O mesajından sonra kendimi ne kadar haklı bulsam da oturup, ağlamıştım. Bir de üstüne kavgadan sonra iki gün geçmesine rağmen hâlâ aklımı kurcalayan bir takım durumlar vardı.
Her şeyin daha beteri ise bugün matematik sınavı vardı. Chanyeol beni bu sınava çalıştıracaktı kavga ettiğimiz gün ama olan olmuştu.
Hazırlıksız bir şekilde sınava girdim. Elden bir şey gelmezdi çünkü. Az sonra sınıfın kapısından Chanyeol girmişti. Herkes ayağa kalkıp selam verirken ben oturuyordum Ayağa kalkmak içimden gelse de beni bir şeyler durduruyordu. Keçi inadım... Kalkmamam dikkatini çekmiş bir süre yüzüme bakmıştı.
Bakışlarını üzerimden çekerek sınav için gerekli açıklamaları yapmaya başladı. Ben de onun sesini duydukça ağlayacak gibi olduğum için bakışlarımı pencereden dışarıya kaçırdım.
Kağıtların dağıtıldığını Chanyeol'ün önüme sınav kağıdı koymasıyla fark etmiştim. Daha önceden formüllerini incelediğim türden sorulardı. Ancak şimdi hiçbir formül aklıma gelmemişti. Şu basit işlemleri yapamamak gayet moralini bozmuşken Suga halimi farkederek, birinci sorunun cevabını vermişti sessizce. Chanyeol daha önce onun dersinde kopya çekersem çok kırılacağını söylemişti. Şuan zaten bana kırgın aslında. Daha ne kadar kırılabilirdi ki? On puan garantiydi o zaman.
Böylesine basit ve bir gün önce kafamı dağıtmak için üç beş soru incelediğim yerlerden gelen ancak unuttuğum formüllerden oluşan sınavı çözememek, gerizekalı gibi hissettirmişti. Sinirlenip, gözlerim dolduğu için görüş açım yaştan bulanıklaşıyordu. Kalan soruları boş gözlerle inceledim. Hiçbir şey çözemiyordum. Kağıdı ittirip, kalemi üstüne bıraktım. Kafamı kollarımın üstüne gömdüm ve gözyaşlarımı sessizce saldım.
Sınav bitene kadar kafamı hiç kaldırmadım. Zil çalsa da kaldırmamıştım aslında. Kağıdımın alınıp alınmaması umrumda değildi ama Suga'nın boğuk gelen sesinden kağıdımı verdiğini anlamıştım.
Sınav kağıdını niye doldurmadığımı sormuştu. Bir cevap alamadığı için beni yalnız bırakmaya karar vererek, Jungkook'un daveti üzerine dışarı çıkmıştı onunla beraber.
Sınıfta üç beş kişi kalmıştı. Sessizlik içinde onları dinlerken, birden omzum dürtülünce yavaşça kalktım. Haneul dudak burkarak bir süre yüzüme baktı sonra "Bay Park seni çağırıyor. " deyince kafamı geri gömdüm kollarıma. Şuan hiç havamda değilim azar yemek için.
Birkaç dakika sonra yine dürtüldüm. Yine kaldırdım başımı ve Haneul'a baktım. "Acil gitmen gerekiyor Baek." dedi bu sefer.
Sesli bir nefes vererek başımı salladım. Chanyeol'ün yanına gitmeden önce tuvalette yüzüme biraz su çarptım ve öyle gittim yanına. Öğretmenler odasında ondan başka Bay Namjoon ve ingilizce öğretmeni Jimin vardı. Aralarında konuşuyorlardı. Chanyeol ise masanın bir köşesinde kağıtları inceliyor ve üstlerinde puanlama yapıyordu. Yanına gittim ve sessizce beklemeye başladım.
Beni farkettiğini biliyordum. Elindeki kağıdın not hesaplamasını yaptıktan sonra dönmüştü bana. "Otursana."
Dediği gibi oturdum ve gözlerine baktım doğrudan. Ne söyleyeceğini biliyordum. "Hiç mi çalışmadın?"
Tahminimden farklıydı. Kopya çektiğimi anlamamış mıydı?
"Çalışmadım. "
"Neden? "
"Çünkü nasılsa anlamayacaktım. Gerek yoktu. "
"On almışsın Baekhyun."
Ne diyebilirdim ki? On almışım... Suga olmasa onu bile alamayacaktım. Yüzümden tek bir mimik dahi geçmezken, onu anlayıp, anlamadığımı test etmek için dediğini tekrarladı. Parmak boğumlarımla oynarken başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐰𝐞𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫 𝐋𝐨𝐯𝐞 || ᶜʰᵃᶰᵇᵃᵉᵏ
Short StoryKonusu: İkinci sınıflardan Byun Baekhyun matematik öğretmeni Park Chanyeol'a karşı hisleriyle boğuşurken, bir yandan öğretmeniyle yakın olan okul birincisi Mark'ın kışkırtmalarıyla uğraşır. Tüm olanlar sınıf grubunda patlak verirken, sonunda öğretme...