Brock, beş gün boyunca Spider-Man'i aramıştı ama bulamamıştı. Hem Kingpin'den gizleniyor hem de gizlendiği karanlıklarda dolanarak Spider-Man'i aramaya çalışıyordu. Ancak beş gün boyunca Spider-Man'e dair hiçbir iz bulamamıştı. Kingpin'in adamları ise Brock'u bulmuştu ancak yakalayamamıştı.
Artık simbiyot ile bir olan Brock, yenilmez denilecek kadar güçlüydü. Kurşun işlemiyordu, boğulmuyordu ve yanmıyordu.
Beşinci günün gecesinde Brock, bir gece kulübüne gitmişti. Mavi ışıkların tepelerden sürekli yanıp sönerek kör edercesine yandığı ve gürültülü saçma müziklerin hiç susmadığı bir gece kulübüydü.
Brock ise kendine bar tezgahının orada oturup içki içerek yeri bulmuştu. Tabureye oturmuş olan adam, bardaktaki sarı renkli tadı acı olan sıvıdan altıncı bardağını içiyordu. Altıncı bardağı da bitirdikten sonra bardağı ters şekilde tezgaha koydu ve barmen kıza uzattı.
Alkol, vücuduna etki ettiği sırada, vücudunun karıncalandığını ve gözlerinin bulanıklaştığını hissetti. Yine sarhoş oluyordu, amacına ulaşmıştı. Sarhoşluğa adım adım gidiyordu.
Kızıl saçlı barmen kız, adam sormadan aynı içkiden doldurdu. Brock ise bunu, bardak dolduktan sonra fark etti. Yana çevirdiği kafasını tekrar önüne döndüren adam, dekoltesi fazlasıyla derin siyah bir elbise giymiş olan kızıl saçlı kadının eliyle kavramış olduğu alkollü bardağı görmüş oldu.
"Ben, yedinciyi istediğimi hatırlamıyorum," dedi adam kadına gözleriyle bardağı göstererek.
"O da benden olsun, yakışıklı," dedi kadın ve göz kırparak arkasındaki içkilerin dizili olduğu rafa döndü.
Brock'un gözler, kadının açık sırtından aşağıya doğru inerken, alkol onun eski anılarını alıp yüzüne vurmaya başladı. Boks maçında cılız bir vücut ile bir ayıya karşı dövüşüyormuş gibi sert yumruklar yiyordu ve hiçbir savunma yapamıyordu anılarına karşı.
"Evimden s*ktir git Eddie!" dedi kadın ve kapıyı gösterdi. Saçlarını topuz yapmış ve göz makyajı akmış pijamalı kadının gözleri öfkenin parlamaktan vazgeçmeyen alevi tarafından ele geçirilmişti. "Seni bir daha bu evde görmek istemiyorum. Bir suçlu ile evlendiğime inanamıyorum."
Dışarıya açılan ev kapısının önünde duran çift, loş ışığın altında bakışıyordu. Saçı sakalı dağıtmış olan adam, elini hafifçe kaldırdı. "Açıklayabilirim Marrie, lütfen. Ben sadece gazeteciyim."
"Hem kumar oynamışsın, hem de insanlardan paralarını çalmışsın. Seni artık bu evde tutamam!"
O sırada koridorun sonundaki odadan ağlama sesleri geldi. Adam gözlerini seslerin geldiği odaya kadının omzunun üstünden baktı. "Benjamin uyandı, Marrie," dedi adam yutkunarak.
"Çünkü sen hala şu s*ktiğimin evindesin Edward!" diyerek ciyakladı kadın ve işaret parmağı ile kapıyı gösterdi.
"Ne yaptıysam çocuğum ve senin için yaptım. Eğer o kırmızı kostümlü soytarı olaya dahil olmasaydı yüz yılın haberini yapacaktım Marrie. O palyaço benim işimi elimden aldı. Bu s*kik evde b*k içinde boğulmamak için bir şeyler yapmam gerekiyordu o yüzden parayla g*tlerini silenler heriflerden çaldım tamam mı! O kumarbazlar paralarını hak etmiyordu, ben de onlardan çaldım, bizim için," adam karısının omzuna elini koymak için elini kaldırdı. "Çocuğumuz için."
Kadının yanağından akmış siyah göz kaleminin üstünden bir damla da göz yaşı döküldü. Dudaklarını birbirine bastırdı kadın, konuşmakta zorlandığı anlaşılıyordu. "Git buradan Brock. Bir daha bana ve çocuğuma yaklaşma. Seni sevmekle büyük bir hata yapmışım. Polislere haber vermeden, git çabuk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnanılmaz -- Peter Parker || Aranea #1
FanficAranea Serisi Birinci Kitap: İnanılmaz Sıradan, ezik ve zeki olan Peter Parker'ın dünyası, Radyoaktif bir örümceğin ısırmasının kıvılcımıyla parıldayıp, "Büyük güç, büyük sorumluluk getirir," lafıyla alevlenmişti. Yapması gerekeni yapmayışının...