3.2

4.6K 361 82
                                    

Şapkamı başıma geçirirken gözlerim saate takıldı. Öğleden sonraydı, saat 2'ye geliyordu. İçimden derin bir nefes aldım. Geç kalmamıştım, daha evden çıkmamıştı. Hırkamı üzerime geçirdim. Ardından siyah spor ayakkabılarımı da giydim. Çanta taşımayı sevmezdim. Küçüklükten gelen bir şeydi ve hiçbir zaman dışarı çıkarken yanıma çanta almazdım. Okula giderken bile kitaplarımı elimde taşırdım. Fakat çok fazla ağır yüküm olduğu zaman almak zorunda kalıyordum maalesef. Evin anahtarını hırkamın ceplerinden birine koyarken telefonumu elime aldım. Kapıyı açarak evden çıktım.

Gözlerimi kapatarak temiz havayı akciğerlerime doldurdum. Çoğu insanın aksine kapalı havaları seven birisiydim. Güneşli havaları pek fazla sevmez, o günlerde dışarı çıkmaktan kaçınırdım. Güneş bana göre değildi. Ben yağmuru seven bir insandım, Güneş'in yerine yağmuru tercih edenlerdendim.

Ve bugün hava kapalıydı. Böyle bir güne denk gelmesini çok sevmiştim, çünkü işime yarayacaktı. Mayıs ayının ortasındaydık. Havanın böyle olmasına şaşırıyordum ancak işime gelirdi, şikayetim yoktu, asla olmazdı.

Sol tarafa döndüm, adımlarımı atarak yürümeye başladım. Bugün günlerden Cumartesi'ydi. Her hafta bugünleri dışarı çıkardı. Nereye gittiğini biliyordum. Gerçek kişiliğini ortaya çıkarma vaktiydi. Ve ben de onu takip edecektim, her cumartesileri yaptığım gibi.

Adımlarımı durdurdum. Şapkamı gözüme iyice örterek karşımdaki evi izlemeye başladım. Birazdan buradan çıkacaktı. Evin kapısı açıldığı an göz açıma o girdi. Şapkamın altından ona bakmaya başladım. Sarı saçları bu havada güneş gibi parlıyordu. Üstüne beyaz, mavi renklerinde kareli bir gömlek giymişti. Bu gömleğin altında beyaz bir tişört vardı. Altına ise kot şort giymeyi tercih etmişti. Hava soğuk değildi ancak çok fazla sıcakta değildi. Sadece normaldi, insanı sıkmayan bir havaydı. Dudaklarıma bir gülümseme yerleşti. Evi kilitleyerek anahtarını kot şortunun arka ceplerinden birine koydu. Saçlarını sağ eliyle arkaya attı. Bu onun alışkanlıklarından biriydi. Her zaman bu hareketi yapar, bu hareketten kaçınmazdı.

Sağ bacağını oynatarak adımlarını atmaya başladı. Onunla birlikte ben de onu takip ettim. Yalnız aramızda bir yol vardı, ben onun karşısındaydım ve bir, iki adım uzağındaydım. Onu geriden takip ediyordum.

Bugün kendisi olacaktı. Sadece kendisine zaman ayıracaktı. Ve birine, birilerine. Bu yaptığı aklıma geldikçe içten gelen gülümsememi durduramıyordum. Onu sadece dışarıdan izleyen biri ondan bunu beklemezdi, asla beklemezdi. Onu böyle biri olarak görse inanmaz, şaka sanırdı. Ancak şaka değildi, gerçekti. Benim çok sevdiğim bir gerçekti.

Sağ tarafına döndüğü zaman kendi solumu, sağımı kontrol ederek karşıya geçtim. Bu sefer aynı kaldırımdan yürüyorduk. O benim önümdeydi, ben onun arkasındaydım. Her cumartesi bu böyleydi. Ancak o beni fark etmemişti, ruhumu bile duymamıştı. Bugün yapacağı şeylere o kadar odaklanmıştı ki duymazdı, duymamıştı hep olduğu gibi.

Birkaç adım attıktan sonra adım atmayı kestim, bedenimi durdurdum. Bir yere girmişti, bir dükkana. Oyuncakçıya.

Dükkanın camının önünden bedenimi biraz ortaya çıkararak ona baktım. Parayı uzattı burada çalışan adama. Adamın kendisine uzatmış olduğu 6 poşeti eline aldı. Teşekkür ederek oyuncakçıdan çıktı. Çıkarken bedenimi geri çekmiş ve şapkamı eğmiştim. Yürümeye başladığında adımlarımı atarak arkasında kaldım. İşte en sevdiğim kısım geliyordu.

Biraz daha yürüdükten sonra karşıya geçti ve durdu. Ben hâlâ karşı taraftaydım, ona bakıyordum. Derin bir nefes aldığını gördüm. Gülümsemesini yüzüne yerleştirerek elinde tuttuğu poşetlerle birlikte içeri girdi.

unobtrusive • jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin