26.

168 15 6
                                    

"Sawyer!"

Üzerime attığım ince ceketle kendimi dışarı atmıştım bile hemen. Azar azar yağmur çiseliyordu ve hava kapalıydı. Henüz sokaktan çıkamamış Sawyer'a yetiştiğimde de hâlâ yürümeye devam ediyordu ama beni duyduğundan şüpheliydim. "Sawyer, söz veriyorum her şeyi anlatacağım."

"Anlatmana gerek yok." Bir hışımla bana bağırarak geri döndüğünde, kaldırımda yürüyen iki kadın bize bakmış, sonra da yollarına devam etmişlerdi. "Her şeyi gördüm, Jessica. Bana niye söylemedin en başta? Niye kendin halletmeye çalıştın?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp omuzlarımı silktim. Utanç, duygularımı sertçe kamçılıyordu ve bundan bir kurtuluş yolumun olup olmadığını da bilmiyordum. Muhtemelen yoktu.

"Bana anlatsaydın bunları yaşamak zorunda olmazdın." Sinirden dişlerini sıkıyordu ve sağ şakağının bir kalp gibi orada attığı görebilmiştim.

"Seni kaybetmekten korktum," dedim. "Eğer öğrenirsen beni bırakırsın sandım."

Yağmur saniyeler içerisinde hızlanmıştı bile. Su damlaları saçlarımın arasına karışıyor, bedenimi ıslatıyordu.

"Salaksın Jessica."

Sawyer, elini belime yerleştirip beni dudaklarımdan öptüğünde, büyük bir şaşkınlığa düştüm. Beni azarlamasını, belki de çekip gitmesini bekliyordum ama bunu yapmadı.

"Eve gidelim?" dedim, sorarcasına. Göğsüm, istekle beraber körüklenirken nefes alışverişlerim de hızlanmıştı.

Sawyer, "Eve gidelim," diyerek beni onayladı.

B L U E B O N E S

HeartbeatsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin