0.8

6K 665 96
                                    

"Hey, çok dikkat çekiyorsun."

Sol tarafımdan gelen sesle yüzüm gözükmesin diye yüzüme tuttuğum paketi indirdim. Tanıyan tek kişi bile fişimi çekerdi.

"Yüzümün gözükmemesi şart."

"Maske tak o zaman. Bebek bezini yüzüne tutarken nasıl gözüktüğünü bilmiyorsun."

"Bunu ben düşünemedim değil mi? Olmayan şeyi nasıl takabilirim?"

Gözlerini devirip topallayarak arabayı sürmeye devam etti. Ne yapabilirdim daha başka? Maskem yoktu. Durup etrafa göz gezdirdikten sonra paketi yüzüme siper edip hızlı adımlarla yanına ulaştım.

"Evdeyken niye böyle yürümüyorsun da her yere kendini taşıttırıyorsun? Bir daha taşımayacağım seni."

"Dikkat çekmemek için kendimi zorluyorum beyefendi!"

Yüzümü buruşturup "Evde zorlayamazsın değil mi hanımefendi!" diye söylendim duyabileceği bir şekilde. Onun yüzünden kollarım ağrıyordu.

"Hey eğil!"

"Ne?"

Birden kollarını boynuma dolayıp dudaklarıma yapıştığında olduğum yerde donup kalmıştım.
Şaşkınlığımı üzerimden attığımda yüzümü buruşturup bedenini geriye doğru ittirdim. Kene gibi yapışmıştı manyak!

Nihayet geri çekildiğinde derin bir nefes almıştı. Amacı neydi bunun?!

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!"

"Gel şuraya aptal!"

Kolumdan tutup çekiyor bir yandan da arabayı sürüyordu. "Abimin adamları burada." Dediği şeyle gözlerimi irileştirdim. Neredelerdi?! Ayrıca bu bir bahane olamazdı. Duraksayıp kıstığım gözlerimi yüzüne diktim.

"Öpmen gerekmiyordu!"

"Beynin geç algılıyor ne yapayım! Aklıma bir şey gelmedi! Hem meraklı değilim o küçük dudaklarına! Ben dolgun dudaklı erkeklerden hoşlanırım!"

"Hah, şuna bak! Dudaklarım da can atmıyor gel de beni öp diye! Dolgun dudaklılardan hoşlanırmış! Hah!"

Arabayı kendi önüme geçirip hızlıca ilerledim. Bu kızlar cidden sinir bozucu olmakta bir numara. Hem öpüyor hem alttan alttan laf sokuyor!

"Hey beklesene beni! Yürüyemiyorum!"

Omuz silkip ona aldırmadan yürümeye devam ettim. Gıcık şey!

"Ahh!"

Bağırmasıyla olduğum yerde durup gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ben en iyisi kendi rızamla Taehyung'a teslim olayım. Bu kız tam bir facia!

Yavaşça arkamı dönüp ona baktığımda yerde görmüştüm onu. Düşmüş müydü şimdi? Yüzde doksan dokuz yalandır kesin.

Yanına adımlayıp dibinde durdum. Kaşlarımı kaldırmış ona bakarken o da çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun yerde?"

"Baktım yerler çok pis temizleyeyim dedim. Ne yapıyormuş gibi gözüküyorum Tanrı aşkına düştüm!"

"Acaba?"

Gözlerini kaçırıp yüzünü buruşturdu. Ellerini birbirine vurup tozlardan temizlerken gözlerini yüzüme çevirmişti.

"Kalkmama yardım et."

"Nasıl oturduysan öyle kalk."

"Yaa!"

Gözlerimi kısıp bir müddet ona baktıktan sonra tutunması için elimi uzattım. Hafiften gülümseyip elimi tuttuğunda gözlerimi devirip başımı iki yana salladım.

Elimden çekiyordu fakat kalkamıyordu. Ne diye böyle yavaş hareket ediyordu? Tanrı aşkına Taehyung'un adamları buradaydı!

"Ne uyuşuksun!"

Tuttuğu elimi kendime doğru hızlı bir şekilde çektiğimde bir anda kalkmış üzerime doğru sendelemişti. Elini göğsüme bastırıp durduğunda başını kaldırıp yüzüme bakmıştı. Bir müddet hiç sorun yokmuş gibi öylece bakınmış ardından hızlı bir şekilde bedenimi geri itip "Yavaş olsana!" diye bağırmıştı.

"Bir bebek bile senden daha hızlı kalkıyor!"

Gözlerini devirip yanımdan geçerek yürümeye başlamıştı. Yüzünün kızardığının farkındaydım. Hah! Etkilendin mi Kim Chun hee? Kendi kendime sırıtıp arkasından ilerlemeye başladım.

"Buradan çıktıktan sonra mağazaya gidelim mi?"

"Neden?"

"Neden mi? Mağazada ne yapılır? Kıyafet almam gerek."

Başımı olumlu bir şekilde sallarken arabayı kasaya doğru sürdüm. Yakalanmadan sağ salim eve geri dönelim de ne olursa olsun.

••

"Mağazayı alsaydın!"

Sonunda eve geri gelmiş bagajdan Chun hee hanımın poşetlerini çıkarıyordum.

"Ne aldım ki?"

"Hiç bir şey almadın canım! On beş paket ne ki sonuçta değil mi?!"

Elimdeki paketleri eline verip yiyecek poşetlerini alarak bagajı kapadım. Siz siz olun sorunlu bir kızla mağazaya gitmeyin. Hele de ayağı sakat olan bir kızla asla!

"Bunları hep ben mi tutacağım?"

"Alan sensin tut bir zahmet."

"Ama nasıl tutayım? Zaten yürüyemiyorum."

"Beni ilgilendirmez, alırken düşünseydin. Hadi canım sana kolay gelsin."

Elimdeki poşetlerle eve doğru sırıtarak ilerledim. Mağazada dolanıp kıyafet değişirken gayet güzel yürüyordu. Taşısın işi neydi? Zaten bir işe yaradığı yoktu.

"Jungkook yardım etsene!"

"Etmem!"

Poşetleri yere bırakıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Tutsun gelsin bakalım. Ben uşağı mıydım yahu onun?!

Poşetleri mutfağa bırakıp salona geçtiğim gibi pencereye doğru ilerledim. Cam kenarına geçip perdeyi hafif aralayarak gelmeye çalışan Chun hee'de gezdirdim gözlerimi.

Hâline gülmeden edememiştim. Kolunun altındaki poşetleri düşürünce yine dayanamayıp yanına gitmeye karar vermiştim. Yakalanana kadar bir şey yapıp idare etmeliydim onu..

Nuisance ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin