9.BÖLÜM

7.3K 502 163
                                    

Mutluluğa koşmaya korkuyorum,
Çünkü ne zaman mutluluğa koştuysam,
Hayallerimin ayaklarını kırdım...

Katre-i Aşk Zamanı⬅♥♥♥

Hani bir kuşun kanadı kırıldığında canının acısıyla çırpınırdı ya. Çırpınırsa acısı geçecekmiş gibi kanatlarını yere çarparak daha çok canını yakardı bilmeden.
Kurtulmayı ümit ederdi işte.

Tıpkı canı yanan bir çocuğun ağlaması gibi.
Ağlayınca geçer miydi acılar?
Geçmezdi. Acı yanına bâki kalırdı gözyaşları gözlerden aksa da.

Şimdi karşısında bir kadın vardı adamın. Kanadı kırıktı. Her canı yandığında çırpınıyor en çok kendine zarar veriyordu o küçük kadın.
Gözlerinde yaşlar dinmiyordu mesela.
Bir kez güldüğünü görmemişti. Gerçi nasıl gülebilirdi ki?

Adamında canı yanıyordu ama güçlü durmak zorundaydı. Eğer güçlü durmazsa bu evlilik çöküntüye uğrardı. Hayatları yanmıştı ama kader onları birleştirdiyse bunu sürdürmekten başka çaresi yoktu.

Gülizar denilen kadının ağzından çıkanlarla sarsıntıya uğramıştı genç adam. Sol yanı aylar sonra ilk defa, yeniden çırpınmaya başladığında küçük kadının şokla açılan kahverengi gözlerine bakmıştı.
O küçük kadından çocuğu olacaktı.

Hisleri işin içine karıştırmak istemiyordu çünkü eğer karıştırırsa hiç tanımadığı birine dönüşürdü. Bunu biliyordu.

Kadın namustu oralarda. Eğer bir kadın bir adamın himayesine girerse o adam kadını kanatlarının altına alır namusuna gözü gibi bakardı.
Begzad Karacan asil bir yüreğe sahipti. O, emanet edilen kadına gözü gibi bakmazsa ne yüreği rahat ederdi ne de adamlığı.

Ona emanet edilen kadın, sevdiği kadının en yakını, çocukluğu olmuştu.
Şimdi kim kızabilirdi bu adama?
Zaten en büyük yarayı almışken sol yanına, o emanetinin yarasıyla ilgileniyordu. Aynı yarayı taşıyordu ikisi de.

Şimdi esip gürlese, karşısındaki kanadı kırık kadının kalbini de kırsa eline ne geçecekti?
Eskisine dönecek miydi her şey?

Annesi Sare Hanım el açıp dualar ederken Gülizar ve diğer kadını da alarak çıkmıştı.

Şimdi ikisinden de çıt çıkmıyordu. Genç adam bir anda kasılan bedenini zapt edemezken gevşemek adına derin nefesler almıştı.
Ne diyebileceğini bilmiyordu. Ne demesi gerektiğini, nasıl tepki vereceğini...

Yavaş adımlarla yatağın kenarına oturduğunda küçük karısının nasıl da irkilip geri çekildiğini fark etmişti.
Dolgun dudakları bunun üzerine üste doğru kıvrılırken başını öne eğerek saçlarını karıştırmıştı sertçe.

"Bu durumda ne söyleyeceğimi bilmiyorum" demişti ne kısık ne de yüksek olan kadife gibi ses tonuyla.
Yatakta, yüzü solgun karısına dönerek kahvelerine dikmişti deniz mavisi gözlerini.

"Ulan çocuğum olacak ama ben ne diyeceğimi bile bilmiyorum!"

Kadının kollarını tutarak kendine çekmiş nefesini yüzünde hissedene kadar yaklaşmıştı.

"O kadar kırık bakıyorsun ki! Kendi acınla uğraşacak zaman değil diyorum kendime. Vazgeçiyorum kendimden! Bu kadın iyi olsun, bu kadın tekrar gülsün, bu kadın benim emanetim! Aynada kendime bakamazken sana bakıyorum ben Lerzan!"

"Sus!" diye neredeyse haykıran Lerzan ağlamaya başlamıştı çoktan.

"Biliyorum. Kahretsin ki biliyorum! Ne kadar çabaladığını, beni kırmamak için yarana tuz bastığını, ben ağlarken kendini unutup bana kollarını açtığını her şeyi! Ama yapamıyorum işte." Hıçkırdı kadın. Gözlerindeki yaşlar yanaklarını yıkamışken, gözleri kocasının gözlerindeyken hıçkırarak ağlamaya devam etmişti. "Şurama" dedi elini kalbinin üstüne bastırırken.

KATRE-İ AŞK  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin