31.

274 20 16
                                    

Televizyonu kapatmak için kumandanın kırmızı tuşuna bastım. Kendimi kötü hissediyorum. Her yerim paramparçaydı, kemiklerim dökülüyordu sanki tenimin içinde.

Yattığım yataktan kalktığımda, sıkıca tuttuğum hamilelik testini komodinin üzerine bırakmış ve banyoya girmiştim. Duş alacak, temizlenecektim. Bedenimde hâlâ Sawyer'ın dokunuşlarını hissedebiliyordum, ama onun orada sonsuza kadar kalamayacağının farkındaydım. Bu işe bir an önce son vermem gerekiyordu.

İyice yıkandım; vücudumu sabunladım, saçlarımı şampuanla köpürttüm. Kan kokusu burnumun ucundayken, soluk borumu biraz da çiçeksi kokularla doldurdum.

Ölü çiçeklerle.

İşim bitince soğuk su akıtan musluğu kapatmış, bedenimde kalan damlaların kurutmadan, ıslak saçlarımdan süzülen sular eşliğinde iç şamaşırlarımı öylesine üzerime geçirmiştim. Odanın ortasına doğru ilerledim; sırt çantamdaki halatı çıkarttım ve beni cehenneme götüreceğinen inandığım o güzel dakikalar içinde, intihar süsümü hazırladım.

Tuvalet masasının altına yerleştirilmiş küçük, sandık gibi duran sandalyeyi, motel odasının avizesinin altına koydum ve üstüne çıkarak, ipi sıkıca demire bağladım.

Özür dilerim bebeğim. Sana bir hayat bahşedemeyeceğim için, pes ettiğim için özür dilerim.

Kapı çalındı. "Jessica Grey! Hemen odanızdan çıkıp teslim olun!"

Kafamı geçirdiğim küçük çember, bir ateş gibi tenimi yakıp geçmiş ve beni vazgeçirmeye çalışmıştı.

Karşımdaki kapı, kırılarak açıldı.

Sandalyeyi devirdim.

Küçük bir boğuşma... çırpınan ayaklarım ve kararan gözlerim...

Nefessiz kalan ciğerlerimin çığlıkları eşliğinde, artık cehennemin içindeydim.

B L U E B O N E S

HeartbeatsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin