Müzik: dusk till dawn- piano ballad by halocene
*Katy*
Artık burdan gitmeliydik. Buraya geldiğimizden beri olayların ardı arkası kesilmedi. Korkuyorum, daha fazla sevdiklerimi kaybetmek istemiyorum.
Dalıp gittiğim pencereden gözlerimi ayırıp oturduğum yataktan kalktım ve dışarı adımladım.Aşağıya indigimde Jasmine'i koltukta haraketsiz yatarken görünce korkuya kapıldım.
Benim panik halimi fark eden Calvin hemen yanıma gelip yüzümü ellerinin arasına aldı.
-Sakin ol, bişey yok sadece bayıldı-
Gözlerimi kapatıp açtım tamam der gibi o da ellerini çekip sarıldı yavaşça.
-Sadece bayıldı haa! Anlamıyorum. Boş yere üstüne gittin. Ne derdin var senin-
Martin'in bagirisiyla geri çekildim.
-Sorununuz ne sizin, noluyo burda?-
Dedim anlamazca.
Calvin arkasını dönüp konuşmaya başladı
-merak etme yakinda herşeyi öğreniriz mutlaka bi gün bizden gizlediği şeyi söyler. Yani öyle umuyorum-
Martin ellerini iki yana açıp hahh diye bi ses çıkarıp cevap verdi
-S*ktir git Calvin.-
Arkasını dönüp yere oturdu ve sırtını koltuğa yasladı.O sırada merdivenlerden gelen sesle bakışlarım orayı buldu.
Jason bir elinde valizi diğer elinde birazı kan olmuş kağıtla iniyordu arkasından da David.
-Gidelim.-_İKİ GÜN SONRA_
*Jasmine*
Dönmüştük nihayet.
Keşke o gün Katy'yi dinlemeseydim.
iki yıl önce de burda kötü şeyler olmuştu şimdi de oldu ve buna kötü deyip basitleştiremem.
Yaşananlar çok ağır. Çok yoruldum artık.Olanlardan sonra birbirimizden ayrılmak istememistik herkes korkuyordu Katy hariç kimse belli etmesede biliyordum.
Şu sıralar Calvin'le anlasamiyorduk sürekli kavga halindeydik.
Diğerleride onun gibi düşünmezdi umarım.
-Hadi çocuklar birşeyler yiğin artık-
David'in annesi olanları bilmiyordu aslinda kimse bilmiyordu. Ellie ve Elsa'nin öldüğünü bilen sadece biz ve ailesiydi.
Bundan sonra yanımızda değil de toprağın altında olucaklari an tekrar canlandı gözümde. Anne ve babalarının yıkılışı.O sırada benim ailem aklıma geldi.
Iki aylık iş için şehir disindaydilar ve uzun zamandır konuşmuyorduk.
-Hadi ama! neyiniz var sizin?-
David'in babasi da konuşunca oturduğum yerden kalktım. Olanları anlatıp ya da dinleyip aynı acıları tekrar hatırlamak istemiyordum ki unutamamistim zaten.
-Siz geçin ben geliyorum birazdan-
Dedim.
Martin
-Nereye-
Diye sorunca gülümseyip telefonumu gösterdim.
-Annemi ariycam merak etmişlerdir-
Başını sallayıp gülümsedi.
Onlar yemek yemek için masaya gecerlerken ben de David'in odasına girdim.
Annemi arayıp telefonu kulağıma koydum.
Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor... arama sonlandırıldı.
Bu sefer babamı aradım o da açmayınca mesaj atmaya karar verdim.
Mesaj bölümüne girdim ve gördüğümle şaşırdım kaşlarım çatılmıştı.
-
Canim biz erken döndük surpriz yapmak için sana haber vermemiştik ama evde olmayınca aradım fakat açmadın o yüzden mesaj attım. Dağ evinden ne zaman donuceksin bitanem? Seni çok özledikk :**-
Dönmüşler mi!
Ama mesaj dört gün önce atılmış onun haricinde hiçbirşey yoktu ne arama ne de başka bir mesaj.
Hemen odadan çıkıp diğerlerinin yanına gittim.
-Ben gidiyorum-
Dediğimi anladilar mi hatta duydular mi bilmiyordum ama umrumda değildi şuan arkamdan sesler duysam da bakmadan hemen evden çıktım ve eve doğru koştum.Nihayet geldiğimde çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım.
Her yer karanlıktı
-Annee! Babaa!-
Cevap yok
-Hey! evdemisiniz ben geldim.-
Cevap yok
-Nerdesiniz!!-
Cevap yok
Telefonumu çıkarıp babamı aradım.
Çalıyor...
Zil sesini duyuyordum üst kattan geliyordu.
Telefon kulağımda karanlığa aldırmadan yukarı çıktım, bi kaç kere takilsamda düşmemeyi başardım.Yatak odasından gelen sese doğru yürüdüm belki de uyumuslardi.
Kapıyı tiklattim bi umut gel sesini duymak için.
Ama malesef ki tek ses telefondan yükselen zil sesiydi.
Odaya girdim telefon kapanmıştı ışığı açmak için elimi duvara uzattığımda elime değen şeyle hemen geri çektim.
Telefonun ışığını duvara yansıttım.
Tanrım!
Bu elime bulaşan kırmızı şey
kan!Işığı nihayet bulup açtığımda bakışlarımı da duvardan ayırabilmiştim.
Bi adım atmıştım ki takıldığım şeyle yere düştüm.
Ellerim bu sefer daha çok kan oldu ve yerden yüzüme sıçradı.
Bu.. bu kadar kan nerden geliyordu?
Elimi sağ tarafıma koyup kalkicaktim ki takıldığım şeyle karşılaştım.
Bu da neydi böyle her yerinde kan vardı.
Elimi uzatıp ne olduğunu kandan anlayamadigim şeyin kesik bi el olduğunu fark edince çığlık atıp hemen bi köşeye fırlattım.
El kıyafet dolabina çarpınca değişik bi ses çıktı.
Ayağa kalkıp yavaşça yürüdüm ve kan kokusuna rağmen derin bi nefes aldım.
Kanlı ellerimi dolaba uzatıp açtım.
-AAAAA!!-
Aman Tanrım! Aman Tanrım!...
Karşımdaydı işte. Avuç içlerinden geçirilmiş tellerle kıyafetleri asmak için olan üstteki uzun demire bağlıydı elleri Hep özendigim saçları yoktu yanmıştı.
Yüzüde yanıktı.
Parmakları kesilmişti, Karnında derin bi kesik vardı hatta o kadar derin di ki iç organları dışarı çıkmak üzereydi.
Vücudunun her yerinde kesikler vardı. Ve boğazına sarılmış bi tel, çok sıkı olduğu için kesmişti.
O güzel yüzü, guldugunde oluşan gamzeleri tıpkı bende de olduğu gibi artık yoktu artık yoktu... o yoktu..
Tanrım hayır hayır bu olamaz ben annemi böyle kaybedemem.
Bi kaç adım geri gitti bedenim.
Yine birşeye takıldım. Ne olduğuna bakmak için başımı arkaya çevirdim.
Tanrım artık kaldiramiyordum.
Babam. Yerde kesik elleriyle cansız yatiyordu. Ellerinin olmasi gereken yerler yanmıştı ve
bacağı ters dönüktü, kırılmıştı. Yüzü Tanrım yüzü yoktu.
Kendimi yere atıp nefesim kesilene kadar ağlamaya başladım.
-Hayır ölemezsiniz. Ben geldim anne döndüm uyanın baba hadi hadiii!!...-Makyaj masasının üstündeki fotoğrafa takıldı zor açık tuttuğum gözlerim.
Kalkıp yavaşça oraya gidip elime aldım.
Gözlerim açılmıştı fotoğrafta annem ve babamın yuzleri kazinmisti ve üstlerinde çarpı vardı. Normalde ortalarında oturduğum fotoğrafta ben yoktum tamamen kazinmistim ve kazınan yerde kan damlaları vardı.
Fotoğrafıda alıp geri döndüm annemin ve babamın tanınmıycak hale gelmiş ölü bedenlerine baktım kan gölü olmuş yere oturup ağladım, bağırdım, lanet ettim, haykırdım, yemin ettim...
Eğer ki yaşarsam ondan! bunun intikamini tüm bu olanların, tüm bu hayattan soyutlanan bedenlerin intikamini alicaktim.!Bi yerlerden bazı tıkırtilar geldi başımı kaldırıp kapıya doğru baktım ama sadece bu odanın ışığı yandıgi için neler olduğunu, kim olduğunu göremedim.
Yavaşça yerden kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Karanlığa doğru adım attikca korkum artıyordu.
-Aah...-
Ağzıma kapanan elle çığlığım boğukca kaçtı dudaklarımdan.
Sonrası korktuğum karanlık...•SB.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAKTAN GÜN BATIMINA
Misterio / Suspenso-Sen iyi olan hiçbir şeyi haketmiyorsun sen acı çekmeyi, ölmeyi hakediyorsun- Diyip büyük bi öfkeyle tokat attı başım sola doğru döndü kulağım çınlıyordu. -Ama sende yakınını, her şeyini kaybetmenin ne demek olduğunu öğreneceksin-