Medya; Kris Allen - Falling Slowly
Annem babamdan sonra çok değiştiğini iddia ediyordu. Hayatında çok fazla değişiklikler olduğunu, kimseye güveni kalmadığını vurguluyordu. Ve ben ergenlik çağının başındayken yani 13 yaşıma yeni basmışken bana sürekli, "Erkekler aptal varlıklar Roséanne Chaeyoung, erkekler aptal. Onlar bizim sevgimizi hak etmiyor, asla hak etmiyorlar. Bir erkeğe aşık olma kızım, aptallık yapıp bir erkeğe aşık olma." diyordu. Küçüktüm işte, aksini söyleyemiyordum. "Anne herkes aynı değil, insanlar farklı." diyemiyor, düşüncelerimi ona yansıtamıyordum.
Fakat bir süre sonra anneme katılmaya başlamıştım. Lise ortamına girdikten sonra bu konu hakkında fikirlerim değişmişti. Konuşmak yerine gözlem yapmayı tercih edenlerdendim. Ve gözlerimlerime göre annem dediklerinde çok haklıydı, erkekler aptallardı. Hem de çok aptallardı. Ve bizi, biz kadınları hak etmiyorlardı.
Bu fikrim üniversiteye başlayana kadar aynı kalmış, değişmemişti. Hatta o zamanlar düşünce şeklim yüzünden Jennie ile tartışıyor, benim fikirlerimi değiştirmeye çalışıyordu. Ancak başarılı olduğu söylenemezdi, dediğim dedik biriydim ve her zaman o haksız çıkıyordu. "Göreceksin Chae," diyordu bana o zamanlar. "Fikrin değişecek, bizzat sen değiştireceksin; hem de bir erkeği severek."
Söylediği bu cümleler bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu, kaale almıyordum. Fakat haklıydı, Jennie dediklerinde haklıydı ve ben üniversiteye geçene kadar haklı olduğundan bi'habersiz yaşıyordum ileride neler olacağını bilmeden.
Aptal olmuştum. Evet, annemin deyimiyle bir aptallık yapmıştım. Bir erkeği sevmiştim. Kendimden geçerek bir erkeği sevmiş, bunun önüne geçememiş; kendimi durduramamıştım.
Ona olan ilk ilgim sesi ile başlamıştı. Bir erkeğin sesinden etkilenmiştim, bir erkeğin sesi beni kendine çekmişti. Ve bu ilgi sesinden etkilendiğim adamı tanıyarak aşka dönüşmüştü, o içime işlemişti. O artık ben haline gelmişti.
Eğer şuan 17 yaşımla konuşmuş olsaydım benim karşıma geçerek bana bağırırdı. "Aptalsın sen, koca bir aptal! Bir erkeği sevmekte ne demek Chaeyoung? Kendine gel!"
Haklıydı, çok haklıydı hatta ama ondan vazgeçemiyordum. Denemiştim, ondan vazgeçmeyi ve onu unutmayı denemiştim ancak olmamıştı, hiçbir işe yaramamıştı.
Şimdi geldiğimiz konum ise çok daha tuhaftı. Aşık olduğum adam aşkıma karşılık veriyordu. Kendi içimde imkansızlık diye adlandırdığım o artık imkanlı hale gelmişti. Aşkıma karşılık beklemeden sevmiştim ve şuan oluyordu, birbirimize karşı aynı hisleri paylaşıyorduk.
Sözlü olarak bir şey demesekte her şey apaçık ortadaydı, benim onu sevdiğimin haricinde.
Benim Roséxchae olduğumu ve onu sevdiğimi bilmiyordu. İşte bu sorun aklımı çok kurcalıyordu, ne yapacağımı gerçekten kestiremiyordum. Onu bu bilinmezliğin içinde bırakmaya uzun süre devam edemezdim.
"Bu böyle gitmez Rosé, ona gerçekleri anlatmalısın. Kim olduğunu, neler yaşadığını daha doğrusu neler yaşadığınızı anlatmalısın. Gerçeği değiştiremezsin ve gerçeği bilmeye hakkı var." Kızlarla okul bahçesinde her zaman ki oturduğumuz yerde oturuyorduk. Kızlara şu son günlerde başıma gelenleri anlatmıştım. İlk başta şaşırsalar da sevindiklerini belli etmiş, bunu beklediklerini söylemişlerdi. Evet, sanırım bir tek ben beklemiyordum.
"Biliyorum," dedim Jennie'ye karşı. "Ama... Yapamıyorum yani olmuyor. Denedim Jennie, ona anlatmaya denedim fakat olmadı, bir türlü olmadı." Yüzümü asmış bir şekilde kızlara bakıyordum. "Ne yapacağımı bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unobtrusive • jirosé
FanfictionOna olan bağlılığımı içimde yaşayacağımı zannediyordum. Ancak duygularım kendini ele vermeye başlayınca dayanamamazlık hissiyle kavruldum, ona mesaj attım ve belki de hayatımda yaptığım en delice şeyi gerçekleştirdim. Fakat bütün bunlara rağmen beni...