1.6

5.5K 588 67
                                    

Ertesi sabah kendime kahvaltı hazırlamış tek kendim yiyordum. Sıktığım çatalın yamukluğunu yeni fark etmiştim. Bunlar hep Chun hee denilen delinin yüzündendi. Dün o kadar mesaj ve çağrı yapmama rağmen geri dönmemişti.

Salona geçip kısa süre önce telefonumu fırlattığım koltuğun üzerine baktım. Burada olması gerekiyordu fakat yoktu.

"Nerede bu?!"

Koltuğa doğru adım atmamla üzerine basmam bir olmuştu. Başımı eğip ayağımın altında olan telefonuma baktım. Biraz hızlı fırlatmış olmalıydım ki sekip yere düşmüş olmalıydı.

Eğilip herhangi bir şeyi olup olmadığına baktım. Bir şey olduğu yoktu. Benden sağlamdı cidden. Öylesine bir hızla çarpmasına rağmen bir şey olmadıysa daha hiçbir şey olmazdı.

Ekranı açıp parolayı girdikten sonra herhangi bir arama veya mesaj olup olmadığına baktım.
Hiçbir şey yoktu. Tek bir bildirim bile! Telefonu tekrar fırlatacağım sırada duyduğum kilit sesiyle kapıdan tarafı döndüm.
Telefonu hızlıca elimden bırakıp kendimi mutfağa atarak umursamaz bir tavır takınıp kahvaltımı yapıyormuş gibi gözükmeye çalışmıştım. Fakat sadece çalışmıştım..

Adım sesleri yaklaştığından mutfağa geldiğini anlamıştım. Chun hee olduğunu biliyordum. Hiçbir şey söylemeden yanımdaki sandalyeye oturup elimdeki çatalı çekip aldı ve peynire götürüp bir dilim ağzına görürdü.

"Ne oldu bu çatala?"

Cevap vermediğimde takmayıp tıkanmaya devam etmişti. Ardından süt dolu bardağımı alıp içmeye başlamıştı. Hadi ama! En rahat benim gözükmem gerekiyordu!

"İnsan bir beklerdi görgüsüz ayı!"

Hem söyleniyor hem de bir yandan tıkınıyordu. Böyle iştahlı yediği halde fazlaca zayıftı. Fakat konumuz Chun hee'nin zayıf olması değildi.

"Ee, artık birileri telefonlara cevap verseydi haberi olurdu!"

Saniyelik çiğnemeyi bırakıp gözlerini bana çevirmiş, ardından gözlerini devirip çiğnemeye devam etmişti.

"İyi yaptım! Kırdın beni!"

"Ben de iyi yaptım o hâlde! Sen de beni kırdın!"

Tam ağzını açmıştı ki alacaklı gibi çalınan kapı yüzünden susmayı tercih etmişti.

"Birini mi bekliyordun?"

Başımı iki yana sallarken "Hayır." deyip oturduğum yerden kalkmıştım.

"Ben kapıya bakayım."

"Böyle hayvan gibi çalınan kapıyı benim açmam daha doğru olur. Otur sen."

Omuz silktiğinde gözlerimi devirip kapıya ilerledim. Klasik Chun hee ne yapar? Hadi bir tahmin edin. Zor değil.. Tabi ki de peşimden geliyordu. Bir işten de geri kal yahu!

Kapıyı açtığımda görüş açıma giren Namjoon ve Jimin'le gözlerimi devirdim. Bu kapıyı onlardan başka kimse hayvan gibi çalmamıştı doğru ya! Nasıl düşünemedim.

"Bizimle geliyorsunuz."

Jimin alaycı bir tebessümle konuştuğunda Chun hee önüme geçip ellerini beline koymuştu.

"O nedenmiş?"

Ciddi bir şekilde onlara bakarken kollarımı göğsümde birleştirdim. Yine ne olmuştu? Bu Taehyung meselesi yakamızı bırakmayacak gibiydi.

"Taehyung istiyor çünkü."

Jimin kaşlarını çatarak konuştuğunda ben de kaşlarımı çattım. Bu çocuğun konuşma şekli beni deli ediyor, kanı beynime sıçratıyordu!

"Bekleyin bir zahmet!"

Chun hee sert bir şekilde söylenip bir anda arkasını dönünce başını göğsüme çarpmıştı. Başı baş değil ki bildiğin taş!

"Yaa başım! Of çekil!"

Derin bir nefes alıp arkamı dönerek eve girdim. Üzerime montumu ve telefonumu aldıktan sonra evden çıkmıştık. Büyük siyah arabaya geçtiğimizde Namjoon ve ben, Chun hee ve Jimin yan yana, üstelik karşımıza oturmuştu.

Taehyung kesin hamilelik testi için aldırmıştı bizi.

Chun hee ile göz göze geldiğimizde gözlerimle karnını işaret etmiştim. Jimin ve Namjoon'un yüzünden el, kol hareketi yapamıyor, konuşamıyordum.

Chun hee anlamamış gözlerle bana bakıyordu. Bir kez daha karnını işaret ettiğimde üstten üstten bedenine bakmış ardından kollarını çapraz bir şekilde önünde tutmuştu.

Elimi alınma götürüp biraz sert bir şekilde alnıma vurup başımı aşağı eğdim. Bu kız her şeyi niye fesat anlıyor sanki?! Eminim ki şu an Jimin ve Namjoon bize 'Ne yapıyor bu salaklar?' bakışı atıyordu.

Chun hee sahte bir gülüş yaptığında Jimin'in ve Namjoon'un o şekilde baktığı kesinleşmişti.
Elimi indirip Chun hee'ye bakttığımda hâlâ anlamadığından kaynaklı kaşları çatık bir şekilde bana baktığını görmüştüm.

Bu kez elimi karnıma götürüp işaret ettiğimde kendi de karnına tutmuştu. Saniyeler sonra jetonu düşmüş olmalı ki anlamışçasına kaşlarını kaldırmıştı. İçimden şükür çekip ona bakmaya devam ettim. Namjoon ve Jimin'e çaktırmadan 'Sorun yok.' derecesine elini sallamıştı.

Gözlerimle onaylayıp bakışlarımı ellerime çevirdim. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Fakat sorun değildi, bakabilirdi..

Bir müddet sonra başımı kaldırdığımda hâlâ bana baktığını fark etmiştim. Değişik bakıyordu. İnceliyormuş gibiydi ve tebessüm ediyordu...

Neden öyle bakıyorsun bana Chun hee?

Gülümsediğimde kendine gelmiş gibi boğazını temizleyerek bakışlarını kucağındaki ellerine indirmişti. İfadesine gülmeden edememiştim. Cidden nereye kadar böyle gidecekti bilmiyorum...

Nuisance ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin