Müzik: we the kings sad song
*Nick*
Planım gayet güzel ilerliyordu.
Elsa'yi Jasmine'i bıraktığım gün gece dağ evinin kapısının önüne bıraktırdım.
Ağaçların arasına saklanıp onları izledim.
Katy'nin çığlığıyla dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı.
Hepsinin gözlerinden akan acının yaşları beni sanki daha da güçlendiriyordu.Küçük şeytanın suratındakı ifadeyle alicagimi aldım ve orayı terk ettim.
Adamlarımdan birini yeni haber varmı öğrenmek için odama çağırdım.
Kapı tiklatildi
-Gel-
-Buyrun Nick bey-
-Bi haber var mı? -
Başını öne arkaya sallayıp konuşmaya başladı.
-Efendim, Dün gece ki olaydan sonra evi izleyen adamlardan öğrendiğime göre ölen kızın ikizi de kendini öldürmüş.-
Duyduklarımla tek kaşım havalandı.
Onlar farkında olmadan planımın kusursuz devam etmesini sağlıyorlardı.
Jasmine'e acı cektiriyorlardi, istediğim gibi.Beklediğim haberi alınca daha fazla burda oyalanmayip ayağa kalktım ve masanın üzerinde ki telefonumu alırken haberleri söyleyen adamımı da odadan çıkardım.
-Tamam, çıkabilirsin.-
Başını öne eğip arkasını döndü ve çıktı.Binadan çıkıp oraya gitmeden önce her zaman çiçek almak için uğradığım yere gittim.
-Hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olabilirim-
Güler yüzle yardım etmeyi bekleyen saçları aklaşmış yaşlı adama bikkinca bakıp
-Her zamankinden-
Dedim.
Parayı ödeyip ordan ayrıldım ve arabama atlayıp kardeşimin yanına sürmeye başladım.Mezarlığa girip Nina'nin olduğu yere doğru yürüdüm.
Mezar taşında ismini görmemle yüreğimdeki acı dayanılmaz bi hal almaya başladı. Elimdeki buketi toprağın üstüne koydum.
-Nina, abicim bak söz verdiğim gibi geldim yine. Çok özledim be bitanem çok...-
Derin bi nefes alıp yere oturdum. Bir elimle toprağını okşarken diğerini saçlarıma daldırmıştım.
-Herşey senin için, eğer ki hala yaşıyorsam bil ki senin için -İntikamını alabilmem için
-Kedileri çok seviyorsun biliyorum.
Doğum günün de aldığım kedi hala yaşıyor, merak etme ona iyi bakıyorum çünkü sana söz verdim güzelim pek anlaşamıyoruz ama -
Baş ve işaret parmağımı gözlerime bastırıp ağlamama engel olmaya çalıştım.
-Hatirliyomusun, küçükken saçlarını sadece bana taratırdın. Başkaları saçlarına dokunmak, okşamak istediklerinde kızardın-
Aklımda canlanan eskiler dudaklarımda buruk, acı dolu bi gülümseme oluşturdu.Saatler geçti, hava karardı bense hala yerde oturmuş kardeşimle konuşuyordum.
-Hoşçakal güzelim, söz kısa zamanda tekrar gelicem yanına. Şimdi gitmeliyim-
İntikamını almaya..
-Görüşürüz Nina...-Yerden kalktım ve arkami dönüp çıkışa doğru yürüdüm.
Mezarlıktan çıktığımda gök gürledi.
Arabaya kendimi attığım gibi de yağmur hızla yağmaya başladı.
İçimdekileri yansıtan gök gürültüsü ve şimşekler eşliğinde arabayı ikinci ziyaret noktama sürdüm.*Calvin*
Kafam çok karışıktı olanlari bir türlü anlayamıyorum. Aslında anlıyorum fakat kabullenemiyorum.
Ne demek ya biricik ikiz kankilerim öldü onlar nasıl ölür!
Tamam insanlar elbet bir gün ölücekler ama bu kadar erken ölmelerini asla istemezdim daha doğrusu ölmelerini...
Sinirle elimi saçlarıma daldırıp çektim.
Omzumda bi ağırlık hissettiğimde başımı kaldırıp kim olduğuna baktım.
David destek olmak istercesine omzumu sıktı ve oturduğu yerden kalkıp merdivenlere yöneldi sanırım Jason'a bakıcaktı.
Kim bilir ne halde şimdi. Tanrım!Derin bi nefes alıp mutfağa gitmek için ayaklandım.
Mutfağa girdiğimde Martin ve Jasmine masada karşılıklı oturuyorlardi.
Martin Jasmine'in aglayislarini durdurmaya çalışıyordu fakat Jas sakinlesicek gibi degildi en son pes edip elini sıkı sıkı tutmaya başladı.-Bu fazla artık, bunu yapmamalıydı-
Hıçkırarak ağlayışı arasından dediklerine Martin
-Haklısın-
Dedi ve derin bi nefes alıp konuşmaya devam etti.
-Bu kadar kısa sürede iki ölüm gerçekten çok ağır. Bunu yapmamaliydi-Jasmine'in bunu yapmamaliydi derken ki ses tonu biraz değişik geldi, nedenini bilmiyorum ama birden kim diye sormak istedim ve sordum.
-Kim, kim yapmamaliydi?-
Gözleri açılmış ve dudakları aralanmis bi şekilde başını kaldırıp bana bakmaya başladı.
Gözlerini birkaç kere kırpıp eski halini aldı ama bu sefer kaşlarını çatmıştı.
-Kim mi?-Güldü, sinirden güldüğünün farkındaydim elleri de titremeye başlamıştı.
Başımı salladım
-Evet kim diye sordum-
-Kim olabilir! Yine saçmalamaya mı başlıyorsun yoksa. -
Artık iyice supheleniyordum. Hissediyordum bi tuhaflık vardı.
Bakışlarım Martin i buldu şaşırmış ve anlamaz gözlerle bize bakıyordu.-Gerçekleri söyle Jasmine ne biliyorsun da bizden gizliyorsun!-
Çok net sormuştum ve bu soruya cevap vermezse şüphelerim doğru çıkıcaktı. -Tanrım! Çıldırmış olmalısın. Ne bilebilirim ki ? Şu halimi görmüyor musun hala olayın şokunu atlatamadim. -
Gözlerimi kısıp gözlerinin içine bakmaya başladım.Tedirgin gibi bi hali vardı birşeyler gizlemiyor olsa neden böyle olsun ki.
-Olayın şokunu atlatamadin demek. Elsa nin olayında sana sakindin dedim diye mi yoksa-
Bu dediğimle masanın üstündeki bardağı alıp hızla yere fırlattı
ve ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
-YETER KES ARTIK KESSS !!Aaaa!-
ellerini başının yanlarına koyup dizlerinin üstüne çöktü. Dinmemis olan gözyaşları daha da arttı bi yandan da vücudu baştan sona titriyordu.
-Jasmine-
Martin hemen yanına gidip onu kendisine getirmeye çalıştı ama o bunla uğraşırken Jasmine çoktan bayılmıştı.
-Güzelim, güzelim uyan...-
Onu kucakladi ve mutfaktan aceleyle çıktı.•SB.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAKTAN GÜN BATIMINA
Misteri / Thriller-Sen iyi olan hiçbir şeyi haketmiyorsun sen acı çekmeyi, ölmeyi hakediyorsun- Diyip büyük bi öfkeyle tokat attı başım sola doğru döndü kulağım çınlıyordu. -Ama sende yakınını, her şeyini kaybetmenin ne demek olduğunu öğreneceksin-