1.8

5.4K 576 99
                                    

"Hey Jungkook..? Dur."

Chun hee kolunu çekip durunca ben de durmak zorunda kalmıştım.

"Chun hee hadi! Gidiyoruz!"

Kolundan tuttuğumda tekrardan çekmişti kolunu. Gelmek istemiyor muydu?

"Ayıp oluyor Jungkook. Yeni geldi ve evde tek."

"O zaman geldiği yere geri dönsün! Biz gidiyoruz!"

"Hayır!"

"Ne?"

Kaşlarımı çatıp ona baktım. Hayır derken? Gerçekten gelmeyecek mi?

"Boş yere atar yapıyorsun!. Birden ne oldu?!"

"Boş yere atar yapıyorum öyle mi?!"

"Evet!"

"Peki, gelme! Kal burada ilk aşkınla! Ben gidiyorum!"

Arkamı dönmüş gidecekken kolumdan tutmuştu.

"Hayır gitmiyorsun!"

Dönüp ona bakarken kolumdaki elini çekmiştim. Öyle bir şey yoktu.

"O zaman o gidecek!"

"Olmaz!"

Sertçe nefes verip başımı iki yana sallarken arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

"Jungkook..?! Ahh cidden! İkinizle de kalmıyorum!"

Koşarak önüme geçtiğinde ne yaptığını anlamadığımdan kaşlarımı çatarak bakmıştım ona. Caddeye çıkmış taksi geçmesini bekliyordu.

Yanından geçip biraz uzağında durdum. Benimle gelmesini istiyordum fakat onda bu inat varken gelmezdi. Bu yüzden taksiye binip gidene kadar durup onu izleyecektim. Malum sokak serserileri ortalıkta fink atıyordu.

Ellerim cebimde biraz uzağımdaki Chun hee'yi izliyor bir yandan da ayağımla yerdeki kara şekiller çiziyordum. Niye böyle yapıyor anlamıyorum! Benimle gelse ölür sanki!

Bir sağa bir sola bakıp arabanın geçmesini bekliyordu ama geçeceğini sanmıyordum. En azından geçmemesini umuyordum.

Soğuk havadan kaynaklı ağzından çıkan buharı sokak lambasının ışığı sayesinde görüyordum.
Kolunu da ovmaya başlayınca dayanamayıp ona doğru ilerledim. Hasta olacaktı gerizekalı!

"İnat etme işte gel gidelim."

Arayı açarak tekrardan sağına ardından soluna baktı. Benimle konuşmayacak mıydı bir de?!

"Hey! Buz tutacaksın burda!"

Bana dönüp gözlerini kısarak baktığında gözlerim burnunu bulmuştu. Kızarmış burun ucuyla oldukça üşümüşe benziyordu. Eh, biraz da tatlılık katıyor buna.

"Sanane! Hem sen neyi bekliyorsun? Gitsene!"

"Aptal."

Ellerimi cebimden çıkartıp kızarmış ellerini tutup ısıtmaya çalıştım.

"Bırak ellerimi! Gayet sıcağım ben!"

"Evet, dondurucunun sıcak olabileceği kadar sıcaksın."

Ellerini iki yana ayırıp ceplerime soktum. Böyle olunca bedenime biraz daha yaklaşmak zorunda kalmıştı.

"Jungkook..?"

"Hm?"

Başımı indirdiğimde o da başını kaldırıp bana bakmıştı.

"İnat etme de eve gidelim hah?"

Parlayan gözlerine saniyelerce bakıp başımı kaldırarak etrafa baktım. Nefesimi dışarı verirken gözlerimi sıkıca kapatıp açmıştım.
Yine kabul etmezdim de fazla üşüdüğünden dolayı kabul etmiştim. Aslında ben onu evde kalmaya ikna edip giderdim de.. ikisini baş başa bırakmak istemiyordum.

"Tamam, hadi gel. Baş belası."

Güldüğünde ben de tebessüm etmiştim. Sol elini cebimden çıkartmıştı ama sağ eli hâlâ cebimdeydi.

Eve ilerlerken düşüşte olan sinirim yine yavaştan çıkmaya başlamıştı. Chun hee zili çaldığında ben kapı hariç her yere bakıyordum. O kedi suratlı mavi kafayı görmek istemiyordum.

Kapı açıldığında birkaç saniye sessiz kalındı.
Başımı çevirip mavi kafaya baktığımda zaten hiç kısık olmayan gözlerini daha bir kısmış, kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde bana bakarken bulmuştum onu.

"Şey.. içeri geçsek Yoongi? Bakışmanıza orada devam etseniz?"

Chun hee'nin sözüne karşılık bakışlarını üzerimden çekmiş içeri geçmişti. Ben de Chun hee'nin hâlâ cebimde olan elini çıkartıp bıraktım ve montumu girişteki askılığa astım.

"Jungkook..?"

"Hm?!"

"Sorun çıkarmayın olur mu?"

Başımla onaylayıp onu beklemeden salona ilerledim. Sorun çıkarmamayı umuyordum..

••

Hemen hemen bir buçuk saattir Chun hee'nin seçtiği filmi izliyorduk. Nasıl bir zevk ki bu?

"Artık yatsak mı? Uykum geldi benim."

Chun hee gözlerini ovduktan sonra bir bana bir mavi kafaya baktı.

"İyi olur." deyip mavi kafaya anlamlı bakışlar attım. Uyumak en iyisiydi. Aynı ortamda bulunmak boğuyordu beni.

"Ama şey... evde bir tane misafir odası var."

Söylediğiyle sırıtıp ayağa kalktım. Bu benim işime gelirdi. Uzanıp Chun hee'nin elinden tutup onu da kaldırıp kolumun altına aldım.

"Günler sonra evleneceğimiz için aynı odada kalmamız sorun değil Chun hee. Mavi kafa zaten misafir, sorun yok."

Benim konuşmamla mavi kafa ayağa kalkıp üzerimize doğru gelmişti. Ona mavi kafa demem sinirlerini bozmuş olmalı. 

"Göreceğiz seni velet!"

Gözlerini üzerimden ayırmadan konuşurken sırıtmakla yetinmiştim. Bu hali hoşuma gitmişti. Gülümseyip Chun hee'ye baktığımda kısık gözlerle bana baktığını görmüştüm. Daha sonra kolumun altından çıkıp o da merdivenlere yönelmişti.

Ben de peşinden gidip onun odasına girdim. Diğer süslü kızların odalarına göre fazla sade ve güzeldi. Kendimi yatağa attığımda kollarını göğsünde bağlayıp bana bakmıştı.

"Ne bakıyorsun öyle? Yerde yatacak değilim. Hem benimle ilk yatışın da değil."

Gözlerini devirip ışığı kapattıktan sonra yanıma geldi.

"Sakın bana yaklaşayım deme."

"Neden?"

Bilerek biraz daha yaklaşıp aradaki mesafeyi kapattım. Onun bu hâlleri beni eğlendiriyordu.

"Ne yapıyorsun? Geri çekil!"

"Bu ilk yakınlaşmamız değil Chun hee."

"Ne?"

"E baksana hamilesin. Bu da şu ankinden daha fazla yakınlaştığımız anlamına gelmiyor mu?"

"Tanrım.. pisliğin tekisin!"

O omzuma vururken gülerek geri çekilmiştim. Şimdi haklılık payım da vardı..

"Onu bunu bırak da biz ilerde ne yapacağız? Aylar sonra karnımın belirgin bir halde olması gerek. Abim sorarsa?"

"Biz de gerçeğe dönüştürürüz."

"Anlamadım?!"

Sırıtmama devam edip başımı ondan tarafı çevirdim.

"Bebek bu Chun hee. Leyleklerin getirmesini beklemiyorsun herhalde? Ama tabi... zaman varken her şeyi bitirebilirsin. Sonradan pişman olacağın şeyleri yapmanı istemem.."

"Ben... sorun değil Jungkook. Pişman olacağımı sanmıyorum."

"Umarım."

Cevap vememişti. Onu pişman edecek hiç bir şey yapmayacaktım zaten. Onu ciddi anlamda seviyordum. Hiçbir şekilde zarar görmesini istemezdim.

Geçen dakikaların ardından "İyi geceler." dediğinde derin bir nefes alıp "Sana da." diye cevapladım. İleride neler olacağını merak ediyordum..

Nuisance ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin