Okul çıkışı ardından Peter, Ned ile eve gidecekti ki, Ned'in ailesinin gelmesiyle erkenden eve gitti. Dolayısıyla Peter tek başına kaldı okul kapısının önünde. Bütün öğrenciler yanından geçip okuldan çıkıyordu ve evlerine gitmek için yol alıyorlardı.
Peter, okulun etrafını saran siyah demirlere sırtını yaslamıştı. Hava kapalıydı ve yağmur yağmaya başlamıştı. Çok hafif yağıyor olsa da, başlamıştı.
Önünden Mary Jane geçerken kız, "Hoşça kal kaplan," dedi ve evine doğru hızlı adımlarla yürümeye koyuldu. Peter, bir anlığına güldü fakat kız geçip gittikten sonra yine yağmur altında düşünme maratonuna devam etti.
Cebinden, Kingpin'in arabasına yerleştirdiği vericiyi takip eden cihazını çıkardı. Cihazın ekranı eski model telefonların ekranı gibiydi. Grimsi bir yeşile sahip ekranın üzerinde siyah noktalar ile vericinin koordinatları yazıyordu.
New York'un haritasını aklında tutan Peter, Manhattan adasının üst kısımlarında olduğunu fark etti vericisinin. En son baktığı yere göre değişiklik göstermiş, haritanın kuzey kısmına doğru ilerlemişti.
Yağmur altında, ekrandaki değerleri okumaya çalışan Peter "Hey, tetrisin güzelmiş," denmesiyle kendine geldi ve kafasını kaldırdı. Sola kafasını çevirdi çocuk ve tam göz hizasının önünde bir çift göğüs gördü.
Kafasını kaldırdığın da sahibinin Wanda olduğunu anlaması uzun sürmedi. Gülümseyerek elindeki cihazı sallayarak gösterdi.
"Evet, tetris gibi biliyorum. Eğer Ned'e dediğim gibi gerçekten Stark'ın stajyeri olsaydım belki çok daha güzel cihazlarım olabilirdi."
"Hologram bir radar göstergesi olan ağ atıcısı gibi mi?" dedi Wanda ve Peter'ın yüzündeki gülümsemeye karşı sıcak bir gülümseme kondurdu yüzüne.
"Belki," dedi. Fakat daha lafının devamını getirememişti ki, Wanda öne doğru atıldı ve Peter'a da eliyle gel işareti yaparak, "Yağmur hızlanmadan çabuk gidelim," dedi.
Yağmur biraz daha hızlanmıştı. Wanda ve Peter kaldırım kenarından hızlı adımlarla yürüyorlardı. Wanda, çantasındaki kalın kapaklı kitaplardan birini kafasının üstünde tutuyor ve saçını yağmurdan koruyordu. Peter ise kafasını hiçbir şekilde korumuyordu, bu da sudan yeni çıkmış gibi görünmesine neden oluyordu.
Yolda yürümeye devam ederler iken Wanda, "Neden şu MJ denen kızla gitmedin ki? Beden dersinde seninle konuşmaya bayağı hevesliydi," dedi gülerek. "Kız sana abayı yakmış işte, neden böyle yapıyorsun?"
Wanda'nın espriyle karışık söylediği cümleye Peter ne tepki vereceğini bilememişti. Beden dersinde Flash gittikten sonra Peter, Mary Jane ile konuşmuştu dersin sonuna kadar. Bir çok şeyden bahsetmişlerdi ama Peter ondan 'elektrik almamıştı'
"Ben... bilmiyorum," diyebildi sadece Peter. İnsanlar onu asosyal ve kızlarla konuşmaya çalışırken korkudan altına yapacak kadar ezik biri olarak tanısa da, işin aslı hiç öyle değildi.
Çünkü Peter'ın bir gün ışığı olmuştu ve o ışığı sönmüştü. Gwendolyn'i.
Gwen'i kaybedeli on ay oluyordu.
Mezar taşının başına çökmüştü Peter. Elinde bir adet gül vardı. Üstünde takım elbisesi, kalbinde bir sızı, ruhunda bir eksiklik. Onu yedi aydır aydınlatan, karanlık yolunda ışıldamasıyla ona yardımcı olan sevdiğini kaybetmişti.
Gün ışığım dediği, çok sevdiği kızın ilk önce babasını, sonra ise sevdiği kızın kendisini kaybetmişti.
Elindeki güle baktı Peter, dikenlerinin olduğu sapından sımsıkı tutuyordu. Acıtıyordu, fakat kalbindeki acısının yanında, elindeki ufak dikenler bir hiçti. Eli kanıyor, elinden yayılan kan toprağın üstüne dökülüyor olsa bile umurunda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnanılmaz -- Peter Parker || Aranea #1
ФанфікиAranea Serisi Birinci Kitap: İnanılmaz Sıradan, ezik ve zeki olan Peter Parker'ın dünyası, Radyoaktif bir örümceğin ısırmasının kıvılcımıyla parıldayıp, "Büyük güç, büyük sorumluluk getirir," lafıyla alevlenmişti. Yapması gerekeni yapmayışının...