1.BÖLÜM

13.8K 680 99
                                    

Bildiğiniz üzere bu kitabı başka bir site çaldığı için kaldırmak zorunda kalmıştım. Ama taslakta kalıp unutulmasını istemiyorum. Çok emek verip yazdığım şeyler bir hiç uğruna heba ediliyor ve buna canım çok sıkılıyor.  Ne diyeyim sağlık olsun.

Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.
İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.

Mardin'in taşlı sokaklarında ilerlerken, dudaklarında yine her zamanki geniş gülümsemesi vardı genç kızın. Yürürken etrafı çevreleyen taş konakları inceliyordu sanki daha önce görmemiş gibi.
Kahverengi gözleri mutlulukla parlarken saçlarının üstüne kapattığı açık mavi şalı çekiştirerek adımlarını hızlandırmıştı şimdi.

Yol uzayıp giderken toprak yola adım attığı an gözlerini kısarak çevreye göz gezdirmişti. Her hangi bir ses duymak için kulaklarını dört açarken bir elini beline koymuştu. Eğer biri onu burada tek başına görürse bu onun sonu olabilirdi. Çünkü burada kızlar tek başına evden çıkarsa arkasından çıkmadık laf kalmazdı. Dışarı çıksa adı kötüye çıkardı kızların. Evde otursa kusurlu olurdu. Kahkaha atmayı çok seven biri olsa da sokakta kahkaha atamazdı yine. Gözlerini devirirken alışık olduğu sesi duymasıyla daldığını anlayarak omzunu dikleştirmişti.

At nallarının yerde çıkardığı o ses kulaklarına dolmaya başladığında dudakları iki yana kıvrılmıştı.
Beyaz renkteki at tam karşısında şaha kalkarak durduğunda atın üstündeki beden yavaş ve rahat şekilde aşağıya atlamıştı.

"Yolumu gözlemeyi ne zaman bırakacaksın Lerzan?"

"Sanırım hiçbir zaman!"

Arkadaşının verdiği cevapla gözlerini deviren genç kız atının yelesini okşayarak alnını öpmüştü. Kehribar rengindeki gözleri arkadaşının kahverengi gözleriyle buluştuğunda suratındaki ciddi ifade anında kaybolmuş yerini sıcak bir gülümsemeye bırakmıştı.

"Bugün nasılsınız Lerzan Xanım?"

"İyiyim merak etme Roşen'im. Sabah size gelmiştim ama Ruken Sultan atını alıp çıktığını söyleyince buraya geldim ben de"

Roşen başını salladığında eve doğru yürümeye başlamışlardı. Ara sokaklardan geçerlerken ikisi de sessizdi. Her daim konuşan Lerzan şimdi sesini bile çıkarmıyor dudaklarındaki bastıramadığı gülüşüyle yere bakıyordu.

Roşen hemen yan tarafında onlara uyum sağlayarak yürüyen atı Meran'a bir bakış atarak omzuyla arkadaşının omzuna vurmuştu yavaşça.

"Kız? Gözlerin neden sürekli yerde senin? Paranı falan mı düşürdün? Sabahtan beri pişmiş kelleler gibi sırıtman da gözümden kaçmıyor bilesin!"

Kahverengi gözlerini arkadaşına kaldıran Lerzan biçimli kaşlarını çattığında öfkeli görünmek istese bile başaramamış gülümsemişti tekrardan.
Sesli bir şekilde iç çektikten sonra gözleri parlamıştı.

"Sabah sana gelirken onu gördüm. Uzaktan görmem bile şu kalbimi yerinden sökmeye yetti Roşen. Ne ara böylesine tutuldum bilmiyorum. İçimde garip bir heyecan var şimdi bile."

Lerzan'ın yanakları al al olurken kelebekler uçmaya başlamıştı tam karnında. Babasının tarlasına giderken görmüştü Bahram'ı. Siyah atının üstünde o kadar asil görünüyordu ki. Onu sevmemek ölüm gibi olurdu. Yanından geçerken göz göze gelmişlerdi. Lerzan ise gözlerini ondan kaçırırken kalbini ona verdiğinden bir haberdi. İlk görüşte etkilenen kızlardan değildi elbette. Ama onu görür görmez yüreğine ılık ılık işlemişti.

KATRE-İ AŞK  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin