27.

168 15 11
                                    

Nedenini tam olarak bilemesem de, içim o kadar rahatlamıştı ki kendimi bir kuş misali hafif ve özgür hissediyordum. Seviyordum, seviliyordum ve âşık olduğum insanla da artık aramızda herhangi bir sır kalmamıştı. Bundan sonra da her şey düzelecekti, düzeltecektik beraber. Zaten el ele verince üstesinden gelinmeyecek bir şey var mıydı ki?

İkimiz de yorgun düşmüş bir halde kanepede yatarken, başımı onun göğsüne yaslamış, sol ayağımı onun bacaklarının üzerine koymuştum. Onun sol eli, benim sol kolumda dolanırken, parmak uçları tenimde değişik karıncalanmalar yaratıyordu. Bedenimizin küçük bölgelerini dağınık bir biçimde örten kırmızı renkli bir pike vardı.

"Polise gitmeliyiz Jessica," diye mırıldandı Sawyer, yavaş ve boğuk bir sesle. Kalın perdelerin içeriye sokmadığı ışık sebebiyle salon loştu. "Senin Allison'ı öldürdüğüne inanmıyorum."

Parmaklarımı göğsünde yavaşça gezdirdim. "Ama fotoğrafları gördün."

"Onlar kanıt sayılmaz. Siz birbirinizin en yakın arkadaşıydınız. Fotoğraflarınızın olması çok normal."

"O geceyi hatırlamıyorum." Derin bir nefes aldım. "Kendime güvenim yok."

Saçlarımın arasına küçük bir öpücük kondururken, "O gece kötü şeyler olmuş olabilir, ama sen bir katil değilsin. Bunu biliyorum," diye fısıldamıştı.

Belki de haklıydı. En baştan polise gitmeli, Anonimin attığı mesajı göstermeli ve hiçbir şey hatırlayamadığımı anlatmalıydım. Son günlerde yaşadıklarımı yaşamaktansa işleri hukukun eline bırakmak çok daha doğru olurdu.

"Tamam," dedim, söylediğini kabul ederek. "Yarın sabah erkenden polise gideceğim."

"Ben de geleceğim."

Kafamı hafifçe kaldırıp çenemi göğsüne dayamıştım. "Neden?"

"Seni yalnız bırakır mıyım sanıyorsun?" Kolumda gezinen parmakları bu sefer saçlarıma dolandı. "Ayrıca Ryan'ı da şikâyet edeceksin."

"Yapamam. Ablam öğrenir."

"Kendimi zaten zor tutuyorum gidip herifin boğazına yapışmamak için Jessica. O adamla aynı evde uzun süre yaşamak zorunda kalman yetmiyormuş gibi bir de ablanla evlenip sonsuza kadar hayatında kalmasına izin veremezsin."

Herhangi bir cevap veremedim. Doğruyu söylediğini biliyordum, itirazı içeren kelimelerimi kırıp atmıştı sanki. Zor günler yaşayacaktım, ama atlatacaktık. Sawyer'la olduğum takdirde her zorluğu aşabilirdim.

Sehpanın üzerinde duran telefonuma mesaj geldiğinde, bana kalmadan ilk iş Sawyer uzanmıştı. Zaten o daha yakındı, ben koltukla onun arasında yatıyordum.

"Ne diyor?" diye sordum, kalbimin atışları hızlanmışken.

"O değil," dedi. "Ablan. Bu akşam geç kalacağını söylüyor." Telefonu tekrardan sehpaya geri bıraktığında, muzip bir gülüşle bana dönmüştü. "Daha çok vaktimiz var demektir."

İfadesine yerleşen gülüş beni eritmişti, ancak aynı zamanda da tuhaf bir endişe kapladı içimi. "Anonim uzun süredir mesaj atmadı. Sence bir şey yapar mı?"

Sawyer gözlerini devirdi. "Bence hiçbir sikim yapamaz." Derin bir nefes aldığını duydum. "Bira ister misin?"

"Olur."

"Tamam o zaman." Yerinden kalkmış, hemen etrafa saçılan kıyafetlerini giyinmeye başlamıştı. Ben de bu sırada gözlerimi üzerine gezdiriyor, karşımdaki şaheseri hayranlıkla inceliyordum.

Çıkmadan önce eğilip alnıma küçük bir öpücük kondurdu. "Sakın giyinme. Hemen geleceğim."

Kıkırdadım. "Serseri."

Evde yalnız kaldığımda, başımın altına yastıklardan birini çekip birkaç saniye gözlerimi kapattım. Kendimi, günlerdir üzerime binmiş o tonlarca yük kalkmış gibi hissediyordum. Annemle babamın yanına gitmekten vazgeçmiştim bile. Hemen bir işe girip çalışacaktım, bunun ne olduğu önemli bile değildi. Garsonluk yapar, bulaşık yıkar, gerekirse tuvalet temizlerdim. Yeterince param biriktiğinde de ablamın yanından çıkıp kendime küçük bir ev kiralardım.

Bir daha da arkama dönüp bakmazdım. Sawyer'la birlikte, sevgimizin birbirine yettiği derecede üstesinden gelebilirdik. Buna inanıyordum.

Telefonuma bir mesaj daha geldiğinde gözlerimi aralayıp yerimde doğruldum ve sehpaya uzanmak için çıplak bedenimi ileri attım.

Anonim: yazık, bu çocuğu seviyordum

Anonim: Fotoğraf 📷

İçim titredi.

Ön caddede bulunan küçük markette, dolaptan bira alan Sawyer'ın fotoğrafı vardı ekranımda. Kıyafetler aynıydı, tarih aynıydı, saat sadece birkaç saniye öncesini gösteriyordu.

Nefesimin boğazımdan aşağıya inmediğini hissettim. Soluk borumda kuru topraklar birikmişti sanki.

Anonim, Sawyer'ın peşindeydi.

B L U E B O N E S

HeartbeatsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin