1.2

5.9K 655 356
                                    

Kafeden ayrıldığım kaç dakika olmuştu bilmiyorum lakin çıktığımdan bu yana arkamdan geldiğini de biliyordum. Hep böyle peşimden mi gelecek bu? Derin bir nefes alıp onu umursamadan yürümeye devam ettim. Adım seslerini duyabiliyordum. Arada koşuyor, sonradan yürüyordu.

Tekrar durup elimi alnıma götürdüm. hep böyle peşimden gelemezdi. Arkama döndüğümde hızlı olduğunu sanarak arkasına geçmişti güya. Buradan bakınca gözükmüyordu öyle mi?

"Hey?! Daha ne kadar beni takip etmeyi düşünüyorsun?!"

Gülerek ağacın arkasından eğilip bakınca tıpkı bir kediye benzemişti. Neden böyle bakıyordu şimdi?

"Seni takip mi ediyorum? Yok yaa, benim yolum bu tarafta. Neden seni takip edeyim ki?"

Yanıma kadar gelip çantasının kemerini kızarmış elleriyle tutmaya başlamıştı.

"Evet evet, eminim öyledir."

Cebimden çıkardığım ellerimle soğuk ellerini tuttum. Eve gidip keyif çatmak yerine bu soğukta beni takip ediyordu.

"Jungkook?! Nerede kalıyorsun söyle işte! Bak gerçekten abime söylemem."

Kaşlarımı kaldırıp "Olmaz." derken ellerini dudaklarıma yaklaştırıp sıcak nefesimi ellerine üfledim.

"Neyse hadi git. Durma bu soğukta. Tanrı aşkına şu ellerine bir bak!"

"Söylemezsen bir yere ayrılmam!"

Kaşlarımı çatıp gözlerimi kısarak ona baktım. Ayrılmam da ne demekti?

"Hey, fazla oluyorsun ama. Git işte!"

"Gitmiyorum işte!"

Ellerimi çekip tekrardan cebime sokarken o da kollarını göğsünde bağlamış sorgulayıcı gözlerle bana bakıyordu.

"Bakma bana öyle hadi git."

Omuz silktiğinde gözlerimi devirip arkamı dönerek yürümeye devam ettim. Adım seslerini tekrardan duyduğumda gözlerimi devirip duraksadım.

"Chun hee?!"

Bağırıp arkamı döndüğümde Taehyung'un adamları olan Jimin ve Namjoon'la karşılaşınca afallamıştım. Onları görmeyi beklemiyordum. İkisi de sırıtarak kollarımdan tuttuğunda gözlerim Taehyung'un yanındaki bedende takılı kalmıştı. Chun hee beni yakalattırmış olamazdı değil mi? Chun hee bana oyun oynamış olamazdı, değil mi?

Ne zaman arabaya bindirildim onu bile bilmiyordum. Donuk bir şekilde sadece karşıya bakıyordum. Az önce söyledikleri, şimdi olanlar.. aklım almıyordu.

Chun hee, bana oyun oynamıştı...

••

İlk zamanlarda girdiğim binaya tekrardan girmiştik. Üzerimden atamadığım şaşkınlıktan kaynaklı sesimi dahi çıkartamıyordum. Taehyung ve Chun hee önden gidiyor biz de peşlerinden gidiyorduk.

Sonunda Taehyung'un odasına girdiğimizde Namjoon ve Jimin çıkmış odada üçümüz kalmıştık. Gözlerimi hayal kırıklığıyla Chun hee'ye çevirdiğimde başını yavaşça iki yana sallamıştı. Yüz ifadesi endişeli gözüküyordu.

"Nasılsın Jungkook? Uzun zaman oldu doğrusu."

Taehyung alaycı bir şekilde söylerken ben sadece anlamsız bir şekilde Chun hee'ye bakıyordum.

"Biliyor musun, kardeşim Chun hee olmasaydı belki biraz daha özgür olacaktın. Ona ne kadar sorduysam tuhaf bir şekilde bana yerini söylemedi. Ben de haliyle onun peşine adam takmak zorunda kaldım.."

Ne yani Chun hee beni bilerek yakalattırmamış mıydı? O da mı Taehyung'un tuzağına düşmüştü? Peki şimdi ne olacaktı?

"Sonunda elimdesin Jungkook. Ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Ona hiç bir şey yapmayacaksın abi."

Chun hee'nin söyledikleriyle Taehyung'la aynı anda ondan tarafı dönmüştük.

"İşime karışma sen. Ayrıca neden bir şey yapmayacak mışım?"

Chun hee gözlerini gözlerime saniyelik buluşturup tekrar Taehyung'a döndü.

"Karışırım. Ona bir şey yapmanı istemiyorum."

Taehyung histerik bir şekilde gülüp gözlerini devirerek bana döndü. Gözlerimin içine aynı gülüşle bakarken "Yeterli değil." demişti.

Ahh hadi ama! Beni öldürünce eline ne geçecekti bunun? Verdiğim parayı ölümümle mi geri alacaktı?

"Ben.."

Chun hee duraksadığında Taehyung ondan tarafı dönmüştü. Kaşları çatıktı. Ciddi halini alan Taehyung'dan korkmamak elde değildi..

"Sen ne?"

"Onu seviyorum.."

Tek kaşımı kaldırıp şaşkın bir şekilde ona bakarken o Taehyung'a bakıyordu. Ölmeme mani olmak için yaptığını biliyordum fakat şaşırmıştım yine de.

"Hâlâ yeterli değil."

Kaşlarımı çatıp sinirle Taehyung'a döndüm. Parana tüküreyim senin Taehyung! İflas edip beş parasız kal Taehyung!

"Kahretsin hamileyim!"

Ne?

"Anlamadım?!"

Aynı anda Chun hee'ye döndüğümüzde tekrar etmişti.. "Hamileyim, ondan."

Taehyung hızla oturduğu yerden kalkıp yakama yapışmıştı. Chun hee ölümüme mani olmak değil de tam tersine ölüm fermanımı imzalamıştı.

"Doğru mu bu?! Konuş!"

Gözlerimi kapatıp başımı sağa çevirdim. Ölmeden son dualarımı etsem iyi olacaktı. Gözlerimi açtığımda görüşüme Chun hee girmişti. Yüzünü buruşturmuş olumlu cevap vermem için yüzünü şekilden şekile sokuyordu. Şu an Taehyung'un yüzüne bakacak cesareti kendimde bulamazken nasıl onay verecektim ona?

"Doğru mu bu dedim?! Konuşsana!"

"Doğru."

Ağzımdan çıkan tek kelimeyle göğsümden ayrılan bir eli yumruk şeklinde yüzüme inmişti. Evet, normal olarak beklenilir bir şeydi bu.

"Lanet olsun size!"

Bağırıp pencereye yaklaşmış, eliyle saçlarını karıştırmıştı. Patlayan dudağımı koluma silip bakışlarımı Chun hee'ye çevirdim. Tuhaf bir şekilde bakıyordu. Duygu yüklü tuhaf bir bakıştı.

Taehyung odada turlamayı bırakıp belinden çıkardığı silahı bana doğrulttuğunda derin bir nefes aldım.

"Öldüreceğim seni!"

Bilmediğim bir şey söylese şaşırabilirdim bir ihtimalle.

Chun hee önüme geçtiğinde yüzümü buruşturdum. Bu kıza ne oluyor böyle? Cesaret mi yuttu anlamadım ki?

"Çekil Chun hee!"

"Abi yapma.."

Chun hee öylece silahın önünde dururken bakışlarım yan profilindeydi. Ölmemi gerçekten istemiyordu belli ki.

"Ben çocuğumu babasız büyütmek istemiyorum."

Olmayan çocuğu büyütmek de zor tabi.

Ahh, belki de saniyeler sonra ölecektim, düşündüğüm çocuk muydu?

Başımı eğip hâlâ kanayan dudağımı silecekken patlayan silahla gözlerimi büyütüp başımı kaldırdım....

Nuisance ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin