15.BÖLÜM

7.2K 584 415
                                    

300 yoruma ulaşmadan yeni bölümü yazmaya başlamayacağım duyurulur.

Yara üstten kapanır.
Sızı içerden dinmez...

Katre-i Aşk Zamanı⬅♥♥♥

Kimse bilemezdi. Kimse kimseyi anlayamazdı. Tüm o 'anlıyorum'lar yalandı. Konuşmak kolaydı. Kimse başına aynı şey başına gelmeden anlayamazdı.
Onlar için konuşmak çok daha kolaydı. Çünkü konuşmaktan başka hiçbir şey yapamazlardı.

Kadın evliydi. Çocukluk arkadaşının gönül verdiği adamla evlendirilmişti.
Bu bazılarına göre yanlıştı. Bazılarına göre ise mecburluktu. Diğerlerine göre ise tamamen kaderdi.

Kime göreydi bu yanlışlık? Neye göreydi?

Yüzyıllar boyunca bir evde tek bir kişinin sözü geçerdi. Bir baba bir evde ne derse o kelimeler hükmünü sürerdi.

Ailenin büyüğü bir karar vermişse eğer buna karşı çıkmak olanıksızdı. Büyük bir ayıptı bu! Belki bu anlayış bir sürü hayatı karartmıştı ama onlara göre doğru olan buydu. Elden bir şey gelmezdi. Gelemezdi.

Lerzan da babasına karşı çıkmak istemişti de ne olmuştu? Sonuç olarak eline ne geçmişti? Babası tarafından yere itildiğinde sonucu avuç içlerinde oluşan tahrişti.

Lerzan, avuç içlerinde oluşan o yaraya hayallerini gömmüştü.

Kalbinde başkasının adını taşırken giymişti gelinliğini. Hayallerindeki adamı, odasına gömerek çıkmıştı kapıdan. Ona verilen hayata adım atarken içi acıya acıya girmişti gelin olduğu konağın kapısından içeriye.

Sonra bir şekilde alışmaya başlamıştı. Kocasıyla arasındaki ilişki saygıydı.
İkisi de birbirlerinin hayatını biliyorlarken o konuyu açmaktan kaçınıyorlardı.
Açınca ne olacaktı?

'Ben seni değil başkasını seviyorum!' dese. 'Seninle istemeyerek evlendim!' dese? Aralarında, saygıyla oluşan o incecik ipi de koparacaklardı.

"Ben onun ömür boyu yüzüne bakacağım." Dedi ve güldü Lerzan.

"Ömür boyu bakacağım adamın kalbini neden kırayım? Hem de paramparça olmuşken?"

Gözleri dalgınca sobada yanan odunlara takılmışken, kendi kendine konuşmaya başlamasını yadırgamıyordu artık.
İnsan yalnızken en büyük sığınağı yine kendisi oluyordu.

"Biz çok büyük bir imtihanın içindeyiz bebeğim. Dostumu kaybettim, onun yerine Begzad'ı verdiler."

Karnını okşadı yavaşça. Begzad Karacan anlayışlı bir adamdı. Öfkesi saman alevi gibiydi. Aniden sinirlenip kırsa da sonunda hep yine kendi pişman oluyordu.

"İlk başta korkmuştum biliyor musun? Ne de olsa baban başkasını seviyordu ve benimle zorunluluktan evleniyordu. Bana çok kızar, sinirini benden çıkarır sanıyordum."

Dudakları alaylı bir gülüşle kıvrıldığında, oraya yuva kuran acıyı göz ardı etmişti.

"Ama baban adam gibi biri çıktı. Yaramı, yarası saydı. Böyle mi oluyormuş yani? Aynı acıdan müzdarip kişiler yan yana geldiğinde yaralarını yine birbirleriyle mi kapatırlar?"

Sol gözünden bir damla gözyaşı düştüğünde, dudaklarında hâlâ bir gülümseme vardı.

Bahram.

Şimdi onun için en yanlış kişiydi.
Evliydi ve yakında çocuk sahibi olacaktı.
En yakın arkadaşının kocasını düşünmek onu basit bir insan yapmaz mıydı?

KATRE-İ AŞK  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin