~14~

33 6 5
                                        

İçeceğimden son bir yudum alarak masaya bıraktım. Sanırım bunların hiç gitmeye niyeti yoktu.

-Artık kalksak diyorum. Saat çok geç oldu. Dedim Tae ve Jimin e bakarak. 

-Peki öyleyse dağılalım artık. Dedi Hoseok ayağa kalkarak.

-Hem güzel bir parti oldu diye ekledi.

Sandalyenin kenarında olan koltuk değneklerimi elime alıp yavaşça kalktım. Herkes dışarıya çıkarken 'o' yanıma gelip kolumdan tuttu.

-Nerede kalıcaksın? Yani kaldığın bir yer var mı?

-Evet var. 

Yüzü anında düşünce öküzlük yaptığımı anladım.

-Ama istersen yanında kalabilirim.  Dedim gülümseyerek.

Yerinde zıplayıp gülmeye başladı.

-Gerçekten mi?

-Evet. Sonuçta 2 buçuk yıl oldu. Birlikte vakit geçirmek bizim de hakkımız öyle değil mi? Hem seni çok özledim.

Yüzü kızarınca başını eğip 'hadi gidelim' diyip mırıldandı. Bu haline gülüp yürümeye başladım. 

-Tae sen eve git. Ben kız arkadaşımın yanında kalıcam.

-Ooo bizim çifte kumrular ayrılmazlar artık. Diyip güldü Jimin.

-Bırakta ayrılmasınlar. Zor kavuştular zaten dedi Hyejin Jimin'i anında bozarak.

Gülüp arabalara bindik. Ön koltuğa oturup onun binmesini bekledim. Artık araba da kullanamıyordum sol bacağım olmadığı için. 

-Jeon?

-Hı?

-Neden suratın düştü bir anda?  Dedi meraklı bir şekilde bakarak.

-Hiç. Diyip geçiştirdim. Doğrusu ben bile yüzümün düştüğünün farkına varmamıştım.

Eve geldiğimizde koltuğa kendimi bıraktım. Paltosunu çıkarıp yanıma oturdu.

-Beni bir daha bırakmayacaksın değil mi?  Dedi gözleri dolarak.

Yanına yaklaşıp ellerini tuttum.

-Hayır. Bir daha olmayacak. Hem bu bacakla nereye gidebilirim ki en fazla?  Diyip güldüm. Onun da bana acımasını istemiyordum. Neşelenmeliydi.

-Aptal öyle söyleme   Dedi omzuma vurarak.

Sanırım daha fazla duygusallaşmıştı. 

Çenesini elimle kavravıp başını kaldırdım.

-Bu aptal seni çok seviyor.  Dedim fısıldayarak.

İyice yaklaşıp dudaklarına öpücük kondurdum. Şaşırıp karşılık verdi. Ayrılıp alnından öptüm. 

-Bir ayrılığı daha kaldıramayız diyip boynuma sıkıca sarıldı.

~~~

-Aish! Cidden bu kadar inatçı olduğunu bilmiyordum dedim yastığı yataktan alarak.

-Ben mi inatçıyım? Boş iki oda varken neden aynı yatakta yatıyoruz sorabilir miyim?

-Hıh! Peki olsun.  Diyip değneklerimi koltuğumun altına yerleştirdim.

-Gidiyorum zaten. Hem bu tek bacakla topallaya topallaya giderim artık. Dedim ağlamaklı sesle.

Kapıdan çıkarken beni durdurdu.

-Ah tamam peki beraber uyuyabiliriz.

Planım işe yaramıştı. Bu durumumu kullanmak pek hoş birşey değildi ama başka seçenek bırakmamıştı.

Kapıdan geri dönüp yatağa uzandım. Keyifle kahkaha atarak yanımı pat patlayıp gözlerimle işaret ettim.

-Pijamalarımı giyip geliyorum.  Dedi gülerek.

Kapanmak üzere olan gözlerimi direterek on beş dakika kadar bekledim. En sonunda tavşanlı pijamalarıyla yatağa uzandı. Gülerek kollarımı ona sardım.

-Sanırım seni beklemeye alışmalıyım.  Dedim ima yaparak.

-Ee ben sizi bekleme kotamı aştım. Sıra sizde Jeon Bey. Diyip dil çıkardı.

-Peki öyle olsun diyip elimle burnunu sıktım. 

İyice kollarını bana sararak başını göğsüme yerleştirdi. Bende saçlarını okşamaya başladım. 

-Bundan sonra ne olacak Jeon?  Dedi  yumuşacık çıkan sesiyle.

-Bundan sonra akışına bırakıcaz meleğim. Zaman göstericek.  Dedim saçlarına öpücük kondurarak.

-Hadi bana Amerika da olanları anlat. Diyip ellerini birbirine çırptı.

Çocuksu tarafını hiç ama hiç bırakmayacaktı anlaşılan. Ama ben onu her haliyle seviyordum. 




Yeap!! İşte yb geldi! Duygusal ve romantik bir bölüm oldu. Umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum.  Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen 💕

Cloudy // Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin