1.4

5.9K 656 96
                                    

Eve geri dönerken başıma geleceklere kendimi hazırlamıştım. Eğer Chun hee uyandıysa işimiz yaştı. Yavaşça açtığım kapıdan içeri girip aynı yavaşlıkla kapıyı kapatmıştım. Bir ihtimal hâlâ uyuyor olabilirdi. Çünkü ev sessizdi.

Elimdeki poşetleri mutfağa bıraktıktan sonra sessiz adımlarla odama doğru ilerledim. Yavaşça kapı kolunu aşağı indirip başımı kapıdan sokarak odanın içine doğru baktım. İyi de yatak neden boş? Chun hee nerde?

Odanın içine tamamen girdiğimde arkamdan gelen "Böö!!" diye bağırışla içim titremişti. Ahh, bu kız cidden!

"Ne yapıyorsun Chun hee?"

"Seni korkutmak istemiştim ama başarılı olamadım sanırım?"

Gözlerimi devirip odadan çıkmıştım. Cidden çocuk gibiydi. Göz devirmeyen ben onunla karşılaştığımdan bu yana göz devirmek alışkanlık haline gelmişti. Gözlerim yamulacaktı artık.

"Hiç korkmadın değil mi?"

"Hiç."

Yüz asıp benimle beraber mutfağa gelmişti. Doğruyu söylemek gerekirse birazcık korkmuş olabilirim ki korkmasam da vücut refleks olarak tepki veriyordu zaten.

"Sen bunları ne ara aldın? Dışarı mı çıktın?"

"Evet dışarı çıktım. Ev gidip almış olamaz değil mi?"

"Yine yalnız bıraktın beni evde yani?"

"Uyuyordun Chun hee."

"Ya sen gelmeden uyansaydım? Seni evde göremeyince nasıl hissedeceğimi hiç düşündün mü?"

Sessiz kalmakla yetinmiştim. Yanlış bir şey söyleyip kalbini kırmak istemiyordum.

"Düşüncesiz ayı!"

Kaşlarımı çatıp ondan tarafı döndüm. Ayı mı? Ben ve ayı? Bizi yan yana nasıl getirmişti o?

Saçlarını savurup mutfaktan çıktığında alışkanlık haline getirdiğim göz devirmeyi bir kez daha yapmıştım.

"Televizyon çalışıyor mu?"

Salondan gelen sesiyle onu görmesem bile başımı çevirmiştim.

"Bana soracağına aç bak. Sanki bu ana kadar evimde kalıyordum!"

Cevap vermeyince önüme dönüp işime devam ettim. Hanımefendi hep keyfinin peşindeydi.

"Ahh, bu arada odada komidinin üzerinde sana ayırdığım lacivert kalın bir kazak var, üşüyorsan onu giy"

Yine cevap vermemeyi seçmişti. Keyfi bilir.

Geçen dakikaların ardından mutfağa girdiğinde üzerindeki kazak çekmişti dikkatimi. Küçük olmasına rağmen ona büyük gelmesi tuhaftı.

"Bu biraz büyük sanki?"

Kollarını kaldırıp üzerine doğru bakmıştı. İçinde güzel duruyordu..

"En küçüğü buydu. Sorun bence kazakta değil, sende."

"Bende mi? Kazağın büyük olmasında sorun yok da bende var öyle mi? Bencil!"

"Hey! Daha ne kadar bana hakaret edeceksin?!"

"Mantıklı düşünene kadar!"

Tekrar saçlarını savurmuş arkasını dönmüştü. Bu kızın gerçekten ciddi sorunları vardı.

"Neyse, en azından sıcak tutuyor."

Mutfaktan tamamen çıktığında sırıtmıştım. Tanrım şaka gibi!

Mutfaktan çıktıktan dakikalar sonra salondan gelen yüksek müzik sesiyle kaşlarımı çattım. Ve o an dedim ki, keşke televizyon bozuk olsaymış.

Elimdeki bıçağı bırakıp salona doğru ilerledim. Sağır mı ki bu kadar yüksek sesle dinliyor?!
Salona geçtiğimde tam ağzımı açmıştım ki geri kapamıştım.Bu kadar iyi dans edebildiğini bilmiyordum. Kapının pervazına yaslanıp kollarımı göğsümde bağlayarak bir müddet izledim onu.

Özel bir ders alıyor olabilir miydi?

Dönüş yaparken beni görmesiyle durmuştu. Kollarımı çözüp boğazımı temizlerken yaslandığım kapıdan ayrılmıştım. Elim ensemi bulurken bakışlarım üzerindeydi.

"Sen beni mi izliyordun?"

"Evet, bir dakika kadar.."

"Ee?"

"Ne ee si?"

"Nasıl? İyi dans edebiliyor muyum?"

"Profesyonel olmasa da iyisin yani."

"Anladım. Ben de keyfine yapıyorum zaten. Seviyorum dans etmeyi."

"Yine de güzel yapıyorsun. Ders alabilirsin."

Kaşlarını yukarı kaldırıp başını olumsuz anlamda sallamıştı. Yeteneğini geliştirmesi iyi olurdu. Neyse onun kararı.

"Neyse. Televizyonun sesini kıs demek için gelmiştim. Malum komşular var rahatsız oluyorlardır."

Sıkıntıyla nefes verirken kumandayı alıp televizyonun sesini kısmıştı.

"Sıkıldın mı?"

Sorum üzerine kumandayı koltuğun üzerine doğru atıp bana dönmüştü.

"Biraz."

"Etrafı toparlayabilirsin."

"Anlamadım?"

"Sıkıldınya hani? Etrafı toparlayabilirsin diyorum."

Etrafına baktıktan sonra kabul etmişti. Tuhafıma gitmişti doğrusu. Onu temizlik yaparken düşünemiyordum.

"Hadi kolay gelsin sana."

Sırıtarak mutfağa geri dönmüştüm. Bakalım Kim Chun hee nasıl temizlik yapıyormuş?

••

Masayı hazırladığımda mutfaktan çıkıp Chun hee'yi çağırmak adına salona geçmiştim. Yalnız sadece salon adını almış bir salondu. Gören çöp odası deyip geçerdi.

"Chun hee?!"

"Efendim?!"

Koltuğun arkasından çıktığında şaşkın bir şekilde ona bakmıştım.Kollarını yukarı sıyırmış saçını dağınık bir topuz yapmıştı. Uzaktan tatlı gözüküyordu fakat konumuz onun tatlılığı değildi. Salonumun tabiri caizse ağzına sıçmıştı.

"Buranın hali ne böyle?"

"Temizliyorum işte?"

"Sen buna temizlemek mi diyorsun şimdi?"

Adımımı attığımda ayağıma alan suyla yüzümü buruşturdum. Sanki eve su tutmuştu. Tanrım! Hangi akıla hizmet ona evi toparla demiştim? Ayrıca benim toparladan kastım sadece toz alıp küçük dokunuşlar yapmaktı. O ne diye baştan aşağı temizliyordu ki?

"Eve su tutmadın herhalde?"

"Tutmadım ama az önce yanlışlıkla kovayı devirdim."

"Kovayı mı devirdin?! Chun hee çık burdan! Hadi gel buraya!"

"Ya temizliyorum işte karışma bana!"

"Ya sen bir gel!"

Yanıma geldiğinde kolumu omzuna atıp başımı başının hizasına getirdim.

"Şimdi şöyle bir bak. Sen buna temizlik mi diyorsun?"

Bir süre etrafı süzdükten sonra başını bana çevirdi. Yakın olmamak adına dikleşmiştim.

"Biraz dağıtmış olabilirim ama toparlayacağım... gerçekten."

Masum bir şekilde yüzüme bakarken tepki vermemek adına dudaklarımı birbirine bastırdım. Ses tonunda mahçupluk vardı.

"İlk önce olmayan bebeğimizi doyur, ondan sonra beraber toparlarız tamam mı?"

Ben gülünce o da gülmüştü. Hâlâ kolumun altındayken mutfağa doğru çekiştirmiştim onu. Malum, söz konusu bebeğimizdi.

Nuisance ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin