13.

203 19 52
                                    

"Günaydın Jessica."

Kafama birkaç kez üst üste çekiç vurmuşlar gibi hissettim bir an. En son bu evde onunla yalnız kaldığımızda, hayatımın en kötü gününü geçirmiştim ve izlerini hâlâ bedenimde taşıyordum.

Ondan kaçmadım. Kaçmayacaktım. Sırt çantamı kapının yanında yere koyarak hiçbir şey söylemeden ilerledim ve raftaki mavi renkli taşınabilir termosumu alıp kapağını açtım.

"Seninle konuşmak istiyorum," dedi Ryan, hafif gergin bir sesle. Gözlerini üzerimde gezdirdiğinin farkındaydım. İğrençliğine katlanamıyordum artık.

Isıtıcıya yeterli miktarda su koyup, termosa da toz kahveden dökmüş ve onu yine görmezden gelmiştim. Sırf ablamın hatrına susuyordum. Her ne kadar aile bağları güçlü olmayan bir insan olsam da, beni okutan ve her konuda yardımcı olan kişi ablamdı; ona borçluydum. Ryan'ı sevdiğini biliyor, üzülmesini istemiyordum. Bütün bir ömrünü geçirmeye niyetlendiği bu şerefsizin ne mal olduğunu öğrenseydi cidden yıkılırdı.

"Özür dilerim Jessica." Tanrım, asla vazgeçmeyecekti. "Gerçekten çok sarhoştum, isteyerek yapmadım onları."

(Rahatsız olabilirsiniz birazcık. Dilerseniz okumaya devam edin, dilerseniz burayı pas geçin).

Kahvenin poşetini çöpe attığımda, bedenimi yavaşça ona doğru döndürdüm ve midemi bulandıran bakışlarının altında buldum kendimi. "İsteyerek yapmadın öyle mi?" diye sordum, şaşırtıcı bir sakinlikle. Birkaç adım yakınlaştım, ellerim titriyordu. "Tam burada..." Sağ ayağımı, mutfak masasının altında duran kilimin bitip yerdeki parkeyle buluştuğu yerde durdurdum. Aramızda bir metreden az bir mesafe vardı. "Tam burada kafama silah dayayıp, sesimi çıkarırsam beni öldüreceğini söyleyerek elini iç çamaşırımın içine zorla soktuğunu hatırlıyor musun, Ryan? Beni şu tezgâhın üzerine zorla çıkartıp elbisemi yırtarak yere attığında nasıl hıçkırarak ağladığımı hatırlıyor musun?"

Kelimelerimin dudaklarımdan döküldüğü her an sanki o anı tekrar tekrar yaşıyordum. Anılarım bel kemiğimi parçalıyormuş gibi hissettim, hayatımda ölmeyi dilediğim tek an oydu.

Belki de kafama sıkmasına izin vermeliydim.

"Jessica..."

"Sütyenimi çıkaramayıp iyice sinirlendiğinde ve askılarından tutup çektiğinde lastiklerin sırtımı nasıl kestiğini hatırlıyor musun? Eline bulaşan kanımı hatırlıyor musun?" Su ısıtıcısının tiz sesi mutfakta gıcırdamaya başladığında, yüreğimi kasıp kavuran bir duygunun pençesine düştüğümü duyumsayabiliyordum. Birinin bizi duymasından korkarcasına fısıldayarak konuştum: "Erkekliğini zorla içime yerleştirdiğinde attığım çığlık yüzünden saçlarımı kavrayıp çekmiştin. Parmaklarının arasında kalan saç tellerimi hatırlıyor musun peki?"

(Buradan devam edebilirsiniz kuzular).

Eğer elimde olsa, şu an onu bıçaklar ve öldürürdüm. Bunu kesinlikle yapardım, hem de bir saniye bile tereddüt etmeden.

"Jessica..." diyerek tekrardan konuşmaya yeltendiğinde, onu tekrardan susturdum. Kendi pisliğinin içinde boğulmasını temenni ediyordum.

"Ve şimdi benden özür diliyorsun, öyle mi?"

Hiçbir şey söylemeden öylece yüzüme baktı. Bir an onun Anonim olup olmayacağını düşündüm. Ancak bu zihnimi sıyırıp geçecek kadar kısa sürmüştü.

Sessizliğinden faydalanarak tekrardan termosuma döndüm ve ısınan suyu kahvenin üzerine döküp hızla karıştırdıktan sonra kapağını kapattım ve çantamı da alarak çıktım evden.

Anonim: sawyer bunları öğrense nasıl olurdu acaba

Anonim: eminim çok sinirlenirdi

Kaldırımın ortasında durup, hızla ona cevap yazdım. İkinci bir ruh gibi omzumun üzerinde benimle birlikte geziyor ve ne yaşadığımı anında öğreniyordu sanki.

Jessicagrey: hic kimseye bir sey anlatmayacaksin

Anonim: seni aldatmış olabilirdi ama her erkek gibi çüküne sahip çıkamamış olmasına rağmen acınası bir şekilde sana aşıktı :)

Anonim: bu da benim kıyağım olsun

Jessicagreyona bir sey soyleme lutfen

Anonim: düşünüyorum da biri benim sevdiğim insana bu şekilde zarar verseydi o kişiyi kesinlikle öldürürdüm

Jessicagrey: bizi rahat birak!!!

Anonim: Görüldü.✔ (08:25)

B L U E B O N E S

HeartbeatsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin