~Bölüm 15~

824 81 11
                                    

Muzik: Sia  salted wound    

*Elsa*   
Karar vermiştim sonunda.
Gidicektim.
Odadan çıkıp aşağı diğerlerinin yanına inerken merdivenlerde onlara ne söylesem diye düşünüyordum.
-Ellieee-  
Diye seslendim ama cevap vermedi, bu sefer Katy' ye seslendim 
-Katy, nerdesiniz ya -     
Salon da yoktular. Katy ve Ellie' nin kaldığı odalara baktım ama orda da kimse yoktu. Aslında bu işime gelmişti evden ne bahanesiyle çıksam ki diye düşünmem gerekmiyordu.       

Hemen evden çıkıp verdiği adrese doğru gitmeye başladım.
Umarım hata yapmıyorumdur, umarım Jasmine'i ondan kurtarabilirim.

Şuan da tam dediği adresteydim. Önümde kocaman bi depo vardı ve etraf çok sessizdi. 

Taksiciye parayı verip indim.
Kapıya doğru yavaşça yürümeye başlarken takside gitmişti.
Ağır kapıyı zorla açıp içeri girdim.
Heryer tozdu ve bu öksürmeme sebep oldu.        

Yürümeye devam ederken deponun içini inceliyordum.
O sırada demir kapının arkasından bi ses duydum hızla geri dönüp kapıya gittim ve açmaya çalıştım ama kilitliydi, kilitlenmişti.
-Nickk -
-Nick sen misin? Aç şu kapıyı-
-Duymuyomusun açsana-   
Kapıya yumruklar atıyordum ama açan yoktu ya da takan.
-Lanet olsun!! NICKK-

Gözlerim doluyordu.
Hala kapıya vurmaya devam ediyordum.
Ellerim yumruk şeklindeydi başımı kapıya yaslayıp dizlerimin üstüne çöküp oturdum.
Son bir kez daha seslenip kapıya vurdum
-Nickk-   
Yutkunup ellerimi kapıdan çekip bacaklarımın üstüne koydum ve gözlerimi kapattım.
                    
*Jasmine*

Her yer karanlıktı, görebildiğim kadariyla ileride bir kapı vardı kapı biraz açıktı ve içeri cılız bi ışık giriyordu.
Yaklaşıp elimi kapının kulpuna koydum ve kendime doğru çektim.

Kapıyı açtığım gibi cılız ışık arttı, gözlerimi kapatmak zorunda kaldım.

Işık biraz daha azalınca kolumu gözlerimin önünden çekip gözlerimi açtım.
Adımımı attığım gibi boşluğa doğru düşmeye başladım.
Çığlık atıyordum ama sesimi duyamıyordum.

Gözlerimi bi daha açtığımda yerdeydim ve etraf sisle kaplıydı.
Yağmur yağıyordu her yer çamurdu ama üstümdeki siyah elbise tertemizdi yerden kalkıp yavaşça nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım.  

Yağmur daha da artmıştı ama ıslanmıyordum, üzerime düşüp de beni ıslatmayan yağmur damlalarını hissetmiyordum.

Birden istemsiz koşmaya başladım.
Durmaya çalışıyordum ama yapamıyordum.
Sonunda durabildigimde bi ses duydum
Sesin geldiği yere doğru yürümeye başladım.

Bu.. burası iki yıl önceki olayın olduğu yerdi.
Yine karşımda şu adamlar vardi ve biri delice başka birisini dövüyordu.
Geri geri gidip ordan uzaklaştım tıpkı iki yıl önce yaptığım gibi hızlı adımlarla giderken bi kız sesi dikkatimi çekti.

Ama bu ses  
Benim sesimdi.
Korku dolu sesle
biriyle konuşuyordum.
Ahh hayır! Polisler.
Hemen kendimin yanına gidip durdurmaya çalıştım.

Elimi telefonu tutan eline uzattım ama telefonu elinden alamamıştım. Tekrar denesemde elim elinin içinden geçiyordu ama başka birşey olmuyordu onu durduramamistim.
Çoktan polisleri aramıştı ve birazdan burda olurlardı.
Tekrar o adamların olduğu yere gittim.

-Abiiii-  
Birisi bağırıyordu
-Geliyorum abicim kurtarıcam seni dayan-    
Yerde bayılmak belki de ölmek üzere olan adamı döverken söyledikleri karşısında gözlerim doldu
-A..bii- 

Hayır hayır! O.. o ölmüştü.
Polisler de gelmişti kurtaramamisti işte kardeşini.
Arabadan inip onu kelepçelediler, polis arabasının yanında yine ben vardım.

Onu arabaya bindirmek için götürürlerken orda ki bana bakmıştı
Ama bakışlarindaki nefreti hissettim ve daha fazlasını birden gözden kayboldular ve yağmur tekrar yağmaya başladı bu sefer hissediyordum herşeyi hissediyordum ve bu çok ağır geliyordu.

Gözlerimi kapatıp kollarımı etrafıma sardım ve yere oturup sırtımı ağaca yasladım.

Boğazımda hissettiğim baskıyla gözlerimi açtım ve başımı kaldırdım.
Karşımdaydı hatta çok yakınımda yüzlerimizin arasında santimler vardı. 
Ve boğazımı sıkıyordu.
Ellerimi ellerinin üstüne koyup onu durdurmaya çalıştım.   

Tam pes etmiştim ki durdu ve benden hızla uzaklaştı.
-Ödeyeceksin- 
diye sayıklıyordu durmadan.
Yutkunup yavaşça ayağa kalktım ve ona doğru yürümeye başladım o da fark edince geri geri gitmeye başladı.

Gözlerimin içine bakıyordu ve hala aynı şeyi sayıklamaya devam ediyordu.
-Ödeyeceksin, ödeyeceksin ÖDEYECEKSİN!!-  
Diye bağırıp bana doğru silah doğrulttu ve ateş etti.    

Vurulmuştum ama hissetmemistim, yine de geriye doğru savruldum ve düştüm.
Kalbimin üstünden vurmuştu beni, büyük bi su birikintisi gibi kanım yerde birikmişti ve hala devam ediyordu.

Keşke bu kadar kolay olsa intikamı. Keşke bu kadar kolay olsa kardeşinin ölümüne sebep olmamın bedeli.
Keşke bu kadar kolay olsa bana yaşatmak istediği ölüm.

*Katy*    

Eve geri döndüğümüzde umudumu iyice kaybediyordum artık.
Her yerde Jasmine'i aradık, polislere de haber verdik ama birşey bulamamışlar.
Bıkkın bi nefes verip kendimi koltuğa attım.

Gözlerim dolu dolu diğerlerine bakıp
-Ne yapıcaz? günlerdir kayıp nerde ne halde kim bilir- 
Diye sordum.
Ellie yanıma gelip bana sarılınca bende ona sarıldım ve göz yaşlarımı tutmayı bıraktım.

Calvin de diğer tarafa oturup bana sarılınca Ellie kalktı
-Su getireyim-
Dedi ve mutfağa gitti döndüğünde kaşlarını çatmış suya bakıyordu.
-Suyun içinde ne var-
-ha ne? Yok bişey su işte-
-Ne düşünüyosun-
-Hiç, ben bi Elsa'ya bakayım.-

Başımı salladım.
Merdivenlerden çıktı ve 2 dakika sonra tekrar indi
-Noldu, odasında yok mu-
-Yok- 
Dedi telefonuyla birşeyler yaparken   
Sanırım Elsa'yı arıyordu. Telefonu kulağına koyup beklemeye başladı
-Aç, aç, hadi aç artık şu telefonu Elsa-

•SB.

ŞAFAKTAN GÜN BATIMINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin