~Bölüm 12~

869 93 20
                                    

Muzik: Skylar Grey words

*Martin*      
Umudumu yitirmemeliyim, pes edemem! ne olursa olsun Jasmine' i aramaktan asla vazgeçmem.

Dağ evinden çıkıp ormana doğru dağıldık, ağaçtan başka birşey yoktu daha derine gidince de sadece ağaçlar sıklaşıyordu.
Hava kararmaya başladığında ormandan çıkıp tekrar dağ evine döndük.

-sakin olun kötü birşey olmuş diye düşünmeyin o kanlar belkide kırık camları toplarken olmuştur evde de yara bandı bulamayınca -  
Elsa'nin sözünü sinirle kestim ne sacmaliyordu bu kız böyle
-Yani! sırf bu yüzden kilometrelerce uzağa yara bandı mı almaya gidicek saçmalama Elsa.

Hem öyle olmuş olsa
bize sorar haber falan verir-
Diğerleri de bana katıldıklarını belli ettiler.
Elsa hızlıca ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü ve evden çıktı.

*Elsa*  
Öğrenmeliyim,
Telefonumu cebimden çıkarıcakken ellerimin titremesi yüzünden biraz zorlandım sanırım bunu yapmak istediğimden pek emin değilim ama öğrenmem gerek o yüzden onu aramaya mecburum çünkü sadece ondan öğrenebilirdim.

*jasmine*                            
-Takıntıların falan mı var başkalarını başından aşağı bi kova su dökerek uyandırmak gibi-      
Kaşlarim çatık bi şekilde sorduğum soruya cevap bekliyordum.
Bana bakmaya devam ederken başını yavaşça sağa sola salladı.

Oturduğu yerden kalkıp bana doğru gelmeye başladı ama hayır geri geri gidip ondan korktuğumu belli edemezdim ya da ondan korkmadigimi anlaması için geri gitmemeliydim.

-Bu senin kadar saçma ve gereksiz soruna cevap vericeğimi sanmiyorsundur umarım-     
Sensin saçma! ve gereksiz!
Dibime gelip üzerime doğru eğildi gözleri, gözleri yine çok sert bakıyordu.

Korkuyla dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırmaya başladım. Bi an gözleri dudaklarıma kaydı sonra hemen tekrar gözlerime baktı ve saçımdan tutup sürüklemeye başladı
-Aaah-  
Yine beni dövdüğü şu odaya getirdi. Yine mi aynı şey olacaktı.

Odaya girdiğimizde beni bi köşeye firlatmıştı.
-Karşımda bu halde olman beni yeterince tatmin etmiyor - 
Yürürken dedikleri karşısında sinirle gülüp başımı yerden kaldırdım
-Biliyorsun ki ben ölürsem kardeşin geri gelmiycek -       

Gözlerinin rengi koyulaşmaya başlamıştı sinirlenicegini biliyordum zaten hep sinirliydi ama yinede bunu bilmesi gerekiyordu aslinda biliyordu da ama kabullenmeliydi ancak o zaman intikam almaktan vazgeçerdi.

-Biliyorsun ki sen ölmessende geri gelmiycek-
Evet biliyordu ama intikam onu ellerinin arasına almıştı bile umutsuzca başımı önüme eğdim.
-Ama benim hala yanmaya devam eden canım kadar seninki de yanacak!- 

Hickirmasaydim ağladığımın farkında bile olmayacaktım.
-Üzgünüm-      
Fısıltı gibi çıkan sesimi duydu mu bilemiyordum.
Zaten hiçbirşey bilmiyordum bilseydim o gün polisleri de çağırırmıydım sanki.

Sinirle elini saçıma daldırı ve çekti
Bense sadece kendimi sıkıyordum.
Gözü dönmüş gibiydi yine ama ben de bilerek yapmadığım şey için bunlari yaşamayı haketmiyorum.

-Sakin ol bi anlık öfkeyle beni öldürürsen senin ki kadar canım yanmaz.-
Iyice damarına basıyordum ama o da bi anlık öfkeyle haraket edip bunca yıldır kurduğu intikamini gerçekleştiremezdi. Ve yaşadığım sürece bi umudum olurdu kurtulmak için.

-Sen acı çekiceksin meram etme! bana yalvarıcaksın bana beni öldür, ölmek istiyorum ben diyeceksin! -
Ne olursa olsun ona beni öldürmenin zaferini tattirmayacaktim.
-Eğer ölmek istersem bunu isteyeceğim son kişi bile olamazsın!-

Tükürürcesine söylediklerimden sonra beni yerden kaldırdı ve sandalyeye bağladı artık hiç haraket edemiyordum.
-Hımm-        
Boynumda ki ve yanağımda ki yaralara bakıyordu sanki değerlendirme yapıyordu hangisinin durumu daha iyi falan diye heralde.

Cebinden bi çakı çıkardı ve boynuma yaranın olduğu tarafa yaklaştırdı
-N... ne yapiyorsun- 
Kekelemiştim, boynumdaki yara iyileşmeden yeni bi yara mı acicakti oysa ben hangisinin durumu daha iyi diye düşünüyor sanmıştım ki zaten niye böyle saçma bişey düşünsün ki sonuçta o şu bitkin, berbat, yaralı halimden bile tatmin değil.

Dudağımı ısiriyordum, bağırmamalıydım canımın yandiğini belli etmemeliydim ona.    
Dudağım kanamıştı ama o hala boynumdaki yaranın üstünden geçiyordu.
-İstediğin kadar kendini sık, canın yanıyor bunu benden gizlemeye çalışma çünkü beceremiyorsun -

Istemsiz kendimi saldım.
O da bıçağı boynumdan çekti, üstündeki kanları yanağıma sildi.
Bu nasıl bi psikopattı böyle!
Bu seferde yanağımda ki yaranın üstünden geçmeye başladı.

Gözlerimi kapatmıştım.
Göz yaşlarım yüzümden akan kanlara karışıyordu.
Birden daha derine bastirinca çığlığımı tutamadım, ağzımdan çıkan hıçkırıkları durduramıyordum.

Geri çekildi
-Ağlamayı kes sesini duymak istemiyorum-   
Elimde değildi ki
-Sana sesini duymak istemiyorum ağlamayı kes! dedim beni dinlemiyormusun lan sen -    
Bağırarak söylediklerinden sonra saçımı tutup geriye doğru çekti ve yine tokat attı.

Sandalyeyle birlikte yere düştüm, başımı yere çarpmıştım görüntü bozuluyordu gözlerimi kırpıştırdım,
bir kez daha gözlerimi açıp kapattım ama bi daha açamadım.
          

•SB.

ŞAFAKTAN GÜN BATIMINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin