. Daha sonra benim onlara "Önünüze dönsenize!" der gibi bakmamla hepsi dönmüştü.
Biz de cam kenarındaki beş sırayı kapladığımızda Arda tek oturmak zorunda kalmıştı ama bizden başka kimseye bakmıyordu. Yani sıkılmazdı. Biz de hoca gelene kadar konuştuk. Hoca geldiğinde de yarım saatlik bir konuşma yaptı. Tabi dinleyen iki üç kişi vardı. Bunlar da okulun inek öğrencileriydi.
Öğretmen konuşmasını bitirince direkt karneleri dağıtmaya başladı, demek isterdim ama diyemiyorum. Çünkü konuşma bitince bir de sınıfa müdür girdi. O da yarım saatlik bir konuşma yaptıktan sonra çıktı. Evet, sonunda karneleri alacağız. Ne aldığımı biliyordum ama yine de heyecanlıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAMSIZ
Teen FictionKumsalda taşları elime almış teker teker denize doğru atarken bir andan da bağırıyordum: -Neden? Ha..Neden ben? Niye benim hayatım bir avuç boktan ibaret? Ha...SÖYLESENE?!? Derken yanağımdan süzülen yaşlara aldırmadan bağırmaya devam ediyordum: -Ya...