~Bölüm 26~

582 34 41
                                    

*Jasmine*       
 
Gözlerimi araladığımda boğazıma düşen yumru ile hala ağlıyordum. Yüzüm ıslaktı, hem terden hem de göz yaşlarım yüzünden.
Gözlerimi büyütüp kocaman açtığımda duvarları küflenmiş, boyaları soyulmuş,  rutubetli bir odadaydım.

Kapının gürültülü sesi ve yaklaşan  adım seslerini dinledim. Önümde beliren siyah botlar ile başımı yukarı kaldırdım. Olduğum yerde geri geri gitmek istesemde zaten duvarın dibindeydim.
Korkuyordum. Hemde çok,  o.. o katildi!
-Yaklaşma, uzak dur! benden. Ne istiyorsun?  herkesi aldın benden herkesi!! -
- Ne, ne diyorsun sen?-
-Yaklaşma dedim.-  
-Kes saçmalamayı! -
-Katil! Sen ailemi aldın benden, dostlarımı da!-

-Kes dedim. Ben kimseyi almadım senden. -
Başımı sağa sola salladım hızla,
-Aldın, bu hayatta en sevdiklerimi aldın. Dalga mı geçiyorsun? Intikam planının bir parçası mı bu da ? -
- Yeter. Söz dinle! 2 gün boyunca baygın kaldığın için mi bu saçma sözlerin.-
- Ben.. ben 2 gündür baygın mıyım? A..ama olamaz!-

-Hahh! Pekala , anlaşılan aptal bir kabus gördün fakat etkisinden bir an önce kurtul.-
- Sen ciddi misin? Herşey,  herşey bi rüya mı. Sen.. sen onları öldürmedin, kimsenin ölümüne sebep olmadın. Herkes iyi, iyi değil mi? -
Diye haykırdım. Öğrendiklerimle şoka uğradım, konuşmakta bile zorlanıyordum.  
Umut dolu, yaşlı ve kızarmış gözlerle yüzüne bakarak birşey söylemesini bekliyordum.

Bir adım yaklaşıp yavaşça çömeldi ve yüzümün hizasına gelip kulağıma
-Benim işim sadece senle küçük şeytan.-
Diye fısıldadı.
Sonrada geri çekilip cebinden bir telefon çıkardı, bu benim telefonumdu.

-Ailen, arkadaşların hepsi defalarca aradı. Ya ailenle ya da arkadaşlarından biriyle konuşabilirsin bugün sadece. Seç ve kimseye birşey belli etme yoksa canın yanar.-

Hızlıca telefonu elinden alıp son aramalara girdim ve karşıma çıkan ilk numarayı aradım. Şansıma Elsa denk gelmişti. Ailemle de konuşmak istiyordum fakat onlara ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
Elsa'ya birşey belli etmeden " kafamı dinlemek için büyükannemin yanına gittiğimi ve onları çok özlediğimi ama ne zaman döneceğimin belli olmadığını" söyledim.

Telaşlı ama özlediğim sesini duyunca yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.
Telefonu kapattığımda hala olanlara inanamıyordum. Ben az önce Elsa ile konuşmuştum hatta arkadan Martin ve Katy'nin seside gelmişti. Tanrım! Herşey bir rüyaydı.

Telefonu hemen elimden aldı. Umursamayıp olanların sevinciyle neredeyse boynuna sarılacaktım ki zincirle bağlı olduğumu farkettim. Onun yerine bacaklarımı karnıma doğru çekip başımı arkaya yasladım, gözlerimi kapattım ve akmaya hazır olan mutluluk göz yaşlarımı serbest bıraktım.
                        
*Nick*   
Odadan çıkıp kapıyı kilitledim. Söylediği şeyler çok tuhaftı. Tamam onu intikam için kaçırmıştım fakat ben katil değildim. Benden korkmuş olması gururumu okşasada beni katil olarak suçlaması basit birşey değildi.

Nihayet aptal hayal aleminden çıkmıştı. Nasıl bir rüya gördüğünü merak ediyordum. Etkisinden en kısa zamanda çıkmasını umuyordum.

Merdivenlerden inip uzun koridordan geçtim ve dışarı çıktım. Garajdaki arabama atlayıp oradan ayrıldım.

_2 gün önce _  
      
*Yazardan*   
Diğerleri ile buluşmak için erkenden kalkıp hazırlanmışlardı. Buluşma yerine vardıklarinda saatlerce sohbet edip güzel bi vakit geçirmişlerdi.

Eve donerlerken diğerleri farklı yollara ayrılmışlardı geriye Jasmine ve Martin kalmıştı. Martin evinin önüne kadar bırakmayı teklif etsede kabul etmeyen Jasmine tek başına yoluna devam etti.    
  
Kapının önüne gelince çantasından
anahtarı çıkardı. Kapıyı açıp içeri geçti. Yorgunlukla kendini hemen bi koltuğa attı. Bacaklarını uzatmış başını da geriye atmış halde 5 dakika oturduktan sonra karnının guruldamasiyla yerinden kalkıp mutfağa geçti.

Elinde tepsi ile tekrar salona döndüğünde kapıdan gelen seslerle yarısı dolu ağzına aldırmadan hafif bağırarak
-Anne siz mi geldiniz? -
Dedi. Cevap beklemek için sustugunda lokmasınıda yuttu, ses gelmediği için tekrar konuştu
-Anne, baba. Kim var orda? Heyy! -
Elindeki tepsiyi orta sehpasına bırakıp ayak tirnagindan saçlarına kadar hissettiği ürperti ile mutfağa gitti.

Yavaşça çekmeceyi açıp bir bıçak aldı. Eve giren her kimse ona zarar vermezdi belki ama en azından idare edeceğini umuyorudu.
Bi şekilde kendini korurdu.

Yavaş adımlarla aynı zamanda     
oldukça sessiz bir şekilde yürümeye başladı.
Tepsinin üzerindeki çatalın yere düşmesiyle oldukça gergin olan bedeni korkuyla arkaya savruldu başıda hemen arkasına dönmüştü. Ne olduğunu sonradan fark edip derin bir nefes aldı.
Tekrar önüne döndüğünde ağzından çıkan çığlığa engel olamadı.      

Geriye adimlasada ayağı takılıp yere düştü elinde tuttuğu bıçak yere düşerken boynuna derin olmayan bir çizik bıraktı.
Ağzından kaçan küfüre aldırmadı.
-Merhaba küçük şeytan.
Simasini bi yerlerden hatırladığı bu sert görünümlü adamın sözleriyle herşeyi hatırladı dağ evini, polisleri arayışını, ona 'sen' değişini bile...

- Ne istiyorsun benden! -
-Intikam.-

- Aaa! -
Çığlığı evdeki tek ses olmuştu. Yarı açık gözlerini tavana dikmişti. Dönüp duran beyazlık zıt olan siyaha büründü yavaş yavaş...



•SB.
02.25~

ŞAFAKTAN GÜN BATIMINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin