32. FINAL

237 17 45
                                    

#NF - Got You On My Mind

 〽  

"Bir tane daha içer misin?"

Gürültülü müziğin arasından duyduğum erkeksi sesin, alkol kokan kelimelerini oldukça zor anlayabilmiştim. Dördüncü bira şişesinin de dibini bulduğum bu belirsiz dakikaların içinde, sarsılan bedenimin ve sanki kilometrelerce koşmuşum gibi terleyen tenimin verdiği rahatsızlık hissinden henüz haberim bile yoktu. Midem hafifçe bulanıyordu, mekânın içinde sürekli yanıp sönen renkli spot ışıkların baş döndürücülüğü, alınan alkolün seviyesine bağlı olarak insanda halüsinasyon görebilecek kadar tuhaf etkiler yaratabileceğini tahmin ettim.

Benimle konuşan yabancı adama tekrardan dönüp şöyle bir baktım; baştan başa doldurulmuş rengârenk dövmeli kolları vardı. "Hayır."

"Nazlanma." Adam, hemen yanımdaki boş sandalyeye oturdu; yaklaştıkça alkol kokusunun ardındaki hafif sigara kokusunu da duyabilmiştim. "İç işte bir tane daha. Benden olsun."

DJ'in sürekli değiştirdi müzik beynimin içinde dört dönüyor, dudaklarım zonkluyordu ve bir yanım eve gitmek için yanıp tutuşurken, diğer yanım burada kalmam için oldukça ısrarcıydı. Buradan çıktığımda yapacağım ilk şeyi biliyordum; kapının yanında, taşların üzerine kusmak. Hemen ardından topuklu ayakkabılarımdan kurtulur, yalın ayak eve doğru yürür, yolda birkaç itin kopuğun asılmasına maruz kalır ve sonunda kendi odama girebildiğimde ağlayarak uyuyakalırdım.

En azından son iki haftaki rutinim bu şekildeydi.

"İstemiyorum dedim," diyerek adamı tekrardan reddettim. Ağzımın içindeki ekşi bira tadını duyabiliyordum; başım delicesine dönüyordu ve bedenim oturduğum yerde gondol gibi sallanmaktaydı. Normalde hemen sarhoş olan biri değildim, alkole alışık bir bünyem vardı. Fakat ne zaman moralim bozuk olsa, birinci şişede bile hemen kafam gidiyordu.

Adam yanımda kıpırdandı, ama gitmeye niyeti yoktu. "Tamam o zaman." Sol elini, sağ dizimin üzerine yerleştirdi; terli avuç içinin sıcaklığı midemi iyice bulandırmıştı. "İstersen arkadaki odalardan birine geçebiliriz." Konuştuğu sırada, aynı zamanda da elini koyduğu yerden yukarıya doğru kaydırmış, parmaklarını elbisemin içine geçirmişti ve asla kendini geri çekmiyordu. "Bugün güvenliğin olmadığını duydum. İstediğin kadar bağırttırırım seni."

Karnımın içinde bir şeyler harekete geçti; kaslarıma aniden yüklenen adrenalini hissedebilmiş, saçlarımın diken diken olmasına engel olamamıştım. Elimdeki bira şişesini yavaşça masanın üzerine bıraktım ve yüzümü, yanımda oturan dövmeli adamın yüzüne doğru iyice yaklaştırdım. "Hadi ya?" dedim gülerek, alaycı bir ifadeyle. "Bu dünyada sadece ikimiz kalsak, yine de seninle işim olmaz."

Orada daha fazla duramayacağıma emindim. Midemdeki safra, boğazıma kadar ulaşırken, sandalyemin arkasındaki ceketimi hızla almış ve oturduğum yerden kalkarak dövmeli adamdan uzaklaşmıştım. Dans eden bedenlerin arasına girdim; salık saçlarım sigara ve alkol kokuyordu, düzeltmek için elimden yardım aldığımda, diplerinin hafifçe yağlandığını fark etmiştim.

"Jessica?" Tanıdık bir ses, arkamdan şaşkınca adımı söylediğinde olduğum yerde yüz seksen derecelik bir dönüş yapmıştım. Karşıma çıkan kişi, göğsümde atan kalbimin ayak parmaklarıma kadar kayıp inmesine sebep oldu.

Sawyer.

Hem de yanında bir kızla.

Ayaklarım âdeta yere çivilenirken, oradan bir an önce çıkıp gitmek isteğiyle dolmuştum. Özlemden içimi yakan simasına renkli ışıklar düşüyordu ve hastası olduğum kumral saçlarının tertemiz bir şekilde parladığını görebiliyordum.

HeartbeatsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin