24 Mayıs 2016...
Aradan bir yıl geçmişti. O günden bu yana bir yıl olmuştu. Gülümsüyordum, gülümsememi durduramıyordum.
O günden önce davrandığım gibi normal bir şekilde evden çıkmış, yürümeye başlamıştım. Onu tanımadan önceki hayatım koşuşturmalıydı. Dersler, kütüphane, arkadaşlara zaman ayırma. Beni bir miktar yoruyordu ancak şikayetim yoktu. Asla şikayet etmemiştim, halimden memnun biriydim.
Okula varınca dersime girmiş, dersim bittikten sonra bahçede kahvaltı yapmıştım. İnsanların yüzünü gülümsetecek bir Güneş hakimdi havada. Güzeldi ancak bana göre değildi.
Masaya koyduğum telefonum ötmüş bana mesaj gelmişti. Masada duran telefonu alarak kimden geldiğine bakmıştım. Beklediğim kişidendi.
Kimden; Jendeuk
Dersimiz uzayacak gibi, bizi bekleyebilir misin?
Kime; Jendeuk
Sorun olmaz, beklerim.
Kimden; Jendeuk
Okulun içinde de bekleyebilirsin. Hem gelmediğin bir okula göz atmak istersin, değil mi? :)
Kime; Jendeuk
Peki Jennie, peki...
Diye yazmış ve göndermiştim. Yüzüme bir gülümseme konmuştu. Jennie o zamanlar bile yanlış seçim yaptığımı yüzüme vurgulayan biriydi, bu konuda hep aynıydı, hiç değişmemişti. Aldıklarımı bitirdikten sonra oturduğum yerden kalkmış, Jennie, Jisoo ve Lisa'nın okuduğu bölüme, onların okuluna yürümeye başlamıştım.
Aynı üniversitede olmamıza rağmen üniversitenin içinde bir sürü binalar vardı. Bu binalar kendi bölümüne göre ayrılıyordu; edebiyat, sanat, fen gibi. Sanat bölümünü gerçekten merak ediyordum, bu okula geldiğimden beri içimde orayla ilgili bir merak vardı. Ancak orayı görme isteği... Beni heyecanlandırmıştı. Kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Müziğe tutkulu biriydim. Müzik ve edebiyat olmadan yapamam, yaşayamazdım.
Okula girdiğim zaman sanki hiçbir şey olmayacak gibi normal bir şekilde yürüyordum. Yürümeme devam ederken etrafımı inceliyor, ağzım o şeklinde açılıyor, hayran kalıyordum. Evet, bina çok güzel ve özeldi. İçinde ruh barındırıyordu. Benim isteyeceğim ruhlardan birini barındırıyordu. Bu okula gitmek isterdim ancak beni alırlar mıydı, bilemiyordum. Ses konusunda kendime çok fazla güvenen biri değildim. Söylemeyi seviyordum işte, söylerken kendimden geçmeyi, söylerken içimde yarattığım Dünya'ya atım atmayı.. seviyordum. Ancak alsalar bile gidebilir miydim orasını bilemiyordum. Edebiyat bölümünde olmak bana babamı hatırlatıyordu. Sanki o yanımdaymış gib hissettiriyordu. Ayrıca kitapları çok seven biriydim. O yüzden hiç emin değildim.
Koridor boyunca yürümeye devam etmiştim. O sıra kulaklarıma kuşlar kadar nazik bir melodi dolmuştu. Kulaklarımı dolduran ses beni kendine çekmiş, büyülemişti. O sese doğru yürümüştüm. Ses kulağıma daha keskin ulaşırken sol tarafımda duran kapıdan geldiğini anlamıştım. Kapı biraz aralıktı, içeriye vuran güneş kapının aralığından yeri aydınlatıyordu. Nefesim kesilmişti, vücudumu oynatamıyordum. Bedenim kendinde değildi, sadece sesi dinlemeye odaklanmıştı.
O ses benim kalbimi titretmişti. O ses benim kendimden geçmeme yarar sağlamıştı. Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamayan ben ilk defa böyle olmuştum.
İşte her şey o sesle başlamıştı. Söyleyene dikkat etmemiştim, sadece orada durmuş, o sesi dinlemiştim. Bana huzuru vermişti. Sesi beni etkilemişti. Sesin tınısı kendimden geçmeme olanak sağlamıştı. O gün orada duyduğum o sese aşık olmuştum. Evet, aşık olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unobtrusive • jirosé
FanfictionOna olan bağlılığımı içimde yaşayacağımı zannediyordum. Ancak duygularım kendini ele vermeye başlayınca dayanamamazlık hissiyle kavruldum, ona mesaj attım ve belki de hayatımda yaptığım en delice şeyi gerçekleştirdim. Fakat bütün bunlara rağmen beni...