Park_Jimin: Sen de uyursan iyi edersin. (Gönderildi)
Sabah uyandığımda gördüğüm mesajla yüzümde bir tebessüm oluşmasına mâni olamadım. Son olarak bu mesajı yazmıştı. Sadece bu mesajı. Hâlâ konuşuyorduk onunla. Bana da diğerlerine yazdığı gibi tersleyecek sanmıştım ancak öyle olmamıştı. Neden böyleydi bilmiyordum ama benimle konuşuyordu, konuşmaya devam ediyordu.
Park Jimin, gittiğimiz Üniversite'de kızlar tarafından ilgi gören ama o kızlara ilgi vermeyen biriydi. Bu huyundan nefret ediyordum, hem de çok nefret ediyordum. İnsan seveceği, aşık olacağı insanı seçemezdi. Ben de seçmemiştim. Eğer o gün onun sesini duymasaydım belki de aşkı hiç tatmayacak biri olarak kalacaktım.
Okulda haberler hızlı yayılırdı. Hatta konu Park Jimin ve onun arkadaşları ise insanlar bu konu da oldukça hızlıydı. Ve insanlar bu haberler hakkında konuşmayı, kısacası halk dilinde dedikodu yapmayı severdi. Ben, öyle insanların aksine sevmiyordum. Çünkü o duruma düşen kişileri anlıyordum, benim gibiydiler. Onlar da seviyordu, benim gibi. Onlar da kalbine söz geçiremiyordu, benim gibi. Birbirimize bir nebze de olsa benziyorduk. Lâkin hayatlarımız, kişiliklerimiz, karakter yapımız, düşüncelerimiz, fikirlerimiz, kaderlerimiz farklıydı.
Ve o beni, ona yazan insanlardan ayrı tutuyordu.
Ben buna inanmıyor, inkar ediyordum. Her insan kendi içinde farklıydı ve bana göre her insan özeldi.
Bu dedikodular genellikle Park Jimin'e kızlar tarafından yazılan aşk itirafları ve Park Jimin'in onlarla nasıl dalga geçip, eğlendiği hakkındaydı. Bunlar insanlara malzeme oluyor, o gün gülmelerini sağlıyordu. Bu gibi dedikoduların çıkmasına malzeme sağlayan mesajlar Instagram, Snapchat gibi sosyal medyalardan yazılıyordu. Jimin Instagram'da baya bir ünlüydü. Ve tek bizim okuldaki kızlar değil, başka tanımadığımız insanlar bile ona yazıyordu. Ama o hep aynıydı, pek cevap vermiyordu böyle kişilere. Verirse bile eğlenmek amaçlı veriyordu. Onun insanlara gösterdiği yaşam tarzı tek eğlenceydi.
Ben ona böyle sosyal medya hesapları haricinde WhatsApp'tan yazmıştım. Jennie belki ararsın amacıyla sevgilisi Yoongi'den Jimin'in telefon numarasını alıp bana vermişti. Vermemişti, direk telefonuma kaydetmişti. Bana sormadan yapmıştı.
Ve kaydettiği günden beri kalbim sürekli bana ona yazmam gerektiğini söylüyordu. En sonunda kendimi tutamamış, ona yazmıştım. Bana cevap vereceği aklımın ucundan dâhi geçmemiş, hatta yarın gizli olarak kendimi dedikodularda duymaya bile beklemiştim.
Ancak öyle olmamıştı. O mesajları yazdığımın ertesi gün kendimle ilgili hiçbir haber, dedikodu duymamış, Jimin'e WhatsApp'tan biri yazmış muhabbetleri geçmemişti.
Açıkça konuşmam gerekirse şaşırmıştım. Baya bir şaşırmıştım hatta. Ve itiraf etmem gerekirse bundan cesaret alarak ona yazmaya devam etmiştim.
Her şey böyle başlamıştı...
Dün gece bana yazıp, gönderdiği mesajlar sırasında kitap okurken uyuya kalmıştım. Telefonumdan gelen bildirim sesi ile uyanmış, gelen mesajı kontrol etmiştim. Annem yurtdışında çalışıyordu, bu yüzden ondan gelmiş olması düşüncesine kapılıp mesaja bakmıştım fakat öyle olmamıştı. Mesaj annem değil, Jimin'dendi.
Bildiğim gibi içmiş, o kafayla bana o tür mesajları yazmıştı. Park Jimin hakkında çoğu -baya bir hatta- şey biliyordum. Bu saatlerde içmek onun favorisiydi, bunu biliyordum mesela. Ve kafası bozuk olduğu zamanlar içerdi, bunu da biliyordum. Ancak içmesinin sebebi ben miydim, işte buna bir cevabım yoktu.
Ben olmamalıydım. Muhtemelen ben değildim ama attığı mesajlara bakarsa bütün oklar beni gösteriyordu. Ne yazık ki beni gösteriyordu ve ben, o okların gösterdiği kişi olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unobtrusive • jirosé
FanfictionOna olan bağlılığımı içimde yaşayacağımı zannediyordum. Ancak duygularım kendini ele vermeye başlayınca dayanamamazlık hissiyle kavruldum, ona mesaj attım ve belki de hayatımda yaptığım en delice şeyi gerçekleştirdim. Fakat bütün bunlara rağmen beni...