Yatakta kıpırdanarak uyandığımda gözlerimi kırpmadan birkaç dakika tavanla bakıştım.
'Senden nefret ediyorum!'
Birkaç gündür bilinçaltımda dönen söz yüzünden berbat bir durumdaydım.
Ne diye kafama taktım ki? Şu an benim sadece kendimi düşünmem gerekliydi! Nasıl kurtulacağımı düşünmem gerekliydi! Chun hee'nin saçma sözlerini değil! Onun benden nefret etmesi beni ilgilendirmemeli! Boş bir söz olmalı!
Ne diye bu kadar çok etkiledi beni? Hayır yani hiç kafama takan birisi olmayan ben bunu neden takıyorum?!
"Jungkook kahvaltıya gel istersen?"
Hoseok hyung'un seslenişiyle başımı kapıdan tarafı çevirip "Geliyorum hyung!" diye yanıtladım. Derin bir nefes alıp yataktan kalkıp paytak paytak odadan çıktım. Koridoru geçip salona indiğimde Hoseok hyung'un bakışları beni bulmuştu. Yüzünü buruşturduğunda nefesimi duyulur bir şekilde dışarı verdim.
"Neyin var? İyi misin sen?"
"Bir şeyim yok hyung, iyiyim."
Masaya geçip tabağıma birkaç şey aldıktan sonra yavaşça yemeye başladım. Beynim benim kontrolüm dışında çalışıyordu. Düşünmemem gereken şeyleri düşündürtüyordu.
"Ee, kararını verdin mi?"
Başımı tabağımdan kaldırıp Hobi hyung'a baktım.
"Evet. Geliri fazla olan bir işe girip parayı tamamlayıp Taehyung'a vereceğim. Bir ihtimal beni affedip sefil hayatımı yaşamama izin verir."
"Anladım. Doğru olan da bu. Hayatının sonuna kadar kaçamazsın. Başından onlara bulaşmamalıydın."
"Nedenini biliyorsun.."
Dudaklarını birbirine bastırıp başıyla onaylarken önüme dönüp tabağımdakileri karıştırmaya devam ettim. Geliri fazla olan işi nasıl bulacaktım bilmiyorum..
••
Kapüşonumu kafama geçirmiş ellerim cebimde sokakta geziniyordum. Henüz kendime göre geliri iyi olan bir iş bulamamıştım. Bulmak da kolay olmayacaktı.
Yüzümü buruşturup elimi soğuktan hissetmediğim burnuma götürdüm. Kısa süre ara vermek için hemen karşımdaki kafeye doğru ilerledim. Ayaklarım da yavaştan uyuşmaya başlamıştı.
Biraz daha hızlı olup kafenin önüne gelmiştim. Kapıyı açtığımda çalan küçük zil sesiyle başımı yukarı kaldırdım. Gözüme şirin gelmişti bu. Kafenin genel olarak görünümü de şirindi. Yüzüme alan sıcak hava ve gelen kahve kokusuyla mayışmamak elde değildi. Kahveyi pek sevmiyordum fakat kokusu tuhaf bir şekilde rahatlamıştım.
Orta yerlere doğru ilerleyip boş bir masa aradım. Herkes oturmuş kahvesini yudumluyordu. Tek ben üşümüyormuşum demek ki? Zaten şu an üşümeyen biri olamazdı.
Sonunda pencere kenarından kalkanları gördüğümde hızlı bir şekilde oraya ilerledim.
Oturup rahat bir pozisyona geldiğimde elinde küçük bir not defteriyle masanın yanına yaklaşan kızı fark etmiştim."Hoş geldiniz, ne alırdınız?"
"Orta şekerli kahve."
![](https://img.wattpad.com/cover/115834096-288-k752215.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nuisance ᴶᴶᴷ
FanfictionKim Taehyung, borcum olan bir tefeciydi. Ve ben Jeon Jungkook, bilerek olmasa da kız kardeşini kaçıran bir aptaldım... 13/08/2017 13/10/2017