"Hallettin mi ne diyor?"
Chun hee yarım saattir Baek denen, Taehyung'un bir numaralı doktoruyla konuşuyordu. Formu çıkartacak mıydı acaba?
"Abime yalan söylemek istemiyor Jungkook. Ama sonunda kabul etti!"
Derin bir nefes çekip gözlerimi kapattım. Gerçi Taehyung bu. Test olumlu olsa bile beni öldürmeyeceği ne malumdu?
"Şu anlık yine yırttık."
Derin bir nefes çekerek söylemişti. Aynen, şu anlık yırtmıştık. Fakat ileride bir bebek olmadığında asıl ebemizi o zaman görecektik.
"Bana teşekkür etmeyecek misin?"
"Sana neden teşekkür edeyim Chun hee? Hamileyim deyip başımı daha büyük belaya soktun diye mi?"
"Hey, bunu seni kurtarmak için söylediğimi biliyorsun!"
"Evet evet.."
Oturduğum yerden kalkıp odama ilerledim. Belki oyun oynayınca sinirlerim biraz olsun yatışırdı. Odama çıktığım gibi bedenimi yatağa atıp telefonumu alarak sırt üstü yattım. Oyuna girdiğimde Chun hee de odaya girmişti.
"Ne yapıyorsun?"
"Oyun oynuyorum."
"Oyun mu? Çocuk musun sen?"
"Oyun oynamak için çocuk olmak gerekmiyor!"
"Niye bağırıyorsun yani?!"
Gözlerimi ondan çekip oyuna çevirdim. Şu an ondan daha önemli olan seviyeleri geçmem gerekliydi.
"Ne oynuyorsun bari?"
"Shadow fight 2"
Yanıma uzanıp başını başıma yaslayıp o da telefona bakmaya başlamıştı. Yakınlığı rahatsız etmiyordu. Aksine bana böyle yakın olmasını seviyordum.
"Güzele benziyor.. of bu vuruş kötüydü!"
Sırıtıp oynamaya devam ettim. Tepkileri gülünmeyecek gibi değildi.
"Daha ne vuruşlar var. Buna mı kötü diyorsun?"
"Yavaş olsana Jungkook! Patlattın adamın beynini!"
"Chun hee sus dikkatimi dağıtıyorsun!"
"Ama hızlı vuruyorsun!"
"Seviye geçmem lazım! Hem oyun bu! Deli misin nesin?!"
"Ben de oynamak istiyorum."
"Az önce çocuk musun diyordun ne oldu?"
"Sadece hoşuma gitti."
"Bitireyim oynarsın."
Başıyla onayladıktan sonra kollarını sağ omuzumun üzerine koyup başını kollarına yaslamıştı. Az da olsa nefesi tenimle temas ediyor odaklanmamı engelliyordu.
Geçen bir dakikaların ardından oyunun ortasında gelen mesajla Chun hee telefonu elimden kapmıştı. Ne yapıyordu şimdi bu?
"Hey ne yapıyorsun?! Ver telefonumu!"
"Hayır! Kalpler gördüm orada! Kim o?!"
"Kalp mi? Ne bileyim! Ver telefonumu!"
"Vermem!"
Telefonu uzaklaştırdığında mesajlara gireceğini anlamıştı. Buna kim olarak hakkı vardı? Sıkıntı yoktu, bakabilirdi fakat yine de bunu yapacak hakkı yoktu.
"Bana baksana sen demiş, iki kalp iki öpücük koymuş! Jungkook kim bu?!"
Göz devirdikten sonra gözlerimi yüzünde gezdirdim.
"İsim var mı orada?"
"Yok."
"Ee o zaman Chun hee? Yabancı numarayla atılmış bir mesajı atanı nereden tanıyabilirim? Bana diyorsun bir de, mantıksız sorular sorma lütfen."
"Numaranı nereden bulmuş? Böyle Öpücükler kalpler gönderdiğine göre seni tanıyan biri!"
Cevap vermeyip sadece ateş püsküren gözlerine bakmakla yetinmiştim. Yani gerçekten şu anda ona verecek tepki bulamıyordum bile. Suçum neydi de böyle tepki veriyordu onu bile anlamıyordum.
Bakışlarını telefona çevirdikten sonra parmaklarını hızlıca ekranda gezdirip ardından telefonu bana doğru atmıştı. Açık olan ekrana bakarken gözlerimi yazdıklarında gezdirdim.
'Asıl sen bana baksana! Sen kim oluyorsun da Jungkook'a mesaj atıyorsun?! O senin aradığın erkeklerden değil! Genel evlere git bulursun kafana göre birini!'
"Yuh! Yok artık!"
Büyük bir memnuniyetle yüzüme bakarken kollarını göğsünde bağlamıştı. Manyak mı be bu?!
"Terbiyesiz!"
Gözlerini kısarak bana baktığında aynı şekilde ben de ona bakmıştım. Bu kadarını beklememiştim açıkçası.
"Böylesiler hep böyledir! Yüz vermeye gelmezler! Hele böyle bir mesaj atan birine cevap ver, abim değil ben öldürürüm seni!"
Yandan bir şekilde sırıtıp bakışlarımı sinirli duran yüzünde gezdirdim.
"Ne o, kıskandın mı? Ne diye bu kadar sinirlendin Chun hee?"
Hâlâ aynı sırıtışla ona bakarken çatık olan kaşları gevşemişti. İnkâr edecek gibi bir hali vardı.
"Ben.. sinirlenmedim bir kere! Kıskanmadım da! Niye kıskanayım ki?! Kimsin ki sen?!"
Ben kimim öyle mi? Hep böyle yapıyordu.
"Herhangi biri değilsem hayatıma müdahale etme o zaman! Mesajlarıma karışma!"
Telefonu yatağa atıp ardından kalktıktan sonra hızlı bir şekilde odadan çıkmıştım. Oyuncak mıyım ben?!
Salona geçtiğimde bedenimi koltuğa atıp gözlerimi kapattım. Sözleri ne diye aklıma takılıyordu?!
"Sen, haklısın. Özür dilerim."
Sesini duyduğumda istifimi bozmadan öylece durmuştum. Ben kimdim ki benden özür diliyordu ama değil mi?!
Geçen saniyelerin ardından kapı sesi duyduğumda gözlerimi açtım. Ne yapıyordu bu?
"Chun hee?"
Bakışlarımı evde gezdirdikten sonra ayağa kalkıp pencereye doğru ilerledim. Kaldırıma çıktığı gibi geçen taksiyi durdurup binip gitmişti.
nefesimi duyulur bir şekilde doşarı verip koltuğa geri döndüm. Eve mi gidecek acaba? Arkadaşını mı aradı yoksa? Nerede kalacak? Yalnızlıktan hoşlanmıyordu..
Tanrım!!
İçim içimi yiyordu!
"Ben ne yapayım ama? Yani 'Evet kıskanıyorum.' deseydi ölürdü!
Cidden kafayı yiyeceğim! Kendi kendime konuşuyordum resmen! Derin bir nefes alıp telefonu elimde çevirmeyi bırakıp sinirle ayağa kalktım. Odama gidip biraz dinlenip kendimi toparlasam iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nuisance ᴶᴶᴷ
Fiksi PenggemarKim Taehyung, borcum olan bir tefeciydi. Ve ben Jeon Jungkook, bilerek olmasa da kız kardeşini kaçıran bir aptaldım... 13/08/2017 13/10/2017