Beş birbirinden kötü suçlu, gizli mekanlarına geri gelmişlerdi. Vulture yere iner inmez kanatlarını kapattı ve Jackall'a elindeki kan dolu tüpü gösterdi.
"İstediğini getirdik. Şimdi bize İso-8'in yerini söyle ve paramızı ver."
Siyah, porselenden olma mısır mitolojisinden fırlama, uzun sarı kulakları olan bir maske takıyordu adam. Mor takım elbisesini düzeltti ve Vulture'a baktı. Elini yumruk yaparak ağzına götürüp öksürdü ve boğazını temizledi.
Parmak şıklattı ve arkasındaki karanlığın içerisinden beş tane adam çıkageldi. Beşinin de elinde gümüş çantalar vardı. Hepsi Jackall'ın önüne geçti. Beş adamın beşi de Jackall gibi mor takım elbiseler giymişti.
Adamlar aynı anda çantaları kaldırıp açtılar ve içlerindekileri Sinister'ların önlerine sundu. Balya balya para vardı adamların tuttuğu çantaların her birinde.
"Kingpin İso-8'i şehrin dışındaki silah fabrikasında tutuyor."
Beş suçlunun beşi de adama baktı. Ardından hepsi önlerindeki adamlara yaklaştı ve beşi de kendi önlerindeki çantayı alıp geriye çekildi.
Electro hemen çantanın içindeki paranın gerçek olup olmadığını kontrol etti. "Gerçek," dedi ve teyit ettikten sonra çantayı kapadı. Bütün hepsi çantayı kapayıp tek ellerine aldılar.
"Bu herifle daha işimiz kaldı mı?" Mysterio, cam fanuslu kostümünün arkasından sormuştu sorusunu. Kaskını çıkarmamıştı. Kostümü absürt şekilde duruyordu bütün o suçluların arasında.
Vulture sağa çevirdi kafasını ve Mysterio'ya baktı. "Hayır," dedi ve elindeki kan dolu tüpü Jackall'a götürüp verdi. Kendi eliyle adamın eline tüpü verdiği sırada kısık sesle bir soru sordu. "Spider-Man'in kanı senin ne işine yarayacak?"
"Spider-Man'i bitireceğim. Rahat olabilirsiniz."
Vulture güldü. "Onu bu odadaki herkes dedi. Ancak o zibidi hala ortalıkta uçup durmakta. Simbiyot ile bütünleşmiş olan Brock onu kaçırdı. Muhtemelen o Spider-Man'i öldürecektir zaten. Neden üstüne bir de kanıyla uğraşacaksın ki?"
Jackall'a Vulture'un güldüğü gibi güldü tepki olarak. "Yakında kendin görürsün. Ayrıca şunu da bil ki, Brock onu öldüremez. İntikam almak ile can almak arasında bir çizgi vardır bir çok insanın göremediği. Brock onu gören biri. Spider-Man'i öldürmeyecektir."
"Bu da demek ki sen öldüreceksin?"
"Ben sana bitireceğimi söyledim. Öldüreceğimi söylemedim."
O sırada arkada duran dört suçlu Jackall'a ve Vulture'a baktı garip garip. Hiçbiri konuşulanları duymuyordu. Hepsi ayakta dikilmiş şekilde öylece bekliyordu. Electro, avucunun içinde elektrik akımı dolandırarak vakit geçiriyordu.
Vulture bir soru daha soracakti ki, Jackall işaret parmağını dudağına yaklaştırıp susması için işaret yaptı. "Ticaretimizi yaptık, işimiz bitti. Görüşmek üzere Adrian."
Beş adam aynı tempoyla ve aynı ritimle yürüyerek deponun içindeki karanlıkta kayboldu. Jackall da elindeki tüpü sımsıkı tutarak, Vulture'a bakmaya devam ederek geri geri yürüdü. Tam karanlığa yaklaşmış, karanlığın içinde kaybolacak iken durdu ve dişlerini göstererek güldü.
"Ve bu arada. Ziyaretçilerine dikkat et."
Jackall bunu der demez deponun ön giriş kapısı kırıldı ve içeriye bir minibüs girdi. Büyük araç, deponun ortasına kadar son gaz gitmeye devam etti. Beş suçlundan üstüne gelen arabadan sadece dördü kaçabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnanılmaz -- Peter Parker || Aranea #1
FanfictionAranea Serisi Birinci Kitap: İnanılmaz Sıradan, ezik ve zeki olan Peter Parker'ın dünyası, Radyoaktif bir örümceğin ısırmasının kıvılcımıyla parıldayıp, "Büyük güç, büyük sorumluluk getirir," lafıyla alevlenmişti. Yapması gerekeni yapmayışının...