İlk defa onun evine gidecektim ve heyecanlıydım. Sevgilim tek yaşıyordu bu yüzden biraz tedirgindim. Yaşadığı çevrede kötü anılmasını istemiyordum. Ama yine de onunla baş başa olacağım için rahattım.
Mesajlaşmalar dışında okulda fazla samimi değildik. Sınıf bir şeyler olduğunu anlıyordu ama reddediyorduk Mark yüzünden.
Evine vardığımda oturduğu yerin ne kadar mükemmel olduğunu görünce biraz utanmıştım. Zemini çimlerle kaplı olan, ön bahçeli herkesin hayalindeki o tek katlı müstakil ev gibi bir evi vardı. Duvarların rengi bej ve siyah döşemeli, çok güzeldi bu ev. Kapının önüne gidip, zili çaldım. Bir süre sessizce beklemenin ardından birkez daha çalmıştım. Kapı açılmış ve beklediğim dev karşımda belirmişti.
İşin garip yönü şaşırmış görünüyordu. Hâlbuki çağıran kendisiydi.
"Baekhyun? Ben unutmuşum geleceğini. Üzgünüm." diye, mutsuz bir ifadeyle söylediğinde yüzünü mıncıklamak istemiştim.
Ellerimi sallayarak sorun olmadığını belirttim ve kısa süren afallamasının ardından davet etmesi üzerine içeri girdim. Ama biraz endişeli görünüyordu, Chanyeol. Bunun nedenini içeri girince anladım. Bunun ne işi var burada? dememe kalmadan Chanyeol yanıma geldi. "Bilirsin Mark'a özel ders veriyordum. Bunu unutarak sana da bugün için söz vermişim. Gerçekten üzgünüm beb- Baekhyun. "
Yumuşamamın nedeni Chanyeol'ün bebeğim demek üzereyken Baek diye düzeltmesi olamaz çünkü yumuşamamla birden sinirlenmem bir olmuştu. Ama bebeğim demek üzere olduğu için bunu unutmayacağım. Şımarıklığımı sonraya bırakıyordum. "Sorun değil." dedim, soğuk bir ifadeyle.
Chanyeol dudaklarını birbirine bastırarak gözleriyle bana ne kadar pişman olduğunu göstermeye çalışıyordu ama işe yaramıyordu. Çünkü bakmıyordum o güzel gözlerine. Düşmanımın zehir gibi yüzüne bakıyordum.
Masa'nın diğer köşesine oturdum. Karşımdaki köşede Mark oturuyordu. Ne kadar kıskandığı çok belliydi. Çünkü suratıma "Seni sinsi yılan, nasıl başardın Chanyeol'ün gözüne girmeyi de, üstüne evine gelebiliyorsun." bakışı atıyordu bana. Ben de ona "Haddini bil cicim, burası artık tek kişilik ve senin burada yerin yok." bakışıyla karşılık verdim. O ise bunun üzerine bir yılan edasıyla gözlerini kısarak, "Göreceğiz orasını." bakışıyla cevap vermeye kalksa da. "Göremezsin, sürtük. Çünkü görebileceğin kadar uzun kalmayacaksın." bakışıyla onu susturdum.
Chanyeol da yanımıza yani masanın başına oturdu ve notları önüne çekti. Nerede kalmıştık, sanırım permütasyondu, öyle mi, diyerek lafa girdi ve cevap bile vermemizi beklemeden konuyu yavaşça anlatmaya başladı. Tabii, sadece ona odaklandığım için masanın altından yediğim tekmeyle sıçramıştım. Dersimiz ilk bu bu şekilde bölünmüştü.
Mark pişmiş kelle gibi sırıtarak 'afedersin canım.' dediğinde onu gebertmek istemiştim. Chanyeol merakla ikimize bakmış ve bir süre sonra devam etmişti kaldığı yerden. Şu Mark dayaklıktı resmen. O kadar sinir olmuştum ki masanın altında yumruklarımı sıkmaktan parmaklarım çatırdayacaktı neredeyse.
Ve birden elimin üstünde yabancı bir başka el hissettim. Chanyeol'üme baktığımda bana anlık bir bakış atıp, Mark'a döndü. Hiç değilse elimi tutmasına ek bir gülümseseydi de kalbimde cennet açsaydı.. Haliyle, elimin üstündeki Chanyeol'ün sandığım el yumruklarımı daha da sıkmaya başlayınca kaşlarımı çattım. Tongaya düşmüştüm aptal gibi. Chanyeol elimi tutacak, o güzel yüzünde bir gülümseme olmayacak? Sonra bakışlarım Mark'a kaydı. Elime atılan çimdikle onun eli olduğunu anlamış ve ani bir ayh nidası atmıştım. Chanyeol bana döndü ve "Ne oldu Baekhyun? " dedi merakla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐰𝐞𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫 𝐋𝐨𝐯𝐞 || ᶜʰᵃᶰᵇᵃᵉᵏ
KurzgeschichtenKonusu: İkinci sınıflardan Byun Baekhyun matematik öğretmeni Park Chanyeol'a karşı hisleriyle boğuşurken, bir yandan öğretmeniyle yakın olan okul birincisi Mark'ın kışkırtmalarıyla uğraşır. Tüm olanlar sınıf grubunda patlak verirken, sonunda öğretme...