1.9

5.4K 584 127
                                    

Yüzümde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi yavaşça araladım. Chun hee'nin yüzü tam karşımda ve oldukça yakınımdaydı. Kolunu yine belimden sarmıştı. Ama bu sefer kalkmayacaktım. Uyandığında tepkisi ne olacak merak ediyordum. Bu yüzden gözlerimi kapatıp tekrar uyumaya çalıştım...

Bir müddet sonra belimdeki ağırlık kalkmış, yüzüme temas eden sıcak nefes yok olmuştu.
Gözlerimi açacağım sıra yüzümde hissettiğim elle bu girişimden vazgeçmiştim.

Alnımdan başlayıp çeneme kadar inen parmaklarını hissediyordum. Uyanmamı istemezcesine hafif davranıyordu. Parmağı dudağıma inip okşadığında tuhaf bir şekilde heyecanlanmıştım.

Beklediğimin aksine elini çektikten sonra burun ucumda hissetmiştim dudaklarını. Ne o kızmışım gibi burnumdan öpüyordu?

"Çirkin şey."

Sesini duyduğumda söylediği şeyi idrak etmeye çalıştım. Bana mı diyordu? Ben ve çirkin hah!

Yatakta hareketlilik olduğunda kalktığını anlamıştım. Hareket etmeyip odadan çıkmasını bekledim. Saniyeler sonra kapı sesi gelince yatakta doğrulup oturur pozisyonunu almıştım.

"Hah çirkinmiş! Sensin çirkin!"

Sonlara doğru neden sırıttığıma anlam veremedim. Bedenimi tekrar yatağa bırakıp gözlerimi kapattım. Birkaç dakika daha uyusam sorun olmazdı..

••

Hiç beklemediğim anda yüzüme dökülen soğuk suyla yataktan sıçramam bir olmuştu. Bu da nesi?!

Chun hee'nin kahkahası kulaklarıma ulaştığında kaşlarımı çattım. Ne yani komik olduğunu mu düşünüyordu? Ben bunun altında kalır mıydım? Kolundan tuttuğum gibi yatağa çektiğimde üzerime düşmüştü ama hızlı bir şekilde yerlerimizi değiştirmiştim.

İşte bu daha komik ve eğlenceliydi.
Onun kahkahası yüzünde solduğunda yerini ben devralıp sırıtmıştım.  

"Aa neden gülmüyorsun? Bak ben de gülüyorum. Beraber gülerdik?"

Sesli bir şekilde yutkunduğunda bu sefer kahkaha atan ben olmuştum. Yanakları kızarmıştı işte.

"Kalk üzerimden Jungkook!"

"Kalkmıyorum, kaldırsana."

Kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu. Ben ise hâline sırıtıyordum. Görsün bakalım şu kış aylarında soğuk suyla uyandırılmak neymiş.

"Hazır böyleyken şu bebek işini düşünsek mi?"

Gözlerini büyütüp bedenimi ittirdiğinde gülerek üzerinden bilerek çekilmiştim.
Hızla yataktan inip yanaklarını tutarak koşar adım odadan çıkmıştı. Gülmekten aç olan midem acımaya başlamıştı.

Islanmış saçlarımı elimle karıştırdıktan sonra ben de yataktan kalktım. Odadan çıktığımda mavi kafayla karşılaşmıştım. Sabah sabah uğursuzluk getirecek diye korkmuyor değildim.

Yanından hızla geçip aşağı inerek mutfağa geçtim. Chun hee oturmuş kahvaltı ediyordu.
Ediyordu ama bu bakarak yeme şekli herhalde. Dalıp gitmişti.

"Hey, hayatta mısın?"

Kısa bir süreliğine bana bakmış ardından tekrar önüne dönmüştü. Hâlâ mı utanıyor?

Tabağımı hazırlarken arada ona bakıyordum. İstifini bozmadan tabağındaki zeytinleri çeviriyordu.

"Chun hee bir sorun mu var?"

Başını olumsuz bir şekilde sallamıştı. Ee neden bu şekildeydi o zaman? Derin bir şekilde nefes verip önüme döndüm. Bu sefer de bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Parmağını sol yanağımdaki iz'in üzerinde hissettiğimde ona döndüm. Parmağını çekmeden "Ne oldu buraya?" diye sormuştu.

"Küçükken oldu."

Başını olumlu anlamda sallayıp elini çekmişti. Bu garip davranışlarını neye bağlayacağımı bilmiyordum.

"Chun hee?"

Mavi kafa mutfağa girdiğinde göz devirmiştim. Yani direkt karşıma oturması da ayrı yani!

"Efendim Yoongi?"

Kaş altından ona bakıp ne söyleyeceğini bekledim.

"Hani şu büyükannenin köşkü vardı ya? Bugün oraya gitsek diyorum -bakışlarını bana çevirdi- yabancılar hariç."

Tam ağzımı açıyordum ki Chun hee ayağıma basmıştı. Ona döndüğümde o da bana dönmüştü.

"Yabancı olarak bahsettiğin kişi Jungkook'sa eğer, o yabancı değil. Günler sonra eşim, aylar sonra çocuğunun babası olacak kişi, Yoongi. Onu yabancı biri olarak görme."

Gözlerimi hâlâ üzerinden çekmemiş aksine daha bir derinleştirmiştim bakışlarımı. Chun hee beni şaşırtmıştı doğrusu. Olmayan çocuğumuzun babası olarak göstermesi tuhaf hissettirmişti. 

Ama bu tuhaflık başkaydı. Mutlu etmişti. Yerimi göstermişti ve bu yer.. zirvedeydi.

Yoongi başını olumlu anlamda sallayıp kahvaltısına dönmüştü. Ağzının payını almak ona yaramıştı. Üzerine su mu verseydim acaba?

••

"Jungkook yardım eder misin?!"

Mutfaktan gelen Chun hee'nin sesiyle mutfağa adımladım. İçeri girmeden kapının pervazına yaslanıp Ona baktım. Üstü, başı, yerler hep un içerisindeydi. Ne yapmaya çalışıyordu?

"Ne yapıyorsun sen? Ya da yapamıyorsun mu demeliyim?"

Yanıma gelip kolumdan tuttu ve bedenimi içeri doğru çekti.

"Kek yapmaya çalışıyorum ama bir türlü malzemeleri tutturamıyorum. Ya çok katı oluyor ya da sulu. Sen anlarsın bu işlerden. Yardım et bana."

Tezgâhın başına kadar çekip durmuştu. Yumurtaları bile kaba kabuklarıyla kırmış. Tanrım! Gerçekten hiçbir şey mi bilmiyor?

"Nerden çıktı bu kek işi?"

Ellerini önünde birleştirip yanaklarını şişirmişti.

"Sadece yapmak istiyorum Kookie~
Yardım edeceksin değil mi~?"

Aegyolu bir şekilde konuştuğunda duraksayıp saniyelerce ona baktım. Kalbimi hızlandırıyor deli kız! Sanırım yardım edecektim.

Boğazımı temizleyip gözlerimi kaçırıp tezgâhın üzerine bakındım. Ardından tekrar Chun hee'ye döndüm.

"Peki, yardım edeceğim."

Küçük bir çocuk misali ellerini çırpıp daha sonra çenesinin altında birleştirip gülümseyerek bana bakmıştı. 

"Başlayalım o hâlde."

"Başlayalım!"

Sırıttıktan sonra önlüğü başımdan geçirip bağcığını bağladım. Bakalım nasıl bir kek olacaktı..

Nuisance ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin