Sıcak suyu iki kupa bardağına doldurarak tepsiye yerleştirdim. Salona ilerleyerek yemek masasının üzerine bıraktım. Sandalyenin birini çekerek Jeon'un karşısına oturdum. Önündeki kağıtlarla meşgul olduğu için beni farkedememişti. Bardağın birini alarak önüne koydum.
-Hey! Ihlamurunuz hazır Jeon bey?!
-Teşekkür ederim hanımefendi diyip uzattığım bardağı alarak yudumladı.
Gülerek bende bardağımı alıp içmeye başladım.
-Ee nası olmuş? Beğendin mi?
-Aslında idare eder diyip kıkırdadı.
Koluna vurup önünde ki kağıtları gösterdim.
-Kararını verebildin mi hayatım?
-Evet. Bu ameliyatı olucam. Protez bacak yapılırsa artık bu saçmalıklara ihtiyacım da kalmicak. Diyerek kenarda duran koltuk değneklerini işaret etti.
Ona doğru yaklaşıp yanaklarını avucumun arasına aldım.
-Benim tavşanım! İnan çok mutlu oldum!
Gülerek avucumun içinî öptü.
-Yarın gideriz hastaneye o zaman.
Başımla onaylayıp geriye doğru çekildim. Derin bir nefes alarak arkama doğru yaslandım ve onu izlemeye devam ettim. O bana bu hayatta verilebilecek en güzel hediyeydi. O yanımdayken daha ne isteyebilirdim ki?
~~~
Aish! Nerede bu mısır kavanozu ki?! Tamam sakin kalmalıydım ama olmuyordu. Yarım saattir mısır arıyordum mutfağın içinde. Sonuçta Jeon'un eviydi ve eşyaların yerini bilmemem normaldi.
-Hayatım patlamadı mı daha mısırlar? Saat çok geç oluyor.
Jeon'un bana üçüncü seslenişiydi. Ama ben daha mısırı bulamamıştım ki?!
Hızla salona geçtim. Hoplaya zıplaya yanına oturdum. Aegolar yapmaya başladım.
-Jeon! Bence film izlemeyelim. Boşver ha?
-Nedenmiş o? Dedi şüpheyle bakarak.
-Canım istemiyor. Bence gidip uyuyalım. Hem yarın erken kalkıcaz.
-Peki öyle olsun. Diyip esnemeye başladı. Bende bundan yararlanarak tam esnerken yani o tam eliyle ağzını kapatacakken ağzına hafifçe yapıştırdım. Yani kendimce hafifçe. Neye uğradığını şaşırıp öylece kaldı. Bende kahkhalara boğulmuştum bile.
-Ya je-Jeon.. Cidden ço-çok komiktin.
Gözümden akan yaşları sildim. Tamam fazla güldüm. Şimdi ciddi olalım. Suratına bakınca bi kez daha kahkahayı patlattım. Cidden o surat ifadesi gözümün önüne gelince dayanamıyorum.
Kollarımdan hızla tutup beni kendine çekti. Ciddileşmişti. Bende öyle. Aramızda ki mesafe yok denecek kadar azdı. Kalbim öyle deli gibi çarpıyordu ki. Ah! Burada ölüp gidicem sanırım.
-Bu yaptığın tabiki de cezasız kalmayacak. Diyip alayla bakmaya başladı.
İşte bu Jeon hiç te masum görünmüyordu.
Yavaşça dudaklarıma yaklaşmaya başladı. Bense geri geri gidiyordum. Ne kadar becerebilirsem tabi. İşte tam o an çalan telefon sesi beni kurtarmıştı. Çünkü masum şeyler olmayacaktı.
-Telefonum çalıyor bakayım diyip onu hafif ittirdim ve ayağa kalktım. Yemek masasından telefonumu alıp açtım. İçimden kendi zaferimi kutluyordum tabikide. Ama çalanın arama değil de alarm olduğunu bilse ne kadar kızardı kim bilir. Bende Hyejin arıyormuş gibi yaparak konuşmaya başladım. Ona da 'Hyejînmiş' diyip seslendim.
Bayağı oyaladıktan sonra tam vedalaşıyormuş gibi yapacakken elinde çalan telefonunu bana doğru gösterdi. Yazan 'Hyejin' yazısını gördüğümde yutkundum. Jeon bana alayla bakıyordu. Ve gülmeye de başlamıştı. Evet şimdi gerçekten de b*ka basmıştım.
